Barışçıl, eşitlikçi, gönenç düzeyi yüksek, doğası, çevresi korunmuş bir kürede yaşamak olanaklı ve hedeflenmiş iken savaşların sürdüğü, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığı, haksızlığın arttığı çevrenin, doğanın sürekli kirletildiği, ortalama yaşam kalitesinin düştüğü bir kürede yaşıyoruz. Nedenlerini irdelemek, çözüm aramak gerekiyor.
İngiliz krallığının başmaliyecisi Thomas Gresham, XVI’ncı yüzyılda bir finans kuralı olarak “Kötü para iyi parayı kovar” kuralını getirmiştir. Örneğin iki cins paradan gümüş-altın, kâğıt para-altın gibi tedavül ettiğinde kötü, iyiyi tedavülden kaldırır. Bir finans kuralı olan kötü paranın iyiyi kovması toplumsal yaşama vasat, iyiyi dışlar olarak yansır, geçerlidir. Sorunların kaynağı iyilerin genellikle toplumun geneliyle bağdaşmamaları nedeniyle dışlanmalarıdır.
Adil davranma, haklara saygılı olma, her bireyin hakkını almasını savunma, doğruluk, dürüstlük, benmerkezci, kibirli davranmama, büyüklenmeme, alçakgönüllülük, kamu yararı gözetme, doğayı çevreyi koruma, iyi eğitim, bilge kişilerde aranan niteliklerdir. Etik değerlerle de uyumludur. Ancak uygulama farklıdır. Artı değer görünen, söylenen nitelikler uygulamada dışlanmaya da neden olur. Kişilerin çoğu kez söylemleri hatta yazılarıyla davranışları, konumları tutarlı değildir. Tutarsızlıkların, çelişkilerin psikolojik olanları başta olmak üzere çeşitli nedenleri vardır.
Kişilerin beklentileri, öz çıkarlarını kollamaları, çıkar için her aracı mubah görmeleri, kendi lehlerine ayrıcalık uygulama istekleri, yetişkin, yetkin olanlara karşı duyulan psikolojik karmaşa, eziklik duygusu, çoğu kez iyinin, farklı olanın dışlanmasına yol açar.
Dışlanmanın çeşitli yöntemleri, yolları vardır. Mülakat ile başlar; atama, terfi, kadro, görev, unvan değişikliği, istiskal, görevden alma, program dışı bırakma, etkinliklere çağırmama, yeniden yapılanlara, gözdağı verme bu yol ve yöntemlerdendir. Daha etkin yolu kişiyi, bir şekilde etkisiz hale getirmek, ortadan kaldırmaktır. Aferist, benmerkezci istismarcı kişi ve kitleler için, iyi çıkarları engelleyen tehlikeli kişidir.
Dincilik dışlamanın en etkili aygıtlarındandır. Cehennem, odla korkutma, aforoz baskı yapar. İtalyan filozof din adamı Giordano Bruno’nun din istismarına tepkisini bir kez daha anımsatayım. “Tanrı iradesini hâkim kılmak için yeryüzünde iyi insanları kullanır; kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Allah adını kullanırlar” demiştir ama din sapkınlığıyla suçlanarak Roma’da Campo dei Fiori Meydanı’nda diri diri yakılmıştır.
Muhyi’nin dincilere yanıtını yineleyeyim: “Zahit bizi tan eyleme, hak ismin olur dilimiz.”
Olaya en doğru tanıyı Nâzım Hikmet koyarak veciz ifade etmiştir. Saygıyla anarak, aktarayım.
“Akrep gibisin kardeşim/ korkak bir karanlık içinde akrep gibi/
Serçe gibisin kardeşim/ serçenin telaşı içindesin/
Midye gibisin kardeşim/ midye gibi kapalı rahat./
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim./
Bir değil, beş değil/ yüz milyonlarsın maalesef/
Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını/ sürüye katılıverirsin hemen/ ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye./ Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani/ hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf./
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende./ Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer/ ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin/ -demeğe de dilim varmıyor ama-/ kabahatın çoğu senin canım kardeşim!”