Türkiye'de Opera ve Vals

Türkiye'de Opera ve Vals

05.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümünü ulusça çok büyük bir coşkuyla kutladık. Köylerden kentlere taşan Cumhuriyet coşkusu Cumhuriyetimize yaraşır çeşitli etkinliklerle renklendi. Bu etkinlikler arasında bazı dans gösterileri de vardı. Cumhuriyet Bayramında dans eden, vals yapan gençler, birilerini çok rahatsız etti. Aynı çevreler, sadece danstan değil, müzikten, resimden, heykelden ve tiyatrodan; kısacası güzel sanatlardan rahatsızlar. Geçmişte sergileri basan, sanatın içine tüküren, heykeli “put” olarak gören de aynı çevreler…

İNSANIN İNSANLAŞMASI VE SANAT

Ne zaman resim, heykel, çok sesli müzik, tiyatro oyunu, dans gösterisi görseler, “Ama kültürümüzde yok! Ama dinimize aykırı!”, “Bunlar bize kimliğimizi, kişiliğimizi kaybettiriyor!” diyerek sanata karşı çıkanlara şu gerçeği hatırlatarak başlamak istiyorum: İnsanın resim ve heykel yapması, çok sesli müzik dinlemesi, tiyatro seyretmesi, dans etmesi insanın sanat yapması, sanattan zevk alması, insana kimliğini, kişiliğini unutturmaz da insanın “sanatsız kalması” insana insanlığını unutturabilir.

Opera, çok sesli müzik, dans, resim, heykel, tiyatro, kısacası sanat, insanın insanlaşmasında çok büyük etkiye sahiptir. İnsan; ürettikleriyle, duygu ve düşüncelerini sesle, sözle hareketle, çizgiyle, renkle, heykelle yansıtabilmesiyle, yani sanatla insanlaşır. Binlerce yıllık uygarlığın temelinde de “sanat” vardır. Sanat özünde evrenseldir.

Biz Türkler de bağnaz ve sanat düşmanı bir ulus değiliz. Türkler, tarih boyu sanatla ilgilenmiş, çeşitli sanat yapıtları üretmiştir. Türk sanatçılar bugün de üretmeye devam etmektedir.

OSMANLI'DA OPERA

Osmanlı’da operanın tanınması Osmanlı sarayı ve bazı Osmanlı padişahları sayesinde oldu. Tanzimat dönemi reformları sonucu yaşanan değişimin etkisiyle Türkiye’de Avrupa tarzı tiyatro ve opera eserleri sergilenmeye başlandı.

Osmanlı’da sarayda ilk müzikli oyun, Padişah III. Murad döneminde (1574-1595) sergilendi. Osmanlı padişahları 18. yüzyılda operayla daha çok ilgilenmeye başladılar. Padişah III. Selim (1761-1808), Topkapı Sarayı’nda 1797 yılında yabancı bir topluluğun opera gösterisini izledi.

Tanzimat’tan sonra İstanbul’da yapılan tiyatro binalarında İtalyan opera toplulukları tarafından çeşitli temsiller verildi. II. Mahmut da İstanbul’da açılan özel tiyatroları destekledi. Giuesppe Donizetti 1828 yılından itibaren Sultan II. Mahmud’un (1808-1839 ) sarayında Osmanlı Müziği Genel Öğretmeni olarak görev yaptı. Batı müziğinin Osmanlı’ya tanıtılmasında önemli bir rol oynadı. Osmanlı saray üyelerine, şehzadelere, harem kadınlarına müzik dersleri verdi. Ölümünden sonra yerine Guatelli Paşa geçti.

Osmanlı’da önceleri Fransız sanatçılar yoğunluktayken, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla İtalyan operacılar öne çıktı. Gayrimüslim teşebbüslerle İstanbul’da opera etkinliği devam etti. Örneğin, ünlü Naum Tiyatrosu’nda 29 Aralık 1844 tarihinde Gaetano Donizetti’nin “Lucrezia Borgia” adlı yapıtı sergilendi. Büyük İtalyan bestecisi Giuseppe Verdi’nin (1813–1901) “Ernani” operası da 1846 yılında Beyoğlu’nda bir İtalyan opera grubu tarafından oynandı. Bu dönemde Beyoğlu tiyatrolarında, İtalyan topluluklarının sergiledikleri operalar büyük bir izleyici kitlesine ulaştı. Bu arada İstanbul’da çeşitli opera kumpanyaları kuruldu. Bunlar içinde Dikran Çuhacıyan’ın, Güllü Agop’un, Küçük İsmail ile Mınakyan’ın kumpanyaları öne çıkanlardı.

