Kanal İstanbul Mavi Vatan’ın Karşıtıdır - Cem GÜRDENİZ
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kanal İstanbul Mavi Vatan’ın Karşıtıdır - Cem GÜRDENİZ

04.04.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye Cumhuriyetinin ilk Mavi Vatan savaşı, Türk Boğazları’nın tam egemenliğini geri almak içindi. Mustafa Kemal Atatürk’ün eşsiz liderliği, öngörüsü ve dönemin seçkin devlet kadroları tarafından şekillendirilen süreç sonunda, Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle 20 Temmuz 1936da İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın tam egemenliği geri alındı. Türk Boğazları’nın askersizleştirilmiş statüsü ile Uluslararası Boğazlar Komisyonuna son verildi.

20 Temmuz 1936 tarihli Akşam gazetesinin manşeti şöyleydi: Dün geceden itibaren Akdeniz kapımızı emniyete aldık.”

Aslında emniyete alınan sadece Akdeniz kapısı değildi. Sadece Boğazlar bölgesinin tam egemenliği geri alınmamıştı. Karadeniz kapısı da emniyete alınmıştı. Zira yeni sözleşme, gemi tiplerine, tonajlarına, kalma sürelerine getirdiği pek çok kısıtlamayla Lozan Antlaşması’na ek Boğazlar Sözleşmesine nazaran, Karadenizde dünyada eşi benzeri olmayan bir deniz güvenlik rejimi yaratıyordu.

Bu yönüyle dünya tarihinde ilkti. Dünya okyanuslarının yüzde yarımından bile küçük Karadenizde, deniz ortamında aşırı silahlanma ve dışarıdan müdahaleleri önleyecek bir rejim kuruluyordu. 29 Ekim 1914te Alman emrivakisiyle Türklerin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine neden olan kışkırtma örneklerine set çekiliyordu.

Bugün Karadenizde istikrar ve dengeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Zira Karadeniz, Avrasya güçleri ile Atlantik güçleri arasında fay hattına dönüşmüştür. Bu fay hattının kırılmasının yaratacağı deprem, en ağır Türkiyede hissedilecektir.

Bu nedenle Kırım, Donbas, Osetya, Abhazya, Transdinyester gibi sorun alanları varken, çok yönlü kışkırtmalara açık olan bu ortamda Türkiyenin Montrö Boğazlar Sözleşmesini tartışmaya açması, çok tehlikeli ve düşündürücüdür. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, kuzey jeopolitik eksende Cumhuriyet ve Mavi Vatan için büyük güvencedir, beka aracıdır.

KARADENİZDE İSTİKRARIN ÖNEMİ

Mavi Vatan’ın üç sacayağı eşit önemdedir. Üçü birbirini tamamlar. İlki, Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle bütünlük arz eden Boğazlar bölgesidir. İkincisi, her üç deniz alanındaki deniz yetki alanlarımızdır. Üçüncüsü de KKTCdir.

Boğazlar, yüzyıllardır Anadolu coğrafyasına küresel jeopolitikte en büyük değeri veren unsurdur. Bu değeri savunmak için Osmanlı İmparatorluğu, Romanov Rusyası’yla ondan fazla savaş yapmıştır.

Birinci Dünya Savaşı’na girişimizi tetikleyen olaylar zinciri, Boğazlarda ve Karadenizde sahneye konulmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda gerek Mihver gerek Müttefik Devletlerin Türkiyeyi kendi yanlarında savaşa sokmak istemelerinin, bu konuda büyük baskı yapmalarının asıl nedeni Boğazlardır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, Türkiyenin Atlantik kampında, yani kenar kuşakta kalmasına neden olan notalar süreci, yine Boğazlar meselesiyle başlamıştır. Ancak Cumhuriyet, bir daha bu tuzaklara, Kanal İstanbul konusu gündeme gelinceye dek düşmemiştir.

Türkiye, Soğuk Savaş dönemindeki hassasiyetle Montrö rejimini sürdürmek zorundadır. Bu bir seçenek değildir, beka sorunudur. Montrö Boğazlar Sözleşmesinin ortadan kalkması, Karadenizde büyük karmaşa yaratır.

Bugünün küresel konjonktüründe, silahlı çatışma seviyesine çıkabilecek tırmanma koşulları doğurur. Değil kendi içimizde Montrö Boğazlar Sözleşmesi karşıtı söylemler, uluslararası ilişkilerimizde sözleşmeyi zora sokabilecek gelişmelere, emrivakilere karşı da dengeli politikalar sürdürülmelidir.

Montrötartışmak, ortadan kaldırmak emperyalizme hizmet etmektir. Montrönün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçlar, KKTCden, Mavi Vatandan vazgeçmekle veya güneyimizde kukla Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eşdeğerdir.

