Dil devrimini anlamak

Dil devrimini anlamak

24.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.” (Atatürk’ün, Afet İnan’a mektubundan, 23 Aralık 1937)

26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayında, Türkçenin zenginliğinin araştırılması ve öz güzelliğinin ortaya çıkarılması için Atatürk’ün katılımıyla Birinci Türk Dil Kurultayı toplandı. Kurultayın toplandığı 26 Eylül gününün her yıl “Dil Bayramı” olarak kutlanması teklif edildi. Bu teklifin oy birliğiyle kabul edilmesiyle her yıl “26 Eylül Dil Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı.

Atatürk’ün çok önem verdiği yazı ve dil devrimleri, birbirini tamamlayan büyük bir kültür devriminin iki önemli ayağıdır. Yazı ve dil devrimlerinin ortak amacı, Türk ulusunun dili Türkçe ile kendisini en iyi şekilde ifade etmesini sağlamaktı. Bu çerçevede yazı devrimi ile Türkçe, Türkçenin yapısına uymayan Arap harfleriyle yazılma zorunluluğundan kurtarılırken, dil devrimiyle de Türkçe, bir taraftan Arapça ve Farsça baskısından kurtarılmaya, diğer taraftan derleme, tarama ve türetme çalışmalarıyla zenginleştirilmeye çalışılacaktı.

Image

Atatürk, yeni harflerin uygulanmasını kolaylaştırmak için Başbakanlığa gönderdiği bu talimatname ile bazı önemli yazım kurallarını belirlemişti.

(Hakimiyeti Milliye, 22 Eylül 1928)

TÜRKÇEYİ KURTARMAK

Osmanlı Devleti, sınırlarının da genişlemesiyle 16. yüzyılın ortalarından itibaren Arapça, Farsa ve Türkçe karışımı ve Arap-fars harfleriyle yazılan “Osmanlıca” adlı yapay bir yazı dili kullanmaya başlamıştı. Yaklaşık aynı dönemde Türklerin merkezden çevreye itilmesine paralel Türkçe de ikinci plana itilmişti. Arapça ve Farsçanın baskısı altında kalarak her geçen gün öz güzelliğini ve zenginliğini kaybeden Türkçe, halk arasında yaşamaya devam edebilmişti.

Osmanlı’da yazı dili ve konuşma dili arasındaki uçurumun giderek artması, 19. yüzyılda Osmanlı aydınları arasında tartışma konusu olmuş; Tanzimat döneminden itibaren Osmanlı’da, yazıda ve dilde reform konusu gündeme gelmişti. Çünkü Türkçe konuşan halk, Arapça ve Farsçanın egemen olduğu sistemde, devlet dairelerinde işlerini bile göremez olmuştu. Ayrıca 19. yüzyılda Osmanlı modernleşmesi sürecinde Osmanlıcanın bilim dili olmadığı çok net olarak ortaya çıkmıştı. Bu nedenle yeni sözcükler türetme zorunluluğu doğmuştu. Ancak bu türetme çalışmaları sırasında Türkçe değil, Arapça esas alınmış, bu da Osmanlıca içinde Arapça kelimelerin ağırlığını artırmak dışında bir işe yaramamıştı.

Osmanlı’da 1876’da Kanuni Esasi’nin 18.maddesiyle Türkçe resmi dil ilan edilmişti.

II. Meşrutiyet döneminde Türkçülük akımının da gelişmesiyle Genç Kalemler ve benzeri dergilerde toplanan genç aydınlar, Osmanlıcanın sadeleştirilmesi için mücadele etmeye başlamıştı. İşte bu süreçte Şemsettin Sami, “Hepimiz yalnız Türkçe sözcükler arayıp bularak Arapça ve Farsça sözcükler yerine onları kullanmalıyız” demişti. (Şerafettin Turan, Yeni Türkiye’nin Oluşumu, 3. Kitap, 2. Bölüm, s. 101)

Bu arada Osmanlı aydınları arasında Arap alfabesinin, Türkçenin yazılmasını ve okunmasını güçleştirdiği ileri sürülerek alfabe tartışması da başlamıştı. Mevcut alfabenin düzenlenmesinden yeni bir alfabe kabul edilmesine kadar birçok görüş ileri sürülmüştü. Hatta Enver Paşa, orduda – başarısız- bir alfabe reformu girişiminde bile bulunmuştu.

YAZI VE DİL DEVRİMİ

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili durumundaki Türkçenin gelişimine büyük önem veren Atatürk, Sadri Maksudi Arsal’ın “Türk Dili İçin” adlı kitabına, 2 Eylül 1930’da el yazısı ile şu notu düşmüştü:

“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin… Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Türk dilini geliştirmek, güçlendirmek, zenginleştirmek için Türk ulusunun okuma-yazma becerisini de geliştirmek, güçlendirmek gerekiyordu.

Türkçenin resmi dil olması demek, tüm Türk ulusunun ortak ifade aracı olması demekti. Bunun için yazı dili ve konuşma dilinin birbirini tamamlaması gerekiyordu.

