Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken, dünya görüşü, dini, mezhebi ve etnik kimliği ne olursa olsun, bu ülkeye vatandaşlık bilinciyle bağlı olan herkesi Türk olarak nitelemişti. Başka bir deyişle, dünya görüşü, dini, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkese Türk denmesini öngörmüştü.
Dolayısıyla, bir kişinin dindar, ateist, agnostik, deist, Müslüman, Sünni, Alevi, Hıristiyan, Musevi, Türkmen, Kürt, Laz, Boşnak, Arnavut, Çerkez, Arap, Rum, Ermeni olmasından bağımsız olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türktür. Buradaki Türk kavramı etnik bir kimliğe değil, vatandaşlık unsuruna işaret eder.
Nasıl ki Almanya vatandaşı olanlara Alman, Fransa vatandaşı olanlara Fransız, İtalya vatandaşı olanlara İtalyan, İspanya vatandaşı olanlara İspanyol, Yunanistan vatandaşı olanlara Yunan, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olanlara Amerikalı deniyorsa, Türkiye adı verilen ülkenin vatandaşı olanlara da Türk denmektedir.
Almanya vatandaşı olanlara Almanyalı, Fransa vatandaşı olanlara Fransalı, İtalya vatandaşı olanlara İtalyalı, İspanya vatandaşı olanlara İspanyalı, Yunanistan vatandaşı olanlara Yunanistanlı, ABD vatandaşı olanlara ABD’li demek ne kadar garipse, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Türkiyeli demek de o kadar gariptir. Bu konuda bir komplekse girip, Türk sözcüğünden rahatsızlık duymak saçmadır.
Atatürk’ün ortaya koyduğu Türk kavramının Türkçülük ile bir ilgisi yoktur. Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan önce Enver Paşa’nın izlediği Türkçü ve Turancı çizgiden uzak durmuştur. Atatürk, kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nin temel ilkelerini ortaya koyarken de, milliyetçilik ilkesini tek ilke olarak ortaya koymadığı gibi, milliyetçiliği milletçilik olarak, yani ulusçuluk olarak, yani ümmetçi anlayışın anti-tezi olarak ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, birleştirici unsurun İslam ümmetine ait olmak olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşı olmak olduğunu vurgulamıştır. Çünkü İslam ümmetine ait olan kişi Suudi Arabistan’ın, Malezya’nın, Endonezya’nın, Irak’ın, Mısır’ın, Tunus’un, Fas’ın, İran’ın vatandaşı da olabilir.
Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin tek başına hiçbir anlamı yoktur. Atatürk’ün CHP’nin temel ilkeleri olarak ortaya koyduğu Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, Milliyetçilik ve Devrimcilik, birbirini tamamlayan ilkelerdir. Cumhuriyetçilik monarşinin, Halkçılık oligarşinin, Devletçilik serbest piyasacılığın, Laiklik teokrasinin, Milliyetçilik ümmetçiliğin, Devrimcilik statükoculuğun anti-tezi olarak ortaya konmuş ilkelerdir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türk kavramı, devletin adında yoktu. Osmanlı döneminde devletin adı Devlet-i Âliyye, yani Büyük Devlet veya Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye, yani Büyük Osmanlı Devleti idi. Osmanlı adı, Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osmanoğlu ailesinin adıydı. Başka bir deyişle devletin adı, bir ailenin adıyla özdeşleşmişti. Günümüzde bir devletin büyüklük veya küçüklük gibi sıfatlarla ve/veya bir ailenin adıyla ilişkilendirilmesi kadar saçma ve komik bir şey olamaz.
CHP, DP, AP, MHP, ANAP, DSP, AKP gibi, Türkiye’deki birçok siyasi partinin içinde bunları kavramayan, Türk kavramıyla etnik bir kimliği anlayarak ırkçı ve ayrımcı bir siyaset üreten kişiler olmuştur. Ancak Atatürk’ün ortaya koyduğu siyaset anlayışında böyle bir yaklaşım hiçbir zaman olmamıştır.
Anayasanın ikinci maddesindeki demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkesini fiilen ortadan kaldıran AKP’nin, okullarda okutulan andı, gelişmiş ülkelerde böyle bir andın var olmadığı gerekçesiyle kaldırması ve bunu yaparken de “Türküm” ifadesinin anlamını çarpıtması, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir.
“Milli Görüş” kamuflajı altında “Ümmetçi Görüş”ü halka dayatan bir zihniyetten gelenlerden, başka bir şey de beklenmezdi. Bu anlayış, vatandaşları ve vatanı, dünya görüşü, din, mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölmek dışında hiçbir işe yaramaz.
Ümmetçilik bölücülüktür
Yazarın Son Yazıları
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.