DEMOKRASİ MASALLARI-2
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

DEMOKRASİ MASALLARI-2

25.02.2020 21:33
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Turan Karakaş

Sayın Sunucu Bedriye Teneke

Dondum TV’de

O günkü programda 

Keleş Efendi’yi

Tanıtacaktı.

Sayın Bedriye Teneke’nin   

SESİ KALIN VE BOĞUKTU.

ERZURUM’DA HAVALAR

HER ZAMANKİ GİBİ SOĞUKTU.

Sivastan’tan Kars’a kadar,

Halk Bedriye Teneke’yi seviyordu.

SUNUCU BEDRİYE SÖZÜ ALDI.

VE

HEMEN

DALDI.

Bedriye Teneke Hanım,

Keleş Efendi’yi 

Şöyle tanıtmaya başladı:

-Sayın Binali Keleş, hele biraz anlatsana. Ne ediyorsun, ne yapıyorsun? Ne işle meşgulsan? İşler nasıl gidiyor? 

Keleş Efendi, büyük bir devlet adamı pozunda gözlerini kısıp taaa uzaklara baktı ve dedi ki:

-Benim Erzurum’un bir ilçesinde, adliyenin tam karşısında küçük bir yazıhanem var. Bu yazıhanede arzuhalcilik yapırem.

Çok acıklı dilekçeler yazirem. Hakimi de savcıyı da ağlatirem. Masamın üstünde iki kitap var; dilekçemi bu kalın kitaptan mı yoksa ince kitaptan mı yazayım diye sorirem.

İnce kitaptan yaz derse, iki buçuk lirasını alirem. Yok Keleş Efendi, kalın kitaptan istirem derse beş lirasını alirem. Hakim, ağlatan dilekçe istirem derse o zaman dilekçe başına altı lirasını alirem. Kitapların ikisi de kara kaplıdır. İki kitabın içinde de manası çok derin sırlar vardır. 

Teneke Bedriye:

-Keleş dayı, sen aynı zamanda Erzurum’un Sesi gazetesinde de yazı yazirsen he?

Keleş:

-Heee. Valla yazirem.  Kars’ın Nefesi gazetesinde de yazirem.

Bedriye:

-Bir sunucu olarak sene sorirem. Demokrasi gelir mi? Bu memleket düzelir mi?

Keleş:

-Valla sayın Bedriye Hanım, ne bu memlekete demokrasi gelir ne de bu memleket düzelir.

Bedriye:

-Niye?

-Keleş Efendi:

Çünkü bu memlekette devlet eliyle zengin olunuyor. Bu siyasi partilerin seçim mücadelesi, ne demokrasi için ne halk içindir. Çoğunlukla, sen çekil biraz da ben yiyim amacı içindir. Bugün siyasi partiler birer zenginleşme aracıdır.

Bedriye:

-Demokrasi hakkında ne düşünirsen dayı?

Keleş Efendi: 

-Demokrasi çok büyük bir emperyalist yalandır. Demokrasinin üç temeli vardır.

1- Ekonomide demokrasi.

2- Siyasette demokrasi

3- İletişimde demokrasi.

Bedriye Hanım:

-Biz de demokrasi var mı? Biz de demokrasi bulunur mu?

Keleş:

-Kesinlikle demokrasi falan olmaz biz de. Haşa. Biz de bol bol kirlenme ve çürüyüş var. Biz de bulunsa bulunsa demokrasi yalanı bulunur. Türkiye’de demokrasi için söylenen her yüz kelimeden doksan dokuzu yalandır. Demokrasi yalandan ibarettir. Hatta dünyada da öyledir. Hatta tarihte de öyleydi. Hakim sınıfların, halkı kandırmak için uydurduğu yalanlardan ibarettir.

Bedriye:

-Hangi işleri yapirsan?

Keleş Efendi:

-Dedim ya gazetecilik yapirem, biiir. İşte gördüğün gibi televizyonculuk yapirem, ikiiii, hukukçuluk yapirem, yani arzuhalcilik yapirem, üüüüüç. Siyasetle uğraşirem dööört. Bu konularda ne sorarsan sor Bedriye kızım.

Bedriye:

-Peki Keleş dayı,

-Telefon hattımızdan sana gelen sorular var. Cevaplamak ister misiniz? 

Keleş Efendi:

İsterim Bedriye kızım. İstediklerini sorsunlar. Keleş dayını kimse yenemez de yıldıramaz da.

