"İstikşafi" Bir Bakış Açısı - Prof. Dr. Ata SAKMAR
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

"İstikşafi" Bir Bakış Açısı - Prof. Dr. Ata SAKMAR

19.06.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Hepsi son derece hassas olan Türk/Yunan uyuşmazlıkları, her iki ülkede de tek taraflı ve ilk adımı karşı taraftan bekleyen politikalarla ele alınmaktadır. Sürekli gerginliklerin ve zaman zaman savaş tehlikesinin yaşandığı böyle bir ortamda, bilimsel açıdan objektif ve tarafsız olmaları gereken uluslararası hukuk uzmanlarının sorunları değerlendirmeleri güçtür. 

Türk ve Yunan halkları ise, siyasal propagandaların etkisiyle, sadece karşı tarafın suçlu olduğuna inanmaktadır ve diğer tarafın görüşleri hakkında fazla bir bilgiye sahip değildir. Kapsamı doğal olarak kısıtlı olan bir yazıda, bütün sorunların irdelenmesi mümkün olmadığı için, konumuz, karşılıklı görüşlerin eleştirilmesi veya savunulması değil, tarafların yaklaşımlarına istikşafi, yani Türk Dil Kurumunun tanımıyla, keşif ve tahkik etmeye çalışma” olarak bakmak olacaktır.

Türkiye ve Yunanistan arasında çözümü en zor olan uyuşmazlık Kıbrıs sorunudur.

Kıbrıslı Rumların adada hâkim olan İngiliz yönetimine son vermek ve Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak amacıyla (Enosis”) başlattıkları bu kriz, taraflar arasındaki ilişkileri tamamen bozmuştur. Bu uyuşmazlıkta, Türk ve Yunan tezleri taban tabana zıttır ve her iki devletin kırmızı çizgileri” vardır.

TÜRKİYE AÇISINDAN:

1974 yılında Kıbrıs’a yapılan müdahale bir barış operasyonudur.

Londra ve Zürih antlaşmalarının Türkiye’ye garanti veren ülke sıfatıyla tanıdığı tek taraflı müdahale hakkına uygun olarak, Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin can ve mal güvenliğini sağlamak için yapılmıştır.

Türkiye’nin müdahalesi sayesinde Kıbrıs’ta barış sağlanmıştır. KKTC bağımsız bir devlettir. Çözüm ancak, Türklere ve Rumlara eşit haklar tanıyan bir anlaşmayla sağlanabilir.

YUNANİSTAN AÇISINDAN:

Türk ordusu Kıbrıs’ın bir bölümünü silah zoruyla işgal etmiştir. Birleşmiş Milletler Şartına aykırı olan bu işgale son verilmeden hiçbir sorun çözülemez.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Türkiye dışında hiçbir devlet tarafından tanınmayan ve uluslararası kişiliği olmayan bir yapıdır.

KKTC’de yaşayan Kıbrıs kökenli Türklerin çok büyük kısmı, Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin vatandaşlığına geçmiştir. Bunlar, tüm vatandaşlar gibi, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti Anayasası’nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvencesindedir ve Türkiye’nin korumasına ihtiyaçları yoktur.

Taraflar arasındaki ikinci önemli uyuşmazlık ise Ege Denizi’nin hukuki statüsüdür.

Türkiye açısından, Yunanistan’ın Ege adalarını silahlandırılması uluslararası antlaşmalara aykırıdır.

Ege’de statüsü belli olmayan adacıklar (Gri bölgeler) olduğunu iddia ederek bunları kendi ülkesine katmak istemesi kabul edilemez.

Karasularını 12 mile çıkarması “casus belli” (Savaş nedeni) olacaktır.

Karasuları, belirli istisnalar dışında 6 mil olduğu halde, hava sahasını tek taraflı olarak 10 mile çıkarması mümkün değildir.

Kıta sahanlığını, buna adaları da katarak genişletmeye çalışması, uluslararası hukuka aykırıdır.

Yunanistan açısından ise egemen bir devlet olan Yunanistan ülkesinin her yerini koruyabilir.

Ege’de gri bölge yoktur.

Türk savaş uçakları adaların hava sahasına izinsiz olarak girmektedir.

Yunanistan 1958 tarihli Uluslararası Cenevre ve 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmelerine göre, karasularını istediği zaman 12 mile çıkarma hakkına sahiptir.

Bu konu ve kıta sahanlığı uyuşmazlığı hukukidir; yasal yollarla çözümlenmelidir.

Taraflar arasındaki bu derin görüş aykırılıkları hakkında bazı gözlemler.

Türkiye ve Yunanistan’ın görüşleri, her iki ülkede de siyasal partiler tarafından paylaşılan ulusal bir politika olmuştur; bugüne kadar hiçbir iktidar değişikliği bunları değiştirmemiştir. Diğer taraftan, sorunların çoğu ikili olmaktan çıkmış ve başta Avrupa Birliği ve NATO olmak üzere, üçüncü ülkeleri de ilgilendiren çok taraflı uyuşmazlıklar durumuna gelmiştir.

Böyle bir ortamda, tarafların karşılıklı iyi niyeti ve özellikle siyasi iradesi olmadan hiçbir olumlu sonuç alınamaz ve her iki ülkedeki kamuoyunun kabul edebileceği bir noktaya gelmeden sorunlar çözülemez. Oysa mevcut durumun korunmasıyla yetinilmesi, sonsuza kadar sürdürülebilecek bir politika değildir.