Dikran Çuhacıyan’ın bestelediği ve Alexandre Alboretto tarafından sahnelediği ilk Türkçe opera “Arif’in Hilesi” 1872 yılında “Osmanlı Tiyatrosu”nda sergilendi.

Padişahlar arasında operayla en çok ilgilenen 2. Abdülhamit’ti. Abdülhamit, Yıldız Sarayı’nda İtalyan opera kumpanyalarını ağırladı, opera için memurlar görevlendirdi.

CUMHURİYET VE OPERA

1924 yılında Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. İlkokul üzerine dört yıllık ve iki yıllık iki devreden oluşan bir öğretim programına sahip bir okul olarak eğitime başladı. Türkiye’de müzik, opera, bale, tiyatro dallarında ihtiyaç duyulan sanatçıların yetiştirilmesine başlandı. Bu okul 1934 yılında kurulan Milli Musiki ve Temsil Akadamisi’ne bağlandı. Okul, 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’na dönüştürüldü.

Konservatuvarın şan ve bale ve müzik bölümlerinden opera, bale ve orkestra sanatçıları yetişmeye başladı. Konservatuvar sanatçıları yetişinceye kadar, Ankara’da temsillerde Müzik Öğretmen Okulu, Gazi Eğitim Enstitüsü, Kız Lisesi, İsmet Paşa Kız Enstitüsü öğretmen ve öğrencilerinden ve Riyaseticumhur Flarmoni Orkestrası’ndan yararlanıldı. Böylece Türkiye’de tiyatro, opera, bale sanatlarının alt yapısı oluşturulurken yeni oyun ve operalar yazıldı, besteler yapıldı.

Konservatuvarın ilk mezunlarını 1941-1942 döneminde vermesiyle Ankara’da Tatbikat Sahnesi’nde ilk opera temsilleri verilmeye başlandı. 1949 yılında tiyatro, opera ve bale sanatlarını bünyesinde toplayan Devlet Tiyatro ve Operası kuruldu. 1970 yılında da Devlet Opera ve Balesi kuruldu.

ATATÜRK VE OPERA 

Atatürk, operaya çok önem veriyordu. Türkçe opera eserleri yazılmasını ve sahnelenmesini istiyordu. Bu amaçla, bazı oyunların konularını bizzat kendisi verdi, bu oyunların metinlerini bir dramaturg gibi inceleyip düzeltmekle kalmadı, ilk temsillerinde de hazır bulundu. Atatürk, Faruk Nafiz Çamlıbel’e “Akın-Öz-yurt-Kahraman” üçlemesini yazdırdı. “Akın” oyununun yazılışını denetledi, sonunu değiştirdi. Behçet Kemal’in “Çoban” oyununun temsilinden sonra “Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır,” dedi. Münir Hayri Egeli’nin 1932 yılında yazdığı “Bay Önder”, “Bir Ülkü Yolu” ve “Taş Bebek” oyunlarının metinlerini de bir dramaturg gibi inceledi, üzerinde önemli düzeltmeler yaptı. Atatürk, Abdülhak Hamit Tarhan’ın “Hakan” (1935) oyununu da okuyarak bazı satırların altını çizdi. Bu oyunlardan “Bay Önder”i, Necil Kâzım Akses’e, “Taş Bebek”i Ahmet Adnan Saygun’a vererek opera olarak bestelemelerini istedi.

Atatürk, ayrıca “Özsoy” operasının librettosu İçin Münir Hayri Egeli’yi görevlendirdi ve operanın konusunu bizzat kendisi belirledi. Türk ve İran mitolojilerini esas alan, Türk-İran dostluğunu, kardeşliğini vurgulayan “Özsoy” operası, Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelendi ve İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Ankara’yı ziyareti sırasında Haziran 1934 tarihinde Ankara Halkevi’nde sahnelendi.

