İsmet Paşa “geçmişte ne yaptıysa gelecekte de onu yapar” öngörüsü, özdeyişi ile Cevdet Sunay’ın ikinci kez cumhurbaşkanı seçilmesini önlemişti. Paşa’nın öngörüsü, özdeyişi yapılacak İBB Başkanlığı için de geçerlidir. AKP yirmi beş yılda İstanbul’a ne yaptıysa, Sayın B. Yıldırım’ın seçimi kazanması halinde de hiç kuşkusuz aynını yapacaktır.
İstanbul’un tarihi ve doğal yapısı, görüntüsü daha da bozulacak, rant yaratma, şehir içinde az sayıda kalmış yeşil alanı betonlaştırma, ihale zengini yaratma, yandaş kişi, kurum ve kuruluşlara çeşitli yollarla kaynak aktarma, borçlanma, yap - işlet - devret modeliyle finansal bedeli çok ağır gösteriş yatırımlarına girişme sürecektir.
Sayın Yıldırım da zaten saklamıyor, “biz yine yaparız” diyerek afişlerde seçim propagandası yapıyor. Türkiye’nin, tüm nicel ve nitel ölçütlere göre, kişi başına gelir, yaşam kalitesi, insani gelişmişlik endeksi, eğitim düzeyi, insan haklarına saygı, demokrasi, hukuk devleti olma, hangi ölçütü alırsanız alınız, dünya sıralamasındaki yeri geriliyor, ülke saygınlık yitiriyor.
Her alanda görece geri kalış, algı yönetimiyle “Türkiye baş kaldırıyor, başarı kazanıyor, hayranlık uyandırıyor, kıskançlık uyandırıyor” şeklinde, haber alma, fikir, görüş açıklama özgürlükleri kısıtlanarak, gerçeğe aykırı, yanıltıcı olarak kamuoyuna sunuluyor.
AKP, Mevlana’nın “ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” etik düsturunu “olmadığın gibi görün, göründüğün gibi olma” şekline dönüştürüyor.
Algı yönetimiyle olayları, gelişmeleri, olduğundan değişik, istenilen biçimde kamuya sunmak için, medya, sözde bilim adamları, gerekli niteliklerden yoksun bürokratlar, ihale, teşvik peşinde koşan iş insanları, köşe dönücüler araç olarak kullanılıyor.
Geçmişte görüldüğü gibi, tutucu, sağcı partiler iktidara geldikten, iktidar nimetlerinden yararlandıktan sonra, sürekli iktidarda kalmanın yollarını arıyor, bu amaç uğruna her aracı sakıncasız, mubah görüyorlar. “İnsan midesinden bağlanır; ürkütülerek, susturularak yönetilir” yaklaşımıyla havuç-sopa politikası uyguluyorlar. Yandaşlara ülke kaynakları aktarılırken, muhaliflere, güvenlik güçleriyle, yargı yoluyla baskı yapılıyor, sopa gösteriliyor. Susarlar, yola gelirler beklentisiyle muhaliflere, kararsız görünenlere de iş, kredi, terfi gibi çeşitli yemler atılıyor, oltaya takılan, yeme gelenler de oluyor.
Ülkede ne yazık ki, iktidara övgü düzecek, kamuoyunu yönlendirme işlevini yerine getirecek kişiler çıkar sağlanarak veya ürkütülerek, bulunuyor. 1950 - 60 döneminde bu görevi üstlenmiş basın “besleme”, nemalananlar da “kaselis”, çanak yalayıcı olarak nitelendiriliyordu. Övgü düzmeyi meslek olarak, geçim kaynağı olarak gören kişiler iktidarları yanlış yollara sürükleyebiliyorlar.
Bürokraside liyakat, ehliyet, kişilik yerine itaat, sadakat, ubudiyet, bağlılık hatta belli tarikatlara, mensubiyet gibi “nitelikler” arandığından, kamu çıkarını ençoklamayı amaçlayan, etken çalışan bürokratlar yerine, yetenek olarak vasatı aşamayanlarla kamu hizmetleri yürütülmeye çalışılıyor.