JEOPOLİTİK İNTİHAR

Kanal İstanbul, Montrö Boğazlar Sözleşmesini en azından tartışmaya açacak fırsatlar sunmuştur. Tarihimizin en büyük yerli ve uluslararası rant projesi olan Kanal İstanbula, içinde bulunduğumuz jeopolitik, ekonomik, finansal, toplumsal konjonktüre rağmen ısrarla, inatla devam edilmesi her yönüyle risklidir, tehlikelidir. Ulusal çıkarlarımıza aykırıdır.

Yüksek bürokrasinin iddia ettiği gibi İstanbul Boğazı’nda artan tanker ve tehlikeli yük trafiğine güvenli seçenek sunmaz. Tersine, Süveyş Kanalı’nda yaşandığı gibi çok daha büyük tehlikeler yaratır. Unutulmamalıdır ki Süveyş’te petrol tanker trafiği SUMED boru hattı nedeniyle son derece azdır. Kanal İstanbulun yapılma gerekçesi ise petrol taşımacılığıdır. Nedense iktidarın aklına SUMED benzeri Samsun-Ceyhan boru hattı projesi gelmemiştir. Çünkü bu projenin rantı yoktur.

Kanal İstanbulun gerekçe örneklerinden olan 1979daki Romen Independenta kazası da gerçekçi değildir. Zira bu gemi, çektiği su ve yaratacağı squat (çökme) etkisiyle, kanal hazır olsa da kanalı kullanamazdı. Ayrıca Ever Given konteynır gemisinde yaşandığı üzere, dar bir kanalın ne şekilde olursa olsun, ister kaza ister kasten meydana gelen olaylar sonucunda kapanması, büyük ekolojik ve ekonomik zararlara neden olabilecek süreci tetikler. Süveyş’te dip kumdu.

O nedenle gemi, yumuşak bir şekilde karaya oturdu. Kanal İstanbulda beton. Burada geminin parçalanması olasılıklara dahildir. Diğer yandan Kanal İstanbul gibi dar, beton bir kanalda oluşacak makine ve dümen arızaları ile seyir tehlikelerine müdahale etmek, İstanbul Boğazı’na nazaran çok daha zor ve seçenekleri az bir süreçtir.

2020de İstanbul Boğazı’nda onlarca makine ve dümen arızası yaşanmış, ancak manevra alanı genişliği ve Boğazlar Tüzüğü ile uygulanan etkin önlemler sayesinde kazaya dönüşmemişlerdir.

Kanal İstanbulda yaşanacak her makine ve dümen arızası, ciddi kaza ile sonuçlanacak şartları oluşturacaktır. Zira alan dar ve akıntılıdır, manevra için seçeneksizdir.

MONTRÖTARTIŞMAK TÜRKİYEYE KAYBETTİRİR

İşin lojistik ve ekonomik yöde muğlaktır. Yüksek bürokrasinin bakan düzeyinde iddia ettiği gibi kanal Orta Koridora büyük katkı sağlamayacaktır. Zira Orta Koridor, tren yoludur. Gemi ulaştırması tren yoluyla kıyaslanamaz. Ever Given üzerinde 18 bin 500 konteynır vardı. Orta Koridoru kullanacak tren katarında azami 100 kadar konteynır olacaktır. Kanal İstanbulun tarihimizde örneği görülmemiş boyutlarda belirli devletlere, yerel zümrelere rant geliri getirisi dışında, hiçbir gerçekçi, akla yakın gerekçesi yoktur.

Böylesine akıl ve bilim dışı bir projeyle, iç politika kaygılarıyla Türkiyenin jeopolitik geleceğini, bekasını ilgilendiren vazgeçilemez çıkarlarımızın olduğu Karadeniz, Türk Boğazları ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi tehlikeye atılıyor. Girit, Dedeağaç, Güney Kıbrıs, Akdeniz, Romanya ve Bulgaristanda her geçen gün emperyalist çevreleme artarken kendi elimizle yeni bir cephe açıyoruz.

21. yüzyılda Türk jeopolitiğinin ağırlık merkezi Mavi Vatandır. Mavi Vatan, tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu düzene, Atlantik çağından Asya çağına geçiş döneminin yaşandığı bugünkü küresel süreçte; Doğu Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Boğazlar üzerinde Türkiyenin jeopolitik kontrolünü güçlendiren doktrinin adıdır. Deniz yetki alanlarımızda jeopolitik hâkimiyeti savunur. Kanal İstanbul gibi, Montrö Boğazlar Sözleşmesine zarar verecek girişimlere karşıdır.

Kanal İstanbul, Mavi Vatan’ın karşısındadır.

Kanal İstanbul ve Mavi Vatan aynı cephede değildir.

CEM GÜRDENİZ

EMEKLİ TÜMAMİRAL

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025