Her yeni yıla girerken yılın mutlu, başarılı olması istenir, ümitle girilir. Ancak koşulların, beklentilerin, ümitlerin gerçekleşmesine uygun olması gerekir. Nedeni olmayan, ümit, mutluluk beklentisi aşırı iyimserlik hatta sanrı, halüsinasyondur. Dünyanın ve ülkenin koşulları ne yazık ki iyimserliğe, genel mutluluğa ulaşmaya ümit vermiyor.
ABD’yi tekrar büyük yapma vaadi, beklentisiyle sıradan ABD’lilerin oyu ile iktidara gelen gösteri düşkünü Trump, dünya için de bir risk oluşturuyor. Kendini kanıtlamak amacıyla her yola saldırarak dahil oluyor. Rusya-Ukrayna savaşının nereye evrileceği kesin değil. Ülkede de yeni anayasa, “terörsüz Türkiye” adı altında rejim değişikliği girişimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini belirsizliğe sürüklüyor.
Dikkat edilirse ABD’nin Ortadoğu Temsilcisi Tom Barrack’ın önermeleriyle ülkede siyasal girişimler eşanlı paralellik gösteriyor.
ABD’nin amacı, Doğu Akdeniz’den Hazar’a kadar bölgede hegemonya kurmak ancak İsrail yalnız başına hegemonya için yeterli değil, destekler aranıyor.
Erdoğan iktidarda kalma süresini uzatmayı; MHP, AKP ile birlikte yaşam varlığını sürdürmeyi amaçlıyor. Anayasa ve halk desteği bu amaçlara ulaşmaya elvermiyor. Yerel seçim yenilgisi, iktidarda kalma olasılığını azalttığından Cumhur İttifakı yeni ortak arayışıyla DEM oylarına ihtiyaç duyuyor. DEM, Cumhur İttifakı’nın bu zaafından yararlanarak Tom Barrack önermelerine paralel isteklerde bulunuyor. Destek ancak ödün karşılığı olur, iletisini veriyor. Terör örgütü PKK ile müzakere, terörist başı Öcalan’ı siyasi figür olarak tanımak ve ziyaret etmek devleti küçük düşürüyor. Siyasal beka uğruna devletin onuru zedeleniyor.
Ülkede Bağımsızlık Savaşı’nın başlangıcından bu yana bağımsızlığı, ulus devlet oluşmasını benimsememiş dinsel motifli, dönem dönem etnisite kimliği ağırlıklı bir kitle ile emperyal güçlerle işbirliğinden yana. Yalnız iş âlemi değil, sivil, asker, bürokrat, akademisyen, medya mensubu, ekonomi yazınında komprodor grup olarak tanımlananlar da rejim değişikliğine destek veriyor.
Ülkede ahval ve şerait, Mondros Mütarekesi sonrasını andırıyor. Mütareke sonrası ülkenin toprak bütünlüğünü korumak, bağımsızlığını savunmak amacıyla Rumeli ve Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti kurulmuş, bu cemiyetler Sivas Kongresi ile birleşmiş, savaş sonrası CHP’nin kökeni Halk Fırkası olarak siyasal partiye dönüşmüştür. Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa Sivas Kongresi’ni partinin ilk kurultayı olduğunu önermiştir.
Kurucu parti olan CHP, 1981 yılında askeri yönetim tarafından kapatılmış, 1992 yılında yeniden açıldıktan sonra Baykal döneminde 2003 Mart tezkeresi reddi dışında siyasal bir etkinlik göstermemiş, ilkeleriyle tutarlı davranmamış, ödünler vermiş, başarı gösterememiş, AKP iktidarının süresini uzatmıştır.
2023 kurultayı ile bir silkinme gösteren CHP, yerel seçimlerde de halk desteği almıştır. CHP, kökenine uygun antiemperyalist olarak AB dahil emperyal güçlerle mesafeli davranmalı, ödün vermemeleri, diğer siyasal partilerle polemiğe girişmemeli, yakın ilişkiler kurmamalıdır. Amaç Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmektir. “Atatürk’ün partisiyiz” demek yeterli değil, onurlu, özgürlükçü, tam bağımsızlıktan yana tavır almalıdır. Tehlike ciddidir. Politik hesaplar bir yana bırakılmalıdır.