Komisyon: Uzlaşı mı, taviz mi? - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Komisyon: Uzlaşı mı, taviz mi? - Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

11.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Komisyon”, Latincedeki “com-“(birlikte) ve “missio”(gönderme/ görevlendirme) ikilisinin bir araya gelmesiyle oluşan “commissio” (görevlendirme, emanet etme) sözcüğüne bir “-n” eklenmesiyle Fransızca “commission”a dönüşmüş, sonra Türkçeye geçmiştir. Hemen anlaşılacağı gibi komisyonlar kurulduğunda üyelerinin bir görevi emanet alması gerekmektedir.

Komisyonlar; ticari, hukuki ya da herhangi bir konuda, örneğin; bir yazarı, ressamı ödüllendirmek, beyin fırtınası yaratmak, terör gibi ciddi bir sorunu çözüme kavuşturmak için kurulabilir. Ancak kimin kime emanet edildiği, kimin uzlaşıyı görev bildiği, bu uzlaşıyı sağlayacağı, tarafların gerçekte kim tarafından görevlendirildiği hususları tek tek açıklanmaya muhtaçtır. Özellikle; bir ulusun, ülkenin dününü, bugününü ve geleceğini doğrudan bu denli etkileyen terör gibi bir başlık bütün ayrıntılarıyla, herkesin gözleri önünde tartışılmalıdır.

“Terörsüz Türkiye Komisyonu”nun görünen görevlileri belli. Peki, “görevi” ya da emanet aldığı o şey nedir? İddiasının aksine bütün Kürtleri temsil etmeyen PKK, federasyon, özerklik talep etmiyorsa ne istiyor?

“Kürtler, kendini Kürt hissedenler doktor, mühendis, devlet memuru, milletvekili ve hatta cumhurbaşkanı olabilsin” komisyonu mu? Peki, şu tarihe kadar bütün bunlara sahip olamadılar mı? Örneğin, Öcalan meslek lisesinden Ankara Üniversitesi’ne ilerleyemedi mi? Nice Kürt vekiller, bakanlar, başbakanlar ve hatta cumhurbaşkanı görmedik mi? Ya yoksulluk? Batıda, Orta Anadolu’da insanların üzerinden geçerken Türk-Kürt ayrımı yaptı mı?

LANETİN DİĞER ADI: TERÖR

İnsan, hayvan, doğa... Bir ülkenin maddi ve manevi varlığına doğrudan ya da dolaylı yollarla kasteden, yaşayan, yaşamayan her şeye düşman, beşiğindeki bebekten otobüs durağında bekleyen yaşlısına; siviline, askerine tetiği çeviren terör her yerde, her nerede yaşanıyorsa lanetlenmeli, yok edilmelidir.

“Titreten, korku veren” anlamına gelen terör, silahlı, bombalı, şantajlı faaliyetleriyle toplumu kısıtlayıp sınırlandırırken verimi, işlerliği, etkinliği herkes için ortadan kaldırır. Öyle ki sözde etnik bir gaye için yola çıktığı iddiasında olan teröristlerin/ terör gruplarının zararı -yine sözde- uğruna savaş verdikleri halk için bir yoksunluk nedeni olurken ülkelerin varlığına kastedenler dışında sınırlar içinde yaşayan kimse için yarar sağlamaz, hatta kaos yaratır. PKK’nin, doğudaki yatırımları bombalaması ya da oralara gönderilen öğretmen, doktor, hemşire, ebe vs. gibi memurları öldürmesiyle orada yaşayan insanları onlarca yıl mağdur etmesi gibi.

TERÖRLE PAZARLIK YAPILIR MI?

