LOZAN: Onurlu Barış

LOZAN: Onurlu Barış

23.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Nihayet sulh dün imzalandı ve milletimiz dokuz senedir devam eden kanlı, çetin bir mücadeleden sonra yüz binlerce evladının kanı pahasına hak ettiği şerefli bir sulha kavuştu.” (Tevhid-i Efkâr, 25 Temmuz 1923)

“Lozan’da (biz İngilizler) onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür.” (Sir Andrew Ryan) (1) 

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında… Yıllardır her fırsatta dile getirdiğim gibi, Lozan’ın yüz yıllık olduğu, 2023’te sona ereceği iddiası bir kara propagandaydı. Lozan süreli bir antlaşma değildir, son kullanma tarihi yoktur. Tam bağımsız, üniter ve laik Türkiye Cumhuriyeti var oldukça Lozan da var olacaktır. Lozan Barış Antlaşması’nın sona ermesini bekleyenlerin asıl beklentisi, “reklam arası” olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyeti’nin sona ermesidir.

Image

Son Telgraf, 24 Temmuz 1942. ‘Lozan Barış Düzeni’ni koruyarak II. Dünya Savaşı’na girmeyen Türkiye, dünya barışına örnek oldu.

“Barış”, hiç tartışmasız büyülü bir sözcük, daha doğrusu içi boşaltılmadığı sürece öyle... Peki, ama nasıl bir barış? En kötü barış, en haklı savaştan daha iyi midir? Her barış gerçekten barış getirir mi? Tarih, her barışın iyi olmadığını ve gerçekten barış getirmediğini, tam tersine, bazı barışların daha büyük savaşlara ve yıkımlara yol açtığını göstermiştir. “Barış” dediğin, Lozan gibi “onurlu” olmalı; Sevr gibi “onursuz” değil.(2)

SEVR: ONURSUZ BARIŞ

Sevr Barış Antlaşması, kelimenin tam anlamıyla “onursuz” bir barıştı. Türkleri Anadolu’nun ortasına sıkıştırıp emperyalist işgali kalıcı bir sömürü düzeni haline getirmeyi amaçlayan 433 maddelik Sevr, Türkiye’ye gerçekten barış getirecek bir antlaşma değildi.

Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletleri tarafından hazırlanıp bu savaşı kaybeden devletlere tek taraflı olarak dayatılmış antlaşmalardan biridir. Osmanlı, Sevr masasına çağrılmamış, görüşleri alınmamıştı. İtilaf Devletleri, Sevr’i hazırladıktan sonra Osmanlı yönetimine imzalaması için sunmuşlardı. Osmanlı yönetimi (Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti) Sevr Antlaşması’nı imzalamayı kabul etmiş; görevlendirilen Osmanlı yöneticileri 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması’nı imzalamıştı. Ancak Osmanlı yönetiminin Sevr’i imzalamasının çok da anlamı yoktu. Çünkü o günlerde Türkiye’de ulusal direnişin merkezi, emperyalizme teslim olmuş Osmanlı Saray Hükümeti değil, Ankara’daki TBMM Hükümeti’ydi. Bu nedenle İtilaf Devletleri Sevr’i TBMM’ye kabul ettirmek için harekete geçecekti.

İtilaf Devletleri, Sevr’i TBMM’ye süngü zoruyla kabul ettirmek için Yunan ordularını Anadolu içlerine ilerlettiler. Anadolu içlerine ilerleyen Yunan ordularını, TBMM’nin düzenli orduları, 1921 yılı içinde önce İnönü’de, sonra Sakarya’da durdurdu. Bunun üzerine İtilaf Devletleri, bu sefer Sevr’i biraz yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirmeyi denediler. Önce Mart 1921’de, sonra Haziran 1921’de son olarak da Mart 1922’de Sevr Antlaşması’nı biraz yumuşatarak TBMM’ye kabul ettirmeyi denediler. Mustafa Kemal (Atatürk) başkanlığındaki TBMM, “tam bağımsızlığa aykırı” bulduğu bu “onursuz” ve “sahte” barış tekliflerini reddetti.