Bedriye:

-Sayın Keleş Efendi, vatandaştan gelen ilk sorunu soruyorum.

Yani vatandaş soruyor:

-Sayın Keleş Efendi diyirem ki, bu derin ilminden dağıtsana bizlere. Mezere mi götürecen. Ver getsin, nasıl olsa dalmışsın ilim deryasına. Sen de ilim çok.

Keleş:

-Ola hangi ilimden istiyirsen?

Soru soran vatandaş:

-Hukuk ilmi istiyirem, iki kilo kadar olsun.

Keleş Efendi:

-Hele camışa bak, kilo işi hukuk bilgisi istir. Eeee böyle hukukun böyle de alıcısı olur. Dadaş hukuk bir deryadır. Dalamaz herkes. Bu deryaya dalıp da efendime söyleyim bir inci çıkaramaz herkes. Boşa nefes tüketme.

Sunucu sayın Bedriye Teneke:

-Hukukçuluk yılların nasıl geçti?

Keleş Efendi:

Benim arzuhalcilik yaptığım yıllarda bizlere dava vekili denirdi. Aynı avukat gibi. Duruşmalara da girerdik. Bu duruşmalarda öyle savunmalar yapardım ki hakimleri ağlatırdım. 

Bedriye:

-Keleş dayı bir izleyici telefonla katılmak istiyor.

Keleş Efendi:

-Katılsın katılsın. Bakalım neler dırlayacak.

Telefonla katılan dinleyici şöyle konuştu:

-Bedriye abla, Bu Keleş Efendi’nin başında buruşuk foteri vardı. Elinde ha dağıldı ha dağılacak gibi duran eski çantası vardı. Hindi gibi şişerek hışımla gururla çıkardı adliyeden. Onun çıktığını gören ilçenin şakacıları etrafını alırdı ve şöyle derlerdi: 

-Keleş dayı gene mahkemeyi dağıttın, hakimi ağlattın. Karşı tarafın avukatını sekize katladın,  he.. hay maşallah. Gurban olam gözen.

Keleş Efendi küçümseyerek b.ka bakar gibi bakardı bize. 

Allah’ın öküzleri mahkemede miyavlıyarak mı hak savunacaksınız? Aslan gibi kükreyeceksin ki hem de öyle bir kükreyeceksin ki yukarıdan toz dökülecek. Hakkınızı arıyırem (arıyorum) ay danalar, derdi bize.

Sonra izleyici Keleş Efendi’ye seslendi:

- Nasısan Keleş dayı. Televizyona çıkınca ekran yiğidi kesildin. İyi sallıyorsun.

Keleş Efendi:

-Ay Bedriye Hanım bu eşşek kafalıyı nerden buldun. Bunu anırtma. Ben hak savundum. Siyasetle uğraştım. Aday oldum efendime söyleyim mücadele ettim. Gazetecilik yaptım. Şimdi de televizyonculuk yapirem. Her zaman halkımın haklarını savundum. Hem de her fırsatta. İçinden geldiğim emekçi sınıfı, çalışanlar sınıfını unutmadım. Haşa huzurdan bu sayın oğlu sayının eli para görünce aklınca benimle dalga geçiyor.

Bedriye:

-Boşveeer Keleş dayıma bak. Salla gitsin.

Bir mesaj daha geldi. Bedriye okudu. Mesaj şöyleydi:

- Ulan sayın Keleş Efendi. Mahkemeye delil sunmadıktan sonra istediğin kadar böğür. Böğür böğürdüğünle kalırsın.

Keleş Efendi:

-Ben delil de sunirem. Aslan kimi de gürlirem. Senin sivrisinek gibi sesinle dava savunulmaz. Davulcu yellenmesi gibi sesin gaybolur gider. Sivrisinek gibi vızıldir  durirsen. Sen vızıldanmana bak böyük işlere garışma.

Bir mesaj daha:

-Mahkemelerde en çok neye üzülüyorsunuz? Yani bu konuda ne diyorsun?

Keleş Efendi:

-Ne diyem dadaş. Delil yok, hüküm veriyor. Ortada olay yok, delil uyduruluyor.  Gardaş bu delille neyi ispat edeceksin. Falanca adamı öldürdün diyorsun. Delili de şu diyorsun ama bir bakıyorsun adam yaşıyor. Ama sen suçlu bulup cezalandırıyorsun. Mahkemeyi yanıltıyorsun. Zaten mahkeme de yanılmaya hazır. Biliyorum pek çok mahkeme hakimleri de buna üzülüyor.

Derken bir mesaj daha geldi. Sunucu Bedriye mesajı okudu:

-Keleş Efendi dedi. Bizim bu Hüseyin var ya. Benim oğlan.

Keleş Efendi:

-Eeeeee?

Seyirci:

-Toprah bunun başına olsun. Gece traktörle şehirden köye gelirken yol gara, gece gara, o gene hızla sürüyor traktörü. Önce yoldan çıkıyor. Gidip direğe vuruyor. Direk de gara. Bu camış kafalı hızını alamir. Gidip camışa vurir. Eee çamış da gara. Tekrar yola girip hızlanıyor. Bu sefer duramir. Gidip trene vurir. Tren de gara. Acaba bu camış kafalıya ceza düşer mi, Keleş emmi?

Keleş Efendi alaycı bir ifade ile:

-Yok canım deli misen. Ceza mı düşer ona ödül verirler. Ödülü de bir eşek olur. Yahu deli misen? Düşmez mi heç, düşer, para cezası düşer. Tazminat öder. 

Sunucu Bedriye Teneke Hanım:

-Tamam, başka soru soruyor vatandaş.

Keleş Efendi:

-Sorsun bakalım o ne diyecek?

Seyirci:

-Kurban kesme nasıl böyle bir farz oldu? Biz kahvede tartıştık. Ben kurban kesme olayını şöyle anlattım. Yanlışsa düzelt.

-“Ben, size kurbanın nasıl farz kılındığını anlatıvereyim" diyerek başladım söze. Hz. Musa’nın çocuğu olmuyordu. Rabbim "bana bir çocuk ihsan edersen, sana en değerli varlığımı kurban edeceğim" diye dua etti. Allah ona bir çocuk ihsan etti. Hz. Musa çocuğuna İsa ismini koydu. Bir zaman sonra "En değerli varlığın İsa’yı kurban et" şeklinde bir rüya gördü. İsa’yı elinden tutarak dağa götürdü. Baltayı eline aldı, tam çocuğun kafasını uçuracakken Azrail iple boynundan bağlı bir keçi ile geldi. “Alın bu çocuğun yerine bu keçiyi kesin dedi.” İşte kurban böyle farz kılınmıştır. Doğru değil mi dediğim?. Bir yanlışım varsa düzeltin. dedi.

Keleş Efendi birdenbire hiddetlenerek, "Bre cahil adam, ben bu hikayenin neresini düzelteyim” diye söze başladı. "Bir kere kurban farz değil vacip. Hz. Musa değil Hz. İbrahim. İsa değil İsmail. Balta değil bıçak. Azrail değil Cebrail. Keçi değil koç" şeklinde cahil adamın kafasına göre uydurduğu hikayeyi düzeltti.

Bedriye:

Sayın Keleş bir soru da ben sorayım:

-Gazeteciliğiniz nasıl geçti?

Keleş Efendi:

-Şimdi köşe yazirem. Kars’ın Nefesi gazetesine arada bir yazirem. Erzurum’un Sesine de ayda bir yazirem. Basın ve Tv dünyasına özgürlük değil siyasetin ürettiği güçler hakim. Gazeteler esir, hiçbiri bağımsız değil, özgür de değil. Paranın ve sayın zenginlerimizin esiri.

İşsiz gazeteci çok.

Gazetecinin sağı yasak, solu yasak. Yer bırakmadılar ki ayaklarımızı basak.

Sunucu Bedriye Hanım:

-Sayın Keleş siyasete ne diyirsen gene aday olacan mı? Ben bildim bileli sen her seçimde adaysın. 

Keleş Efendi:

-Bütün partilerde parti içi demokrasi yok olmuş. Genel başkanlar padişah olmuş. Siyaset kirlenmiş. Ben de ancak her seçimde bağımsız aday oluyorum. Halkımız da bırak bu deliyi diyor ve bana oy vermiyor. Ne yapsın garip Keleş dayın?

Teneke Bedriye:

-Sayın seyirciler süremiz doldu. Haftaya Tayyip İde ve Binali Keleşle siyaset ve demokrasi üzerine konuşacağız. 

Erzurum Dağları Kar ile Boran türküsü ile Bedriye’nin programı son buluyor. 

Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025