Cevap verilemeyen her soru yeni sorulara gebedir. Sosyal medyayı açıyorum. Çok sayıda mesaj, “OYAK’ta yaşananları gündeme getirin” diyor. Elbette haber değeri var. 65 yıllık, ülkenin en büyük sermaye kuruluşlarından birinde yaşanan tartışmaların haber değeri olmaz mı? Ancak olmuyor. Çünkü OYAK sadece askerlerin maaşından ayrılanlarla yaratılmış bir kurum değil, aynı zamanda en büyük reklam verenlerden biri. Haliyle herkes “OYAK işi”ne mesafeli duruyor.
Bu köşede ise OYAK’taki tartışmaları okumaya devam ediyorsunuz. OYAK üyeleri, özellikle önceki 10 yıllık yönetimden şikâyetçi. Satın aldığı şirketlerden sattıklarına, nema oranlarından konut projelerine kadar OYAK’ı maksadından uzaklaştırdığını düşünüyor. Birkaç ay önce gelen yeni yönetimin de yanında olmasını bekliyor.
OYAK tartışmalarını, tarafların görüşlerini defalarca burada ele aldım. Son olarak geçen hafta OYAK’ın bağışlarını irdeledim. Aslında iddia bana ait değildi. OYAK üyeleri ile yönetimi arasında süren davada üyeler, genel kurul kararlarıyla bağımsız denetçi raporları arasındaki farka değinmişlerdi. Sadece iki şirket için toplamda 175 milyon 747 bin 5 liralık yardım ve bağış farkı bulmuşlardı. 130’un üzerindeki OYAK şirketinin incelenmesini istiyorlardı. Üyelerin bu iddialarına davada OYAK avukatlarından bir yanıt gelmemişti.
OYAK’TAN GELEN MEKTUP
Konuyu yazdıktan sonra OYAK yönetiminden bir mektup aldım. OYAK, durumu şöyle açıklıyordu: “Genel kurul kararları ile bağımsız denetim raporları arasında yer alan rakamlardaki nominal farklar enflasyon muhasebesi gereği yapılması zorunlu olan düzeltmelerden kaynaklanmaktadır. (…) Başka bir anlatımla; ilgili bağışlar şirketin cebinden çıktığında 323 milyon TL iken, yüksek enflasyon nedeniyle 31 Aralık’ta yani yıl kapatılırken şirkete etkisi 477 Milyon TL’dir. (…) Dolayısıyla, ilgili şirketlerin genel kurul kararları ile bağımsız denetim raporlarında görülen farklar yazınızda ima edildiği gibi herhangi bir suistimalden değil, mevzuat gereği yapılması zorunlu muhasebe süreçlerinden kaynaklanmaktadır.”
Kısacası OYAK yönetimi, farkın, enflasyon muhasebesinden kaynaklandığını söylüyordu. Olayı mahkemeye taşıyan üyelerini de eleştiriyordu.
‘KANUNA UYGUN DEĞİL’
Mektuptan sonra OYAK üyelerinin avukatlarından Ahmet Zeki Üçok’u aradım. “OYAK’ın açıklamasına ne diyorsunuz” diye sordum.
Şöyle başladı: “Mesele muhasebe değil, yetki aşımıdır. Genel kurulun bağış ve yardımlar için belirlediği tutarlar; yönetim kurullarına verilmiş sınırsız bir takdir yetkisi değil, açık, sayısal ve bağlayıcı üst sınırlardır. Hiçbir muhasebe standardı genel kurul kararlarının bağlayıcılığını ortadan kaldıramaz.”
OYAK yönetiminin açıklamasının dayanağı Türkiye Muhasebe Standartları 29. maddeydi. “TMS-29, yüksek enflasyonlu ekonomilerde; bilançoda yer alan parasal olmayan varlık ve yükümlülüklerin, gerçeğe daha yakın gösterilmesi amacıyla uygulanır. Bağış ve yardımlar ise bir varlık değildir, bir yükümlülük değildir, bilançoda taşınan bir kalem hiç değildir. Bağışlar; yapıldığı anda giderleşen, kayda alındığı anda kapanan, tek seferlik işlemlerdir. Bu nedenle TMS-29, bağışların yıl sonunda ‘enflasyonla büyütülmesi’ için hukuki veya muhasebesel bir dayanak oluşturmaz.”
Emekli askeri hâkim de olan Üçok, Vergi Usul Kanunu maddelerini de okuyup şöyle söyledi: “Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298/A maddesi, enflasyon düzeltmesini, bilançoda yer alan parasal olmayan kıymetlerle sınırlandırmıştır. Bu maddeye dayanılarak çıkarılan 555 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği de enflasyon düzeltmesinin bilanço esaslı olduğunu, gerçekleştiği anda giderleşen işlemlere uygulanamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.”
Kısacası Üçok, OYAK yönetiminin “Muhasebeciler bilir” açıklamasının kanunlara ve mevzuata uygun olmadığını anlattı.
HER ŞİRKETTE FARKLI ENFLASYON
Sadece bu kadar değil.
Üçok, “açıklama doğru kabul edilseydi dahi” açıklanan sayılardaki çelişkiye dikkat çekiyor.
OYAK Çimento Fabrikaları AŞ’nin genel kurul kararıyla denetçi raporu karşılaştırılmasında yüzde 48 enflasyon artışı hesabı olduğunu; buna karşın OYAK Yatırım Menkul Değerler’de yüzde 26, HEKTAŞ Ticaret TAŞ’da ise yüzde 0 olduğunu gösterdi. Şöyle devam etti: “Aynı yıl, aynı ülke, aynı muhasebe standardı uygulanıyorsa yüzde 48, yüzde 26 ve yüzde 0 gibi üç farklı ‘enflasyon artışı’ ortaya çıkması mümkün değildir. Bu tablo, tek ve tutarlı bir enflasyon muhasebesi uygulamasını değil; harcanan tutarların şirketten şirkete farklı biçimde ve sonradan gerekçelendirilerek raporlandığını göstermektedir.”
Sonuç olarak az buz değil.
Ortada sadece iki şirket için iki yıl önce 175 milyon liralık fark tartışması var. OYAK’a göre görünen açık enflasyon farkından kaynaklanırken dava açan OYAK üyelerine göre “genel Kurul iradesinin aşılması suretiyle yapılan harcamalar” var ve bu yardımlar “yetki sınırları dışında, tutarsız ve sonradan muhasebe gerekçeleriyle açıklanmaya çalışılan biçimde raporlanmış” durumda.
Bu köşede yazılıyor ama elbette çözüm bu köşede ya da medyada değil. Yarım milyon üyesi, haliyle yarım milyon sahibi olan kuruluşun kendisini yaratan üyelerini tatmin edecek bir hesap vermesi lazım. Türkiye’de kurumların siyasallaştığı koşullarda, OYAK dahil yönetim kurullarını siyasetin belirlediği durumda, hesap vermenin yerini hesapsızlığın aldığı şartlarda bu gerçekleşir mi? Ben sanmıyorum.
Zamanında verilmiş bir cevap kadar kuşkuyu temizleyen bir şey yoktur.