Yıllarca süren terör eylemleri sonunda on binlerce insan yaşamını yitirdi, binlercesi yaralandı, sakat kaldı; sayısız aile tarifsiz acılarla bırakıldı. Artan şiddet ve baskı nedeniyle binlerce kişi doğdukları topraklardan göç etti ya da sürüldü. Bu karanlık süreç yalnızca bireylerin değil, aynı zamanda tüm ülkenin huzurunu, birliğini ve ekonomisini derinden sarstı. Elbette yıllardır süren acıların, çatışmaların ve kayıpların ardından kalıcı bir barış ve huzur ortamı tesis etmek arzulanır, terörü sonsuza dek bitirmek üzere bir uzlaşıya varmak istenir. Bu yöndeki her adım, yöntemi ve amacı bakımından titizlikle değerlendirilmelidir. Tamamen iyi niyetli bir girişimden söz edilse dahi kurulacak masalar, “terörle pazarlığa oturmak” anlamına geliyorsa; terör odakları, hedeflerini meşru bir zemine taşıyan ve kabul gören taraf haline gelir. Oysa gerçek amaç; sadece teröriste silah bıraktırmak değil, aynı zamanda niyetini de topyekûn terk ettirmek olmalıdır.

Asıl hedef, silahlı yapılarla mücadele etmek kadar terörün asıl kaynağını ve gayesini, teröristin zihniyetini ve motivasyonunu da tasfiye etmektir. Barış ve toplumsal huzur yalnızca silahların susmasıyla değil, şiddeti meşrulaştıran tüm yapı ve düşüncenin ortadan kaldırılmasıyla olanaklıdır. Gerçek ve kalıcı çözüm, teröriste yalnızca elindeki kalaşnikofu kazana attırmak değil, aynı zamanda o silahı eline alma güdüsünü de ortadan kaldırmakla sağlanabilir. Aksi halde terörün ideolojik, lojistik ve sosyal zeminiyle birlikte tüm fikri ve yapısal unsurları tasfiye edilmedikçe, elde edilen her uzlaşı yeni krizlere gerekçe ve ortam hazırlayacaktır.

Dolayısıyla terörle mücadelede izlenecek tutum, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk ulusunun tarihi bağlamına sadakatle oluşturulmuş ilkelerine ters düşmemelidir. Terörü bitirmedeki kararlılık anlayışı içinde devletin ve ulusun hassasiyetlerine özenle yaklaşılmalıdır. PKK ile girilen bu süreç, Türk ulusunun “olmazsa olmazlarını” ortadan kaldırma ya da en hafif ifadeyle “yumuşatma yönergesi” halini alırsa yeni bir kaos penceresi aralanabilir. O nedenle böyle bir konuya çok dikkatli yaklaşılmalıdır. Barışın bedeli, anayasanın açıkça tarif edip tanımladığı Türk ulus kimliğinden vazgeçmek, ulusun bütünlüğünü ve birliğini sarsacak yeni bir nitelemeyle sömürgecilerin Sevr ile başaramadıklarını tamamlayacak bir dizi ayrıştırıcı hükmün kabulü olamaz.

BİRLEŞİK KRALLIK, IRA İLE PAZARLIK YAPTI MI?

İngiliz yönetimi; Kuzey İrlanda’yı Birleşik Krallık’tan ayırıp İrlanda Cumhuriyeti’ne bağlamak için terör faaliyetleriyle adını sertçe duyuran IRA’yı (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) durdurmak için pazarlık etmedi. Üstelik; büyük bir coğrafyada daha önce hiç kurulmamış bir devleti kurma talebiyle ortaya çıkan PKK’den farklı olarak on dört başkanı İrlanda kökenli ABD başta olmak üzere IRA’nın istekleri, tarihi ve coğrafi bakımdan bazı kesimlerce desteklense de İngiltere konunun bu tarafıyla asla ilgilenmedi, teröre tavizsiz yaklaştı.