Sağcı iktidarlar, öncü girişimci yeteneği olmayan, devlet desteği, teşvik, ihale yoluyla iş yaşamını sürdürmeye çalışan “işadamları” ile bilimsel araştırma, çalışma, yayın yapmak, eğitim kalitesini yükseltmek yerine unvan peşinde koşan “akademisyenler” tarafından karşılıklı dayanışma ile desteklenmektedir.
Bu özellikteki medya mensupları, bürokratlar, iş insanları ve akademisyenlerden oluşan bir kadro ile çalışan iktidarların başarılı olma olanağı bulunmamakta; partizanlık, kayırmacılık, savurganlık, kaynak israfı, keyfilik, kuralsızlık hatta yolsuzluk yönetim tarzı olmaktadır.
Başarısızlık arttıkça, baskıların, kısıtlamaların, haksızlıkların da artması, toplumsal tepkilere, huzursuzluklara, ayrışmaya yol açıyor. 23 Haziran seçimi kötüye gidiş sürecini durdurarak, iyiye dönüş sürecini başlatabilecek bir dönemeç olabilir. 23 Haziran seçimi ile ülkenin ya her alanda itibarı yükselecek, boyunduruktan kurtuluşun bir aşaması olacak ya da çıkmaza sürükleniş hızlanacaktır.
AKP’nin olağan koşullarda açık farkla yitireceği bir seçimi yeniletmede ısrarı kafalarda soru işaretidir. Hemen herkes bu ısrarın ardındaki şaibeyi, gizli niyeti aramaktadır. Zoraki seçim yeniletmenin art niyeti ne olursa olsun seçime katılma, halkımızın demokrasiye, Cumhuriyete bağlılığının onuruna, oyuna verdiği değerin bir ölçüsü olacaktır. Seçimi yeniletmenin ardında şaibe kaygısı olsa da oylarımızla İstanbul yönetiminin 31 Mart’ta olduğu gibi güvenilir bir ele geçmesini sağlamaya çalışmalıyız.
Niçin E. İmamoğlu?
Yazarın Son Yazıları
Enflasyon, en yalın tanımıyla arztalep dengesizliği nedeniyle fiyatların yükselme sürecidir.
Kuvayı Milliye, Milli Mücadele, bağımsızlık savaşımıyla eşanlı din motifli dış destekli karşı hareket başlamıştır.
Sosyal demorasi, halkın katılımıyla sosyal refahı, gönenci ençoklama; halkın egemenliği, özgürleşmesi amaçlı siyasal düzendir.
Kolonyalizm, sömürgecilik bir devletin kendi sınırları dışındaki ülkeler üzerinde hegemonya, egemenlik kurarak ideolojik, kültürel, siyasal, ekonomik baskılarla siyasal, ekonomik çıkar sağlamasıdır.
Ödemeler dengesinde “net hata noksan” kalemi...
Başlık Halkın Haberi renkli sunucusu Ekrem Açıkel’den esinleme; ama fikir Montaigne “Halk doğru olan çok şeyi bilmemeli; yanlış olan çok şeye inanmalıdır”.
Korku kültürü, bireyin; özgüvenini yitirmesine, söyleneni yapmasına, özgürce seçimini önlemeye, özsaygısından yoksunlaştırmaya, değersizleştirilmesine yöneliktir.
Trump’ın büyükelçi Barrack’a “Erdoğan’a meşruiyet verelim” talimatı, meşruiyet tartışmasına yol açtı.
Bilgilendirmede amaç, kamuoyunu aydınlatma, bilgi eksikliğini, oluşan veya oluşturulmak istenen bilgi kirliliğini gidermektir.
İttifak, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşmez.
Planlı kalkınma
Önerilerde bulunurken geçmişte yaşanan olaylardan, deneyimlerden ders alarak gelecekte olabilecek kötü gelişmelerden kaçınmak, uyarıda bulunmak gerekir.
Planlanan, vaat edilen büyük işlerden, söylemlerdense yapılan ufak işler daha yararlıdır.
Çözüm için soruna doğru tanı koymak, amacı belirlemek, süreci amaç doğrultusunda ilerletmek gerekir.