Türkiye ve Yunanistan yan yana yaşamaya mecbur olan iki komşu ve müttefik devlettir. Ticaret, ekonomi, yatırım ve enerji alanlarında ortak çıkarları vardır; aralarındaki sorunların çözümsüz kalması her iki tarafa da zarar vermektedir.

Bütün olumsuzluklara rağmen, sorunlar çözüme kavuşabilir mi?

Gerçekçi olmak gerekirse, bu soruya olumlu cevap vermek zordur. Bununla beraber, ütopiye kaçmadan, bazı tespitler yapılabilir. Şöyle ki, devletler arasında her zaman uyuşmazlıklar ve savaşlar olmuştur ama bunların hiçbiri sonsuza kadar sürmemiş ve barış hep galip gelmiştir. Savaşın antitezi barış ve ticarettir.

Türkiye ve Yunanistan gibi, uygar ve demokratik iki ülkenin, insanlığın tümünü tehdit eden salgın hastalıklar, terörist eylemler, çevre sorunları gibi felaketleri yaşadığı ve yaşayacağı 21. yüzyılda, aralarındaki uyuşmazlıkları çözemeyeceklerini ve barış içinde birlikte yaşayamayacaklarını savunmak doğru olamaz.

GERÇEKÇİ TAVIRLA UZLAŞMAK MÜMKÜN

Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginliklerin ve karşılıklı suçlamaların sürmesine rağmen, son yıllarda bazı olumlu gelişmeler de olmuştur. Bunların başında halklar arasında görece bir yakınlaşmanın başlamış olması gelmektedir. Türkler ve Yunanlar turizm sayesinde birbirlerini daha iyi tanıma fırsatını bulmuşlar ve gittikleri diğer ülkede, düşmanlıkla değil, misafir severlikle karşılamışlardır.

Başta Yabancı damat” olmak üzere, Türk televizyon dizileri Yunanistan’da beğenilmiş ve Türk imajına olumlu katkılarda bulunmuştur. Türk ve Yunan müzikleri her iki ülkede de popüler olmuştur. Diğer taraftan, gerek Türkiye’de, gerekse Yunanistan’da barışı destekleyen sivil toplum örgütleri, sanatçılar, gazeteciler ve yazarlar, en azından yumuşama yanlısı olan belirli bir kamuoyu oluşturmuştur.

İMKÂNSIZ DEĞİL

Geçmişte de, başta Atatürk ve Venizelos’un çabalarıyla imzalanan 1930 tarihli İkamet ve Ticaret Anlaşması olmak üzere, Türk/Yunan ilişkilerini olumlu olarak etkileyen anlaşmalar ve yaklaşımlar olmuştur. Görüldüğü gibi, taraflar birbirlerinin haklarını da dikkate aldıkları ve gerçekçi davrandıkları zaman pekâlâ uzlaşabilmektedirler.

DOĞALGAZ ARAŞTIRMALARI KONUSUNDAKİ UYUŞMAZLIK, BİR FIRSAT OLABİLİR Mİ?

Türkiye ve Yunanistan arasında başlayan bu yeni uyuşmazlık, sadece bu devletleri değil, İsrail, Suriye, Mısır, Libya, Kıbrıs, İtalya ve süper devletleri de ilgilendiren bir boyut taşımaktadır. Bölgede doğalgaz bulunmasının ilgili tüm devletlere büyük yarar sağlayacağı kuşkusuzdur.

Ancak, Türkiye’yi yok sayan bir paylaşımın, uygulanması asla mümkün olmayacaktır. Bu durumda uyuşmazlıkların çözümü için, Türkiye’nin onayı şarttır. Öyleyse, Türkiye ve Yunanistan’ın askeri alanda başvurdukları istikşafi görüşmeler yöntemi, neden bu konuda da kullanılmasın?

Milli Savunma Bakanımızın geçenlerde Yunan Savunma Bakanının Sorunların askeri çözümle halledilmesi olasılığına hazırız”  şeklindeki talihsiz mesajına verdiği cevap çok önemli ve ümit vericidir. Sayın Bakanın, Türkiye’nin sadece Doğu Akdeniz uyuşmazlığını değil, Ege ve Kıbrıs’taki sorunları da, uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde barışçıl yöntemlerle çözmekten yana olduğunu” ifade etmiş olması, bugüne kadar yaşanan en olumlu gelişme olarak görülmelidir.

SONUÇ

Devletlerin ulusal çıkarlarını korumaları doğal bir haktır; bunu kimse tartışamaz. Ancak bu korumanın, sadece statu quo”nun (mevcut durum) sonsuza kadar sürdürülmesiyle sağlanabileceğini düşünmek ve barıştan adeta korkmak doğru bir yaklaşım olamaz. Taraflar arasındaki güvensizlik ve atılacak her olumlu adımın karşı tarafa verilen bir taviz olarak algılanabileceği endişesi aşılamayacak bir engel değildir.

Yeter ki, Türkiye ve Yunanistan, Atatürk ve Venizelos’un izinden giderek, iyi komşuluk ilişkilerinin mümkün olabileceğine ve barışa inansınlar! Bu bağlamda, gerçekten vatansever olan aydınların ve basının desteği olursa, devletlerin de böyle bir yaklaşımı benimsemeleri neden mümkün olmasın?   

PROF. DR. ATA SAKMAR


Yazarın Son Yazıları

Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025