1923’te cumhuriyet ilan edilirken yüzde 10’u bile okur-yazar olmayan Türkiye’de dil devriminden önce bir yazı devrimine ihtiyaç vardı.

Bu nedenle 1926 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Kuruluş Yasası görüşülürken yazı ve dil konularıyla uğraşacak bir komisyon kurulması gündeme geldi. Bu çerçevede aynı zamanda “Dil Heyeti” adı verilen “Alfabe Komisyonu” kuruldu. Bu “Dil Heyeti”, yaptığı çalışmalar sonunda 1928 yılında, Türkçenin yapısına uymayan Arap alfabesi yerine Türkçenin yapısına uygun Latin kökenli yeni Türk alfabesinin kabul edilmesini önerdi. 1928 yılında Harf Devrimi yapıldı. Yeni Türk harfleri kabul edildi. 1929 yılında kurulan Millet Mekteplerinde halka yeni harfler öğretilmeye başlandı.

Çalışmalarına devam eden Dil Heyeti, bir “Yazım Kılavuzu” yayınladı. Ardından “Türk Söz Kitabı” adıyla bir Türkçe Sözlük hazırlamaya başladı.

TÜRK DİL KURUMU’NUN KURULUŞU

MEB’e bağlı “Dil Heyeti”nin çalışmalarından istenilen sonuç alınamayınca Atatürk, dil konusundaki çalışmaları yürütmek için tıpkı Türk Tarih Kurumu gibi bir Türk Dil Kurumu kurulmasına karar verdi.

Atatürk, yazı devrimini tamamlayacak bir dil devrimi yapmak istiyordu.

Prof. Şerafettin Turan, dil devrimi ile gözetilen amaçları şöyle sıralıyor:

1- Tam bağımsızlık ilkesine uygun olarak Türkçeyi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmak.

2- Yazı dili ile konuşma dili arasındaki uçurumu kapatmak.

3- Toplumsal anlaşma ve toplumsal birlik bütünlüğü sağlamak.

4- Okuma yazmayı kolaylaştırmak ve yaygınlaştırmak.

5- Yurttaşların yönetime katılmalarını kolaylaştırmak.

6- Dili zenginleştirip güzelleştirmek.

7- Düşünceyi kolaylaştırıp, yaratıcılığı artırmak.

8- Türkçeyi bir ilim kültür dili düzeyine yükseltmek ve kültür sömürgeciliğinin etkisinden kurtarmak. (Turan, s.103-104)

Atatürk, dil devrimini düşünceden uygulamaya geçirmek için, 11 Temmuz 1932’de aydınları Çankaya Köşküne davet etti. “Türk Tarih Tetkik Cemiyeti gibi (15 Nisan 1931’de kurulmuştu) bir de ona kardeş dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dil Tetkik Cemiyeti olsun!” dedi. 12 Temmuz 1932’de –hepsi milletvekili olan- Samih Rıfat, Ruşen Eşref, Celal Sahir Erozan ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun İçişleri Bakanlığına başvurusu ile Türk Dili Tetkik Cemiyeti kuruldu. Atatürk’ün himayesindeki Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin amacı “Türk dilini incelemek ve elde edeceği sonuçları yayınlayıp yaygınlaştırmak” olarak belirlendi.

26 Eylül 1932’de Dolmabahçe Sarayında Atatürk’ün katılımıyla Birinci Türk Dil Kurultayı toplandı. Kurultayın toplandığı 26 Eylül gününün her yıl “Dil Bayramı” olarak kutlanması teklif edildi. Bu teklifin oy birliğiyle kabul edilmesiyle her yıl “26 Eylül Dil Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı.

1936’da toplanan Üçüncü Dil Kurultayda Atatürk’ün isteği ile kurumun adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirildi. 

TÜRK DİL KURUMU’NUN ÇALIŞMALARI

Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin ilk yönetim kurulu, 17 Ekim 1932’de yayınladığı bildiride cemiyetin amaçlarını şöyle sıraladı:

1- Türk dilini ulusal kültürümüzün eksiksiz bir anlatım aracı durumuna getirmek.

2- Türkçeyi çağdaş uygarlığımızın önümüze getirdiği tüm ihtiyaçları karşılayacak bir yetkinliğe erdirmek.

Bu amaçlara ulaşmak için Türk Dil Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) tarama, derleme ve türetme çalışmalarına başladı.

