Korku kültürü, bireyin; özgüvenini yitirmesine, söyleneni yapmasına, özgürce seçimini önlemeye, özsaygısından yoksunlaştırmaya, değersizleştirilmesine yöneliktir.
Korku, tehdit, suçlama ile muhalifler üzerinde iktidarın egemenliğini hukuk söylemi altında kurma amaçlıdır. Korku kültüründe özgür davranış, siyasal ilişkilerde bağımsızlık yok olur.
Gestapoyu aratmayacak hane baskınları, polis refakatinde Emniyet’e götürülme, adliyeye sevk, savcılığın tutuklama talebi, mahkemelerin divanı harp hızı ve takdiriyle tutuklanma, iddianamelerin çok geç tarihlerde hazırlanması, duruşmaların sürüncemede bırakılarak ileri tarihlere atılması, tutukluluğun sürmesi, yandaş medya ile kamuoyu hazırlama, iftira, etkin pişmanlık, kayyum atama, hukuk devleti olma, yargı bağımsızlığı ile bağdaşmazlığı bir yana “profanizm” hukukun yozlaştırılmasıdır.
Ülkede haklar, özgürlük, bırakınız Fransız Devrimi sonrası kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni, 1839’da yayımlanan Tanzimat Fermanı da denen “Gülhane Hattı Hümayunu”nun da gerisindedir.
Ferman, yönetim, parasal denetim, adliye, ilmiye, askerlik işleri ile ilgili olarak yeni düzenlemeler içeriyor. Adliyeye ilişkin olanların başlıcaları özetlenmiştir:
- Yasaların temelini can, ırz, namus güvenliği; mülkiyetin korunması; vergilerin eşitlik ilkesine göre herkesin mal varlığı ve parasal gücü göz önünde saptanması oluşturacaktır.
- Dünyada can, ırz ve namustan daha kutsal bir kavram yoktur.
Mal güvenliği olmayan kişi, devletine, ulusuna ısınamaz, ülkenin kalkınmasına katkıda bulunamaz, sürekli tedirginlik içinde yaşar.
- Hakça düzenli yasalar yapılmadan, güçlenme, huzur ve kalkınma olmaz.
- Sanıkların duruşmaları halka açık olarak yapılacak, suçluluğuna hüküm verilmeden kimse hakkında ceza, idam, sürgün cezası uygulanmayacaktır.
- Vekiller heyeti, devlet ricali belirli günlerde toplanacak, herkes düşüncelerini çekinmeden açıkça söyleyecek, vergi, can ve mal güvenliği konusunda gerektiğinde kararlar oybirliğiyle alınacaktır.
- Ulema ve vüzeradan kim olursa olsun, yasalara uymayanlar, hatır gönüle, rütbeye bakılmaksızın cezalandırılacaktır. Ferman hükümleri 1856 yılında “Islahat Fermanı” ile bütünleştirilerek tamamlanmıştır.
Islahat Fermanı’nın başlıca ilkeleri özetlenmiştir:
- Tebaanın can, mal, ırz, namus dokunulmazlığı, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin devletçe korunur.
- Tebaa, yasa önünden din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin eşittir.
- Devlet, kişilerin ve toplulukların hukukuna saygı gösterir.
- Mahkemelerde herkes din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin eşit olarak tanıklık yapar.
- Suçlu mülklerine devletçe el konamaz.
- Cezaevi yöntem ve kuralları insanlık onuruna yaraşır temeller üzerine oturtulur.
- Rüşvetle iş görmek kesinlikle yasaktır.
- İrtikap (görevi kötüye kullanma, haksız yarar sağlama) ve ihtilasın (zimmet, bir görevlinin kendine emanet edilen ya da görevi gereği koruması için, denetlemesi için verilen para veya malı kendine mal etmesi) sonlandırılması için çıkarılan yasalar şiddetle uygulanacaktır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde bu bağlamda düzenlemelere yollama yapılırsa:
- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, din, dil, siyasal, toplumsal köken, zenginlik, doğum ayrımı gözetilmeksizin temel haklardan yararlanır. (Md. 2)
- Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonamaz, sürgün edilemez. (Md. 9)
- Herkesin yaşama, özgürlük ve kişisel güvenlik hakları vardır. (Md. 3)
- Hiç kimseye işkence yapılamaz, insanlık dışı işlem ceza uygulanamaz. (Md. 5)
- Herkes, cezai nitelikteki her türlü suçlamalar karşısında davacının tam bir eşitlikte, tarafsız, bağımsız mahkeme tarafından hakkaniyette ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir.
Günümüzdeki düzen, asırlar öncesi düzenlemelere göre dahi hukuk devleti olarak nitelendirilemez. Adalet, yalvararak, yalakalık yaparak kişinin inayetiyle değil, toplu mücadele ile sağlanır.