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta bu gerçeği şöyle ifade diyor: “1922 Ağustos’una kadar Batılı devletlerle (İtilaf Devletleriyle) olumlu anlamda ciddi ilişkiler kurulamadı. Ülkemizde bulunan düşmanları silah gücüyle çıkarmadıkça, çıkarabilecek milli varlık ve gücümüzü fiilen kanıtlamadıkça diplomasi alanında ümide kapılmanın uygun olmadığı hakkında düşüncemiz kesin ve sürekli idi… Bir millet için güç ve yeteneğini, fiili eser ile gösterip kanıtlamadıkça kendisine saygınlık ve önem beklemek boşunadır. Güç ve yetenekten yoksun olanlara iltifat edilmez.” Mustafa Kemal Atatürk, işte bu mantıkla tüm onursuz ve sahte barış tekliflerini (Sevr Antlaşması’nı ve yumuşatılmış Sevr Antlaşmalarını) reddetti.

GERÇEK BARIŞIN PAROLASI

Atatürk için “barış” demek her şeyden önce “tam bağımsızlık” demekti. 30 Ocak 1923’te İzmir’de, “Barış istiyoruz dediğim zaman bilinmelidir ki, bağımsızlık ve hâkimiyet istiyorum” demişti. 2 Şubat 1923’te yine İzmir’de “Arkadaşlar, barış istiyoruz; fakat dediğim gibi tam bağımsızlık istiyoruz. Barışın anlamı budur…” demişti.(3)

Eğer, Atatürk, “En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir!” mantığıyla hareket etmiş olsaydı, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmadan, Büyük Taarruz’u yapmadan yumuşatılmış Sevr tekliflerinden birini kabul edebilirdi. O günlerde TBMM’deki muhalifler arasında bunu isteyen milletvekilleri de vardı. Fakat Atatürk, Türk ulusunun, “dünyanın en haklı savaşını” verdiğini çok iyi biliyordu. Öyle ki, bu savaşta Türk direnişinin adı “Müdafaa-i Hukuk”tu. Türk ulusu, özgürlük için, bağımsızlık için, yaşamak için, yani gerçek barış için savaşıyordu. Gerçek barışa kavuşmak için bu özgürlük ve bağımsızlık savaşını kazanmaktan başka çare yoktu. “Ya istiklal ya ölüm!” aynı zamanda gerçek barışın da parolasıydı.

DÜNYA BARIŞINI SAĞLAYAN ANTLAŞMA

I. Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletleri, (İngiltere, Fransa, İtalya, ABD…) bu savaşı kaybeden İttifak Devletlerine (Almanya, AvusturyaMacaristan, Bulgaristan ve Osmanlı) tek taraflı olarak hazırladıkları çok ağır antlaşmaları dayatmışlardı. İşte, I. Dünya Savaşı’nı kazananın devletlerin, tek taraflı olarak hazırlayıp dayatamadıkları ilk ve tek antlaşma Lozan Barış Antlaşması, ilk ve tek ülke Türkiye, ilk ve tek ulus da Türk ulusudur. Lord Curzon’un deyişiyle, “Şimdiye kadar barış antlaşmalarını biz dikte ettik; bu sefer, ayakta duran bir ordusu olan bir düşmanla masaya oturduk; bu duyulmuş bir şey değildir.” (4)

Kurtuluş Savaşı’nı kazanan ve Lozan barış masasına eşit egemen bir devlet olarak oturan Türkiye, o masada, I. Dünya Savaşı’nı kazanmış güçlü emperyalist Batılı devletlere karşı tek başına mücadele ederek varlığını onlara kabul ettirdi. Bu gerçek, Lozan Antlaşması’nın “Başlangıç” kısmında ve 1. maddesinde, “Bir yanda İngiliz imparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven devletleri ve öte yanda Türkiye” diye ifade edilmiştir.

1914’te başlayan I. Dünya Savaşı 1918’de bitmiş olsa da 1918’in sonunda başlayan Türk Kurtuluş Savaşı 1922’nin sonuna kadar devam etti. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması, her şeyden önce I. Dünya Savaşı’nı bitirdi. Lozan Antlaşması’nın “Başlangıç” kısmında, bu antlaşmanın “1914 yılından beri Doğu’nun düzenini bozan savaş durumuna kesinlikle son vermek isteğiyle” yapıldığı, yani I. Dünya Savaşı’nı bitirdiği açıkça yazılmıştır. Bu yönüyle Lozan, ilk dünya savaşını kesin olarak bitirip ilk dünya barışını sağlayan antlaşmadır.

DÜNYA BARIŞINI BOZAN ANTLAŞMALAR

Lozan Barış Antlaşması’nın sağladığı dünya barışını, I. Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletlerinin savaşı kaybeden ülkelere dayattıkları çok ağır ve onursuz barış antlaşmaları bozacaktı. I. Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf Devletleri savaşı kaybeden İttifak Devletlerinden Almanya’ya Versay, Avusturya’ya Saint Germain, Macaristan’a Trianon, Bulgaristan’a Neuilly ve Osmanlı’ya Sevr antlaşmalarını dayatmıştı. Biraz önce de ifade ettiğim gibi kendisine dayatılan ağır ve onursuz barış antlaşmasını sadece Türkler yırtabildi. Kendilerine dayatılan onursuz barış antlaşmalarını yırtamayan devletler, daha sonra bu antlaşmalarla kaybettikleri yerleri geri alma çabası içine girdiler. İşte II. Dünya Savaşı, bu “rövanşist” çabanın eseridir. Özellikle Almanya’nın Versay Antlaşması ile yaşadığı korkunç yıkım, Hitler’in doğuşunu sağlayarak II. Dünya Savaşı’na yol açacaktı.

LOZAN BARIŞ DÜZENİ: PAX LOZAN

Lozan Barış Antlaşması, Doğu Trakya, İstanbul, Boğazlar ve Anadolu topraklarının bölünmez bir bütün olduğunu tescillediği için, kapitülasyonları kaldırdığı için, Türkiye’deki yabancılara ve yabancı kapitalist şirketlere yeni ayrıcalıklar vermediği için, Türkiye’deki yabancı okulların denetimini Türkiye’ye verdiği için, yargı bağımsızlığını ve hukuk birliğini sağladığı için, Türkiye’nin askeri, ekonomik, hukuki olarak sınırlanmasını ve yabancı denetleme komisyonlarını kabul etmediği için Türkiye’nin tam bağımsızlığını sağladı. Böylece Atatürk’ün özlediği o gerçek barışa kavuşuldu.

1911-1922 yılları arasında yaklaşık 11 yıldır devam eden savaş zincirini kıran Lozan Barış Antlaşması, adına yaraşır biçimde barışın sembolü oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk, Lozan’da elde edilen barışı, kalıcı bir barış düzeni haline getirmek istedi. Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” politikasıyla kurumsallaştırdığı Lozan Barış Düzeni (Pax Lozan) sayesinde Türkiye Cumhuriyeti, -şimdilik- dışarıda 102 yıldır yeni bir savaşın parçası olmazken, içeride de –tüm saldırılara rağmen- ulusal birlik bütünlüğünü, üniter ve laik yapısını korumayı başardı. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” politikasıyla yayılmacılıktan, saldırganlıktan uzak durdu. Briand Kellog Paktı’ndan Milletler Cemiyeti’ne kadar dünyadaki tüm önemli barış çabalarına katıldı. Balkan Antantı ve Sadabat Paktı’nı kurdu. Barışı elde etmek kadar onu korumak da önemliydi. Nasıl ki Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında Doğu Trakya’yı elde ettikten sonra durmayı bildiyse, İsmet İnönü de II. Dünya Savaşı sırasında durmayı bildi; adaları elde etme konusunda bir maceraya girmedi. Lozan Barış Antlaşması ile temelleri atılan Lozan Barış Düzeni (Pax Lozan) “bağımsızlığa saygı”, “başka ülkelerin iç işlerine karışmama”, “haklılık” ve “yasallık” üzerine kuruludur. Bu düzenin şimdilik 102 yıldır devam etmesinin sırrı da burada gizlidir.

Türkiye Lozan’da, tüm yurttaşlarına -dünyadaki diğer uygar ülkelerde olduğu gibi- din ve ırk ayrımı gözetmeden laik, çağdaş tek bir hukuk sistemi uygulayacağını belirterek Türkiye’deki yabancıların ve azınlıkların da bu tek (laik) hukuka bağlı olmalarını istedi ve sonunda –bazı koşullarla- bu isteğini kabul ettirdi. Türkiye ayrıca Lozan’da azınlıkların uluslararası hukuktaki azınlık haklarını ve bazı şartlarla gelenek görenek hukukunu da tanıdı. 1926’da Türk Medeni Kanunu’nun ve diğer bazı kanunların kabul edilmesinden sonra Türkiye’deki azınlıklar, Lozan’daki azınlık haklarından tümüyle vazgeçerek, Türkiye’deki tek hukuka (laik hukuka) bağlı “eşit haklara sahip yurttaş” olmayı kabul ettiler. Böylece Türkiye’de yargı bağımsızlığı, hukuk birliği ve yurttaşların eşitliği sağlandı. Türkiye’nin, 102 yıldır bir ulus devlet olarak ayakta kalmasında Lozan’da temelleri atılan yargı bağımsızlığının, hukuk birliğinin ve yurttaşların eşitliğinin –uygulamadaki tüm sorunlara rağmen- etkisi çok büyüktür. Türkiye, dış barışını olduğu gibi iç barışını da Lozan’a borçludur.

I. Dünya Savaşı sonunda imzalanıp geçerli olan tek antlaşma Lozan’dır. Kimi tarihçiler, Lozan’ın uzun ömürlü olmasını karşılıklı tavizler verilerek “uzlaşılmış” bir metin olmasına bağlamaktadır. Ancak Lozan Antlaşması’nın uzun ömürlü olmasının temel nedeni, İtilaf Devletlerinin tamamen kendi çıkarları doğrultusunda tek taraflı olarak dayattıkları haksız, hukuksuz, dolayısıyla “onursuz” antlaşmalardan farklı olarak müzakere masasında aylarca devam eden tartışma ve görüşmelerle hazırlanmış olması ve Türkiye’nin haklı, meşru ve gerçekçi isteklerine dayalı “onurlu bir barış” olmasıdır. İtilaf Devletlerinin tek taraflı olarak dayattıkları haksız, hukuksuz ve “onursuz barış antlaşmaları” savaşa (II. Dünya Savaşı’na), İtilaf Devletlerinin tek taraflı olarak dayatamadıkları haklı, hukuklu ve “onurlu barış” Lozan Barış Antlaşması –şimdilik 102 yıldır devam eden- kalıcı barışa (Türkiye’nin barışına) zemin hazırlamıştır.

Lozan’ın baş mimarlarından İsmet İnönü, 1968 yılında şöyle demişti: “Lozan Antlaşması milletler tarihinde nadir görülen örneklerden biridir. 45 yıl sonra hala canlılığını koruyor. Lozan Antlaşması’nın üzerinden bir İkinci Dünya Savaşı geçmiştir. Bu İkinci Dünya Savaşı’ndan, Lozan hedefleri daha sağlamlaştırılmış olarak çıkılabilirdi. Nihayet Türk tarihinde 45 yıllık bir barış devri Lozan’dan sonra onun doğal bir sonucu olan Laik Cumhuriyete nasip olmuştur. Lozan Antlaşması bugün devletin temel idare kurallarına öncülük ve kılavuzluk edebiliyor. Diğer milletlerin hayatında bir savaştan sonra yapılan siyasi belgenin 45 yıl sonra kendi değerini koruyan bir belge olarak kalması nadir örneklerden biridir. Bu gerçeği gelecek nesillerin hiçbir şekilde gözden uzak tutmamaları lazımdır…” (5)

İsmet İnönü, 1968 yılında, çok haklı bir gururla, Lozan Antlaşması’nın “Türk tarihinde 45 yıllık bir barış devri açtığını” söylemişti. O günden sonra aradan tam 57 yıl daha geçti. 2025 yılında bugün, “Lozan’ın Türk tarihinde –şimdilik- 102 yıllık bir barış devri açtığını” söyleyebiliyoruz.

***

Lozan’a sahip çıkmak, tam bağımsız, üniter, laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaktır. Lozan’a sahip çıkmak Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne, ulus devlete, yurttaşların eşitliğine, laik hukuka, yargı bağımsızlığına, temel hak ve özgürlüklere ve kalıcı barışa sahip çıkmaktır. Türkiye’de her kim ki hem barıştan söz edip hem Lozan’a saldırıyorsa bilin ki o kişi büyük bir yanılgı ve çelişki içindedir.

---

KAYNAKLAR-DİPNOTLAR

1. Salahi R.Sonyel, Gizli Belgelerle Lozan Konferansı’nın Perde Arkası,

2. Bas., Ankara, 2014, s.190.

2.Bkz. Sinan Meydan, Lozan, Onurlu Barış, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2024.

3. Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.15, s.43, 86-87.

4. Zafer Toprak, “80. Yıldönümünde Lozan Barış Antlaşması”, Toplumsal Tarih, Temmuz 2023, S.355, s.13.

5. İsmet İnönü, Hatıralar, 3. Bas., Ankara, 2009, s.426 

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025