İttifak, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleşmez. İttifak tarafların karşılıklı irade uyumu ile gerçekleşen bir sözleşmedir. Bahçeli’nin TRÇ TürkiyeRusya-Çin ittifakı önerisini, gerçekleşme olasