Heilbronn’un botanik bahçesi
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Heilbronn’un botanik bahçesi

24.07.2018 09:00
Güncellenme:
Takip Et:

1933’te Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelen Alfred Heilbronn’un kurduğu İstanbul Üniversitesi Botanik Bahçesi, İstanbul Müftülüğü’ne tahsis edilmek için tahliye ediliyor. 400’e yakın farklı ağaç türü ile 5 bin bitki türü yok olacak.

Alfred Heilbronn ismi uzun zaman aralığından sonra tekrar ülke gündemine geldi. Sebebi ise ülkemizin ilk ve tek botanik bahçesi olan İstanbul Üniversitesi’nden 2015’te alınarak İstanbul Müftülüğü’ne devredilen “Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi”nin tahliye edilecek olması.
1935 yılında Alman asıllı biyolog Prof. Dr. Alfred Heilbronn, tarafından 17 dönümlük alan üzerine kurulan ve beş bin bitki barındıran bahçe, içinde “Şeyhülislamlık makamının olması” gerekçe gösterilerek yok edilmek isteniyor. Heilbronn’un kurucusu olduğu İstanbul Üniversitesi Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi’nin girişi (2018).

Nazilerden kaçtı
Öncelikle Alfred Heilbronn’u kısaca tanıtmak gerek. 28 Mayıs 1885’te Almanya’da dünyaya gelen Heilbronn, Almanya’da Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’ndeki tabii ilimler fakültesinde eğitim gördü. Üniversitede akademisyen olarak çalışırken Nazi baskısı sonucu 1933’te Atatürk’ün daveti üzerine Türkiye’ye geldi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik Bölümü’nü kurdu ve Türkiye’nin bitki haritasını inceledi. Bir anlamda Türkiye’deki modern botaniğin kurucusu oldu.
İstanbul Üniversitesi Farmakolojik Botanik Enstitüsü’nü kuran ve 1935-1955 yılları arasında burada çalışan Heilbronn, ikinci eşi Fatma Mehpare Başarman ile 1948’de burada evlendi. Bu evlilikten Kurt isimli bir oğlu olmuştu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde ordinaryüs profesör ve enstitü direktörü oldu. Öte yandan Tıp Fakültesi, Eczacılık Fakültesi ve Diş Hekimliği Fakültesi’nde botanik, genetik, farmakobotanik, bitki anatomisi ve biyoloji gibi dersleri verdi. Asistanlarıyla beraber Anadolu’nun farklı bölgelerine yaptığı geziler ile fakülteye kurduğu herbaryumu daha da genişletti. 1941’de Alman vatandaşlığından çıkarılınca 1947’de Türk vatandaşlığına geçti. 1955 yılında emekli oldu ve Almanya’ya dönüp Münster Üniversitesi’nde çalıştı.

Bahçenin kuruluşu
İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bir botanik bahçesi kurulması fikri Alfred Heilbronn’un İstanbul’da derslerine başladığı ilk günden beri aklındaydı. Bu sırada kendisi de buraya bir botanik bahçesi yapımı için görevlendirilince, beklediği fırsat doğmuş oldu. Heilbronn kendisine büyük destek olan L. Brauner ve Alman bahçe uzmanı Walter Stephann ile birlikte botanik bahçesinin kuruluş ve düzenleme çalışmalarını başlattı. Bahçe 1936 ilkbaharında açılışa hazır duruma geldi. Yine bu üçlünün ilk büyük başarısı da 1935’te yayımlamış oldukları botanik bahçesine ait ilk tohum kataloğu oldu. “İstanbul Üniversitesi Nebatat Bahçesinin Tohum Katalogu /Index Seminum Hortus Botanicus İstanbulensis” adını taşıyan bu son derece sade fakat o ölçüde değerli olan ilk tohum kataloğunda bahçenin amaçları anlatılıyordu.

Adı verildi
Botanik bahçesinin Avrupa’daki gelişmiş benzerlerine uygun şartlara sahip olması için Heilbronn çok emek sarf etti, gerek bahçe planının çiziminde gerek seraların projesinde, gerekse ısıtma-soğutma sistemlerinin seçiminde çok titiz davrandı. Günün koşullarına göre Almanya’nın köklü firmalarından en iyi ve uzun ömürlü ekipmanların alımı için bizzat yazışmalarda bulundu.
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığı, Biyoloji Bölümü ile Botanik Ana Bilim Dalı Başkanlıklarının ortak çalışması ve önerileri doğrultusunda, 1933 Üniversite Reformu’nun 70. yılında bahçenin ismine “Alfred Heilbronn” adının eklenmesi kararlaştırılarak, bahçenin kurucusunun isminin sonsuza değin İstanbul’da yaşatılması sağlandı. Bu nedenle 12 Aralık 2003 günü yapılan bir bilimsel toplantının ardından bahçe yeni adı olan “İstanbul Üniversitesi, Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi”ni taşımaya başladı. Akademik kaynaklara göre Ord. Prof. Dr. Alfred Heilbronn Türkiye’de kaldığı sürece 11 kitap, 24 makale yazdı, 11 doktora yönetti. 1955’te Almanya’ya dönen Heilbronn,17 Mart 1961’de vefat etti.

Her şeyin bahçesi
2014’te Evrensel’de Nazife Yaşar şöyle anlatıyordu bahçeyi: “1935 senesinde hizmete giren İstanbul Üniversitesi Alfred Heilbronn Botanik Bahçesi, Türkiye’nin en eski botanik bahçesi. Hitler faşizminin baskısıyla Almanya’yı terk etmek zorunda kalan bilim insanlarından botanikçi Prof. Dr. Alfred Heilbronn ve Prof. Dr. Leo Brauner ile Zoolog Prof. Dr. Andre Naville, 1933 yılında Türkiye’ye gelirler ve biyoloji enstitülerinde botanik ve zooloji dersleri vermeye başlarlar. Daha sonra Prof. Dr. Alfred Heilbronn önderliğinde İstanbul Üniversitesi’ne bağlı botanik bahçesinin kuruluş ve düzenleme çalışmaları başlar. Tropikal bitkilerin bulunduğu seraları, açık hava gezi alanı ile büyüleyici bir mekân. Dünyanın ve ülkemizin birçok bölgesinden gelmiş kardelenler, Trakya lalesi, kahve ağacı, vanilya, böcek kapanı, muz ağacı, avokado gibi bitki ve ağaç örneklerini görmek mümkün.”
Ne yazık ki şimdi uzun zamandır İstanbul halkına hizmet sunan bahçe yok edilmek isteniyor. Bahçenin yerinden taşınması durumunda 400’e yakın farklı ağaç türü ile 5 bin bitki türü yok olacak. Öğrenciler yararlanamayacak. İstanbul Üniversitesi’nin 2015 yılında kendisine ait bu tarihi bahçeyi İstanbul Müftülüğü’ne devretmesi son derece hatalı bir karardı. İstanbul Müftülüğü’nün aldığı tahliye kararını da anlamak mümkün değil. Halkımız bu tarihi bahçeyi ya da bir başka deyişle bir Cumhuriyet değerini kaybetmekle karşı karşıya. Bahçeye sahip çıkmak hepimizin görevi olmalıdır.  

FARUK GÜÇLÜ Doç.Dr

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025