IRA’nın siyasi amacı birleşik ve bağımsız bir İrlanda kurmak olsa da sivil yaşamdaki görünür eşitsizliğe karşı çıkıyordu. Kuzey İrlanda’daki Katolik azınlığın uğradığı sistematik ayrımcılığa karşı silahlı mücadele başlatmıştı. Bir İngiliz gibi ev tutamıyor, iş bulamıyor; iş bulsa bile bir İngiliz ile aynı maaşı alamıyordu. İngiliz iktidarın açıktan desteklediği Protestan nüfusa karşın Kuzey İrlandalı Katolikler hiçbir kamu hizmetinde eşit muamele göremiyordu. Protestanlar hemen her işte ayrıcalıklı konumdaydı. Öyle ki siyasi arenada bile adil temsil hakkı gözetilmiyordu. “Bir ev-bir oy” denerek azınlık Katoliklerin siyasetteki etkisinin azaltılması amaçlanmıştı. Kolluk güçlerinin tarafgirliği olağan yaşamın akışını zorluyordu. Özetle, IRA birtakım sivil haklardan yoksunluğun altını çiziyordu. Kuzey İrlandalı Katolik bir öğretmen olarak bir okula atanmak, bir milletvekili olmak yasalarla kısıtlanmış, neredeyse engellenmişti. IRA, sivil alanda İrlandalılarla İngilizler arasında tam eşitlik istiyordu.

PKK NE İSTİYOR?

Sözde Kürtlerin eşit haklardan mahrum edildiğini ileri süren PKK tezini çürüten sayısız Kürt milletvekili, iş insanı, devlet memuru ve hatta başbakan, cumhurbaşkanı var. Hatta kimi zaman sadece Kürt olmanın siyaseten bir avantaj sağladığı bile tartışılmaktayken, PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’nden taleplerini kuruluş tarihindeki iddialarıyla sürdürebilmesi ne kadar gerçekçi?

IRA’YA NE VERİLDİ? PKK NE ALACAK?

Birleşik Krallık yönetimi, terörü yalnızca orduyla yok edemeyeceğini iyi biliyordu, ancak sindirebileceğinden, bir biçimde hareket alanını kısıtlayıp eylemlerini engelleyeceğinden emindi. Yalnızca bunun için özel bir operasyon timi bile oluşturdu. Öte yandan, zamanla kısmen yumuşatılan sert yasalar çıkardı. Öyle ki devlet kanalında terörist mektuplarının okutulması şöyle dursun, haber bültenlerinde IRA liderlerinin kendi sesleriyle konuşmaları yasaklandı. Ne var ki IRA liderlerinin dublajsız seslerini duyabilmek ancak ateşkesten sonra mümkün olabildi. IRA, genel hatlarıyla Kuzey İrlandalı nüfusun bir İngiliz gibi sivil haklardan yararlanmasını istiyordu.

1998’deki “Hayırlı Cuma Anlaşması” ile IRA siyasette daha önce sahip olunmayan eşit temsil hakkını elde etti. Yanı sıra, Katolik çocukların rahatlıkla ve kolaylıkla eğitime erişebilmesinin, istediği şehirde herhangi bir kısıtlama olmadan öğrenimine devam edebilmesinin ve meslek edinebilmesinin yolunu açtı. Artık, Katolik İrlandalılar da memur olarak atanabilecek, öğretmen, doktor, mühendis, avukat ya da milletvekili olurken ayrımcılıkla karşılaşmayacaktı. Dahası, kamu görevlerine ve hizmetlerine erişimde Protestanlara gösterilen ayrıcalıklar ortadan kalkacaktı. Konut sıkıntısı çözülecek, Katolik mahallelerle de ilgilenilecekti. Ya özerklik ya da bağımsızlık? Asla kabul görmedi. Referandum bile ötelendi.

Kısaca, terör masada bitirilmişti ama Birleşik Krallık sivil haklarda eşitliği tanımak dışında asıl siyasi taleplerde asla taviz vermedi. Bizde tüm bu haklar ve/veya haksızlıklar Doğu-Batı, Türk Kürt gözetilmeksizin söz konusu ise PKK neden terörü sürdürdü? Yanıtı basit: Yırtılıp atılan Sevr’in güncellenmiş hali olan BOP’u yürürlüğe koymak isteyenlerin hedeflerini gerçekleştirmek için... Ama bu kez sömürgecilerin oyununu can kardeşlerimiz Kürt vatanseverler bozacak.

Dr. Çiğdem Bayraktar Ör

İlgili Konular: #Terör

Yazarın Son Yazıları

‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025