OSMANLI’DA VALS 

Vals mi? Vals 16. yy ortalarında Fransa’nın Provence bölgesinde ortaya çıkan ve “Valto” olarak adlandırılan folklorik bir danstır. Vals, Johann Strauss’un müziğiyle Viyana’da ve 1812 yılından itibaren de İngiltere’de geniş kitlelere ulaştı. Özellikle Johann Strauss’un meşhur “Mavi Tuna” adlı eseri çok sevildi.

Türkiye’de ilk defa 19. yüzyılda Dede Efendi, vals formunda “Yine Bir Gülnihal” isimli eseri besteledi. Keman virtüözü Cihat Aşkın’a göre “Türk müziğindeki ilk vals örneği” bu eserdir.

Vals, Osmanlı padişahlarının da dikkatini çekti. Sultan Abdülaziz (1861-1876) İtalyan müzisyen Callisto Guatelli Paşa’dan dersler aldı. Aynı zamanda piyano çalmayı da bilen Abdülaziz, besteler yapmaya başladı. Guatelli’den aldığı müzik eğitimi sayesinde Batı müziği çerçevesinde “Invitation à la Valse”, “La Gondolle Barcarolle”, “La Harpe Caprice” ve “Polka” adlı dört eseri besteledi. Sultan Abdülaziz’in “Valse Davet” (L’invitation à la valse) adlı bestesi günümüze kadar ulaştı. Kraliçe Viktorya’nın davetlisi olarak 1867’de Londra’yı ziyareti sırasında Kraliyet Askeri Bandosu tarafından çalınan “La Gondolle Barcarolle” adlı eseri de Avrupa basınında büyük ses getirdi.

Abdülaziz, İngiltere seyahati sırasında birçok sanatsal faaliyete katıldı. İlk olarak 13 Temmuz’da Sultan onuruna Buckingham Sarayı’nda bir Kraliyet Balosu düzenlendi. 15 Temmuz’da da Covent Garden Tiyatrosunda Kraliyet İtalyan Operası’nın hazırladığı temsile katıldı. Şerefine bestelenen “Ode”nin ardından Auber’in “Masienello” adlı operasını seyretti.

CUMHURİYET BALOLARI VE VALS 

Atatürk, laik Cumhuriyet’in çağdaşlaşma projesi kapsamında toplumun kadınlı erkekli bir araya gelmesini ve dans etmesine önem veriyordu. Atatürk, Cumhuriyet baloları düzenletti, bu balolarda katılıp kendisi de dans etti. Atatürk, özellikle valsi seviyordu.

Image

Atatürk, Splendid Otel’de vals yaparken...

İlk Cumhuriyet Balosu, Atatürk’ün isteğiyle 9 Eylül 1925’te İzmir’de, 29 Ekim 1925’te de Ankara’da düzenlendi. 1928 sonrasında Cumhuriyet Baloları Ankara Palas’ta yapılmaya başlandı. Otelin bahçesinde ünlü caz orkestraları çalarken, aynı anda bin kişiyi ağırlayabilecek salonlarında dans ediliyordu. Erken Cumhuriyet Döneminde birçok dernek, kurum ve gazete ilerleyen dönemde farklı farklı balolar düzenlemeye başladı. Önce Ankara Türk Ocağı ve daha sonra Ankara Halkevi salonları da Cumhuriyet Balolarına ev sahipliği yapacaktı.

Atatürk bu baloları, vals başta gelmek üzere modern dansların, yeni müziklerin, kıyafetlerin ve yiyeceklerin tanıtılması ve halk tarafından benimsenmesi için gerekli görüyordu.

Osmanlı’da sarayda padişahların ince zevki olarak kalan, birkaç büyük kentte daha çok gayrimüslim nüfus ve Osmanlı aristokrasisi arasında hayat bulan çeşitli modern sanatlar Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet sayesinde halka da ulaştırıldı. Laik Cumhuriyet’in, Musiki Muallim Mektebi, (Konservatuvar), Halkevleri, Köy Enstitüleri ve gezici tiyatroları, hatta fabrika temsil grupları Osmanlı’da saraylarda padişahların ince zevki olarak kalmış modern sanatları halkla buluşturdu.