Ekonomi politikasının ana amaçlarından biri de gelirin yeniden dağılımı, dağılımın eşitlikçi yöne evrilmesidir.
Barışçıl, eşitlikçi, gönenç düzeyi yüksek, doğası, çevresi korunmuş bir kürede yaşamak olanaklı ve hedeflenmiş iken savaşların sürdüğü, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığı, haksızlığın arttığı çevrenin, doğanın sürekli kirletildiği, ortalama yaşam kalitesinin düştüğü bir kürede yaşıyoruz.
Barışçıl, güvenli, insan kaynağı gelişmiş, eşitlikçi, çevre ve doğal kaynakları korunmuş bir dünya hedeflenirken iklim krizine girmiş, çevresi, doğası giderek kirlenen, açlığın, yoksulluğun yaygın olduğu, eşitsizliğin, şiddetin arttığı, kuralsız, düzensiz, güvenli olmayan bir dünyada yaşıyoruz.
Birleşmiş Milletler’e üye ülkeler, 2000 yılında yeni girilen döneme ilişkin sürdürülebilir kalkınma hedeflerini kabul ettiler.
CHP’li olabilmek, CHP etiketi taşımayı değil, etik değerlere, niteliklere sahip olmayı gerektirir.
Ülkede barış, terörsüz Türkiye mottosu ile de bezenmiş bir BOP (GOP) kurgusu sahneleniyor.
Kolonyalizm, sömürgecilik döneminde kolonilerde başat sömürgeci güçlerle işbirliği yapan...
2018 cumhurbaşkanlığı seçiminde, yine parti örgütünün onayı olmadan, Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu tarafından biraz da gayri ciddi şekilde kürsüye çağrılarak resen aday ilan edilmiş; İnce seçimde genel merkez tarafından desteklenmediği yakınmasıyla partiden ayrılmıştır.
Ekonomi politikasının başarısı tartışmalarında başarısızlık kanıtı cari işlem açığı.
ABD’nin BOP (GOP) kapsamında Irak ve Suriye’yi hallettikten sonra güncel olarak İran, ardından da sıranın Türkiye’ye geleceği yorumları yapılıyor.
Ekonomik kalkınma, büyüme konusuna odaklanıldığında ağırlıklı olarak yatırım, sermaye birikimi, finansman, teknoloji gündeme getirilir.
Klasik iktisat öğretisinde faiz etkili araçtır...
Bir ekonominin kalkınma aşamasına geçmeden önce gayri safi yurtiçi ve milli hasılasının (GDP-GNP) artması gerekir.
PKK’nin karalama, itham, yol gösterme, övünme ile dolu bildirgesi veya memorandumu; devletin egemen karakteri, bağımsız üniter, ulusal yapısı, Türkiye devletini uluslararası olarak tanıyan Lozan Antlaşması konularında tartışmalara yol açtı.
TC Merkez Bankası’nın brüt, net rezervi arttı, eksildi bilgisinden çok, merkez bankaları niçin rezerv bulundururlar, rezerv yeterliliğinin ölçütleri nelerdir, rezerv nasıl değerlendirilmeli, kullanılmalıdır sorularının yanıtları bilgilendirmede yararlı olur.
Sözcükler büyülüdür. Etki altına alır, belirli somut bir amaca yönlendirir, umuda kaptırır. “Barış” da büyülü bir sözcüktür.
İktisatta irdelenmeyen, bulgularla da kanıtlanmayan bir inanç, has, dogma da yabancı sermaye yatırımıdır. Yabancı sermaye yatırımı bir “panacea”, her derde deva olarak önerilir. Yabancı sermaye gelecek, üretim, istihdam artacak, enflasyon hız kesecek, döviz, teknoloji, yönetim deneyimi girişi olarak kriz sonlanacak.
Olaylar ve anılar
Faşizan hukuk düzeni
Türkiye’nin temelinin atıldığı gün
Gelir dağılımı ekonomik kalkınma
Diploma
Çevresel sermaye varlığı
Dış politikada sağgörü
Devletin onarımı
Cumhuriyetin fetret dönemi