“Köle misin? O halde dost olamazsın. Zorba mısın? O halde dostun olmaz” der Nietzsche “Böyle Buyurdu Zerdüst” kitabında. Ne var ki kavram olarak küreselleştiği kabul edilen, günümüz dünyasında, kapitalizmin liberal ve neoliberal dayatmaları, borçlanma ile sağlanan yapay refah artışları ile zengini daha zengin yaparken orta sınıfı yok etmiş, yoksulluğu artırmıştır. Karşısında ise kölelik ve dostluk ötesi demokratik haklarını arayan, yeni küresel aktörleri, kalabalıkları bulmuştur.
Ulus-devlet-sermaye üçlüsü yeniden şekillenirken iktidarlar yaptıkları bütün icraatları halkın ve muhalefetin koşulsuz olarak kabul etmelerini, itiraz etmeden razı olmalarını istemişler ve istemeye de devam etmektedirler. Batılı demokratik ülkelerde bile, esas sorunun, insanların itaat etmeye ve inanmaya hazır oldukları, siyasal ahlakı hiçe sayarak sivil muhalefet yerine sivil itaati kolaylıkla tercih edebildiklerinden söz edilmektedir.
Frederic Gros’un “İtaat Etmemek” kitabında söylediği gibi “Oysa insanı esas şoke eden, tepkisizliktir, edilgenliktir, dinginliktir.” Antik çağ filozofları dahil, sonrasında Machiavelli, Kant, Descartes, Locke, Hegel, Rousseau, Weber ve Hobbes, vatandaşlara usa dayalı sorumlu birer yetişkin birey olarak özgür iradeleri ile hareket etmelerini önermişlerdir. Habermas ise bu noktada, sivil itaatsizliğin toplum sözleşmesini bozmadığı gibi, onu yeniden olumladığını söyler.
Şiddetin olmadığı, özgürlük, eşitlik ve dayanışma adına yapılan sivil muhalefet ve razı olmama hali eleştirel demokrasilerde şarttır. Özgürce düşünen, düşünülenleri ve olayları cesaretle yorumlayıp eleştirebilen, baskılara ve haksızlıklara, hukuksuzluklara tepki veren, tavır koyabilen sivil muhalefet, aynı zamanda ahlaki ve etik yükümlülüklerini de yerine getirmiş olur.
HAK VE ADALET ARAYIŞI
Ülkemizde şimdiki iktidar döneminde popülist söylemlerle hız kesmeyen neoliberal politikalar ile ulus-devlet ilişkileri zedelenmiş, özelleştirme adı altında, kârlı kamu kurum ve kuruluşları değerinin çok altında satılmış, devlet piyasadan çekilir görünürken siyasal erk dolaylı olarak ekonomik anlamda çıkar çevrelerine ve yandaşlara eklemlenmiştir.
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi ile uyumu ve sünni İslamcı-milliyetçi-muhafazakâr yapısı ile bilinen iktidarın dile getirdikleri “yeni Osmanlıcılık” ve “yeni Cumhuriyet” söylemleri yetmezmiş gibi, şimdilerde Türk-Kürt-Arap birlikteliğinden, “yeni Kürt açılımı”ndan bahsedilir olmuştur.
Son yerel seçimlerde büyük şehirlerde CHP’nin kazandığı başarılar, “kent uzlaşısı” bahane edilerek, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere birçok belediye başkanı, bürokrat, gazeteci ve aydın tutuklanmıştır. Terör örgütü elebaşını Meclis’e davet ederken, ana muhalefet partisine ve seçilmiş başkanlarına uygulananlar “hak-hukuk-adalet” söyleminden, barıştan ve kardeşlikten bahsetmekten çok uzaktır ve tam bir ironidir. Bu bağlamda, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in öncülüğünde başlatılıp yürütülen mitinglerle taçlanan onurlu hak, hukuk ve adalet arayışı, demokratik olduğu kadar meşru, barışçıl muhalefet ve razı olmama hareketidir.
Bütün bunlar, Türk siyasi tarihinde altın harflerle yerini alacaktır. Beklenen ve dilenen odur ki; bir kelebeğin kanat çırpışı, insanların gönüllü kulluktan kurtuluşunu başlatan ve iktidarı değiştiren rüzgarı oluşturabilsin!
OP. DR. MURAT MOLU