Atatürk bir taraftan Bela Bartok gibi dünyaca ünlü müzik bilimcileri Türkiye davet ederek, Muzaffer Sarısözen gibi ustaları devreye sokarak halk ağızlarındaki Türküleri, Halk müziği ezgilerini derlettirip notaya geçirtirken, diğer taraftan ulusaldan evrensele uzanmak için kulakları çok sesli müziğe alıştırmak istedi. Bunun için bir “Musiki İnkılabı” (Müzik Devrimi) yapmak için büyük çaba harcadı. Çok sesli Batı müziğini öğrenmeleri için yurt dışına öğrenci gönderdi. Türk Beşleri (Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Necil Kazım Akses, Cemal Reşit Rey ve Hasan Ferit Alnar) bu süreçte yetişti. Osmanlı’da sultanlar beste yapardı, Cumhuriyet halk içinden Türk bestekârlar yetiştirdi.

UTANILACAK DURUM

21. yüzyılda bugün utanılması gereken, Türkiye’de Cumhuriyet Bayramında balolar düzenlenmesi, vals yapılması değil, sanata düşmanlıktır. Oysa Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet sanata büyük önem vermiş, sanat okulları açmış, sanatçılar yetiştirmiş ve sanatı halkla buluşturmak için çok çaba harcamıştı. Öyle ki, cumhuriyetin ilanından sonra açılan ilk meslek okulu Musiki Muallim Mektebi’ydi. Halkevleri ve Halkodaları sanatı, ülkenin en ücra köşelerine kadar yaydı. Köy Enstitülerinde sanat yapan, sanatın öneminin farkında on binlerce öğretmen yetiştirildi.

Atatürk şöyle diyordu:

“Bir millet sanattan ve sanatkârdan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz… Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

“Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fennin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.”

***

Gerçek şu ki, bugünün Osmanlıcıları dünün Osmanlı’sının bile çok gerisindeler. 21. yüzyılda “Opera, müzik, dans, sanat düşmanlığı” büyük bir utançtır. Bu “utançtan” kurtulmak için daha çok çalışmalıyız. Sanata ve sanatçıya daha çok önem vermeliyiz. Sanatı hayatımızın bir parçası yapmalıyız.

Bugün Türkiye’de sanatın da en büyük güvencesi laik Cumhuriyettir. Bu topraklarda sanata ve sanatçıya sahip çıkmak için her şeyden önce laik Cumhuriyete sahip çıkmak gerekir.

---

Kaynaklar:

Esra Şahin, “Opera Sanatının Türkiye’de Gelişimi ve Türkçe Operaların Tarihsel Süreci”, RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2024, 40, Haziran, s. 589-602.

Selçuk Alimdar, Osmanlı’da Batı Müziği, İstanbul, 2016. 

Elif Senem Güleç Küleçi - İbrahim Şevket Güleç,  Operalarımız( 1917-2017), İstanbul, 2007. 

Refik Ahmet Sevengil, Opera Sanatı İle ilk Temaslarımız, İstanbul, 1969. 

“Dede Efendi Eşliğinde Vals”, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dede-efendi-esliginde-vals-1244991, (Son erişim: 2 Kasım 2025) 

Semih Okçu - Melike Yanar, “Callisto Guatelli’nin Sultan Abdülaziz’in Müzikal Kimliği Üzerindeki Etkileri,” Yegah Musicology Journal (YMJ) Volume 7 Issue 3 2024- p.393-419. 

Resimli Perşembe, 11 Kasım 1926. 

“Cumhuriyet Balolarının Tarihi”, https://www.anadoluefes.com.tr/cumhuriyet/mayamizda-var/cumhuriyet-balolari, (Son Erişim: 2 Kasım 2025)

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025
Nüfus Mübadelesi

Nüfus Mübadelesi

Devamını Oku
05.02.2025
Atatürk'ün 'ulusal egemenlik' yemini

Atatürk'ün 'ulusal egemenlik' yemini

Devamını Oku
29.01.2025
Atatürk’ün temelini attığı fabrika: İPEKİŞ

Atatürk’ün temelini attığı fabrika: İPEKİŞ

Devamını Oku
22.01.2025