21 Ekim 1932’de halk dilinde yaşayan Türkçe sözleri derlemek için her ilde valilerin başkanlığında “Derleme Kurulları” oluşturulması amacıyla “Söz Derleme Yönetmeliğinin Uygulanması Hakkındaki Kararname” çıkarıldı. Anadolu’da halk ağızlarından derlemeler yapıldı. 600 bin civarında fiş hazırlandı. Bunlar “Söz Derleme Dergisi” (6 cilt) ve “Derleme Sözlüğü” (12 cilt) gibi yayınlarda toplandı. Yüzlerce sözcüğe Türkçe karşılık bulundu ve bunlar gazetelerde “Osmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu” adıyla yayınlandı. Ayrıca “Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu” ve “Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu” hazırlandı. Bu derleme, tarama çalışmaları sonunda unutulmaya yüz tutmuş çok sayıda Türkçe sözcük dile kazandırıldı. Örneğin Anadolu ağızlarından o zaman derlenen “abartmak”, “yoz”, “yozlaşmak”, albeni”, “ivedi”, “kuzey”, “güney”. vb. çok sayıda sözcük bugün kullanılmaktadır. Bu arada türetme çalışmalarıyla da çok sayıda Türkçe sözcük türetildi. Bu sözcüklerin birçoğunu bugün kullanıyoruz. Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan İsmet İnönü, konuşmalarında yeni türetilen öz Türkçe sözcükleri kullanarak dil devrimine katkıda bulundular. Ayrıca Atatürk de Türkçe sözcükler türetti.

Okullarda Türkçe derslerine ağırlık verildi. Arapça ve Farsça dersleri müfredattan çıkarıldı. Yurttaşların Türkçe konuşmaları için kampanyalar yapıldı. Din dili Türkçeleştirildi: Kuran, ezan, hutbeler Türkçeye çevrildi. Türk Dil Tezi geliştirildi. Tarih ve dil çalışmalarına katılacak yerli uzmanlar yetiştirmek için Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi kuruldu. Dil sorunlarını bilimsel düzeyde tartışmak için Dil Kurultayları düzenlendi.

Atatürk Türk Tarih Kurumu’nu ve Türk Dil Kurumu’nu kendi ayakları üzerinde durup bağımsız çalışabilmeleri için özellikle dernek olarak kurdurdu. Vasiyetinde, İş Bankası’ndaki hisselerin gelirini bu kurumlara bırakarak, bu kurumların geleceğini güvenceye almak istemişti. Gelin görün ki, 12 Eylül 1980 darbecileri, 1983 yılında Atatürk’ün vasiyetini çiğneyip Atatürk’ün bu kurumlarını adeta devlet dairesi yaparak siyasetin güdümüne aldılar.

ATATÜRK’ÜN DİL ÇALIŞMALARI

Atatürk, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul Sarayburnu’nda yeni harfleri halka şöyle duyurdu:

“Arkadaşlar güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Bizim güzel, ahenktar, zengin lisanımız yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılamayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindeyiz…”

Atatürk, yeni Türk harflerini halka öğretmek için bir başöğretmen olarak işe koyuldu. Yeni harflerin devlet adamlarına, bakanlara, aydınlara, yazarlara, gazetecilere gösterilmesi için Ağustos 1928’de Dolmabahçe Sarayı’nda kendi huzurunda “Dil Dersleri”ni başlattı. Daha sonra kara tahtasını yanına alıp bir yurt gezisine çıktı. Ağustos-Eylül 1928’de Tekirdağ, Bursa, Çanakkale, Eceabat, Gelibolu, Sinop, Samsun, Amasya, Turhal, Tokat, Sivas, Şarkışla ve Kayseri’ye giderek yeni Türk harflerini halka anlattı.

Başöğretmen Atatürk, bu yurt gezisi sırasında bizzat yaptığı gözlemler sonunda yazım kurallarında bazı düzenlemeler yapılmasına karar verdi. 21 Eylül 1928’de Sivas’tan Başbakanlığa gönderdiği bir yazıyla yeni yazım kurallarını sıraladı. Buna göre soru eki “mı”, “mi”, “mu”, “mü”nun, bağlama eki “ki”nin, “de” ve “da”nın ayrı yazılmasını ve bazı başka kuralları tek tek gösterip bunların uygulanmasını istedi. (Hâkimiyeti Milliye, 22 Eylül 1928) Bugün o kuralları kullanıyoruz.

Atatürk, son olarak 1936-1937 yıllarında geometri terimlerini Türkçeleştirmek için bir Geometri kitabı yazdı. Bugün o terimlerin büyük bir bölümünü kullanıyoruz.

Atatürk, Cenevre’de bulunan manevi kızı Afet İnan’a, 23 Aralık 1937 tarihinde yazdığı mektupta şöyle diyordu: “Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Dil Bayramımız şimdiden kutlu olsun.

Yazarın Son Yazıları

Lozan Antlaşması ve ABD

“Bugün Türk Delegasyonu ile imzaladığımız dostluk ve ticaret antlaşması, benim elde etmek istediğimden çok uzaktır. Bu anlaşma, Türklerden koparmak istediğimizden çok fazla imtiyazı (ayrıcalığı) bizim Türklere verdiğimizin belgesidir.”

Devamını Oku
17.12.2025
‘ABD’nin ‘Yeni Türkiye’ hayali’

Samuel Huntington, “Medeniyetler Çatışması” adlı kitabında Türkiye’nin yönünü Batı’dan Doğu’ya çevirerek İslam dünyasının lideri olmasını öneriyor, bunun için de “Atatürk’ün (laik Cumhuriyet) mirasının reddedilmesi” gerektiğini belirtiyordu.

Devamını Oku
10.12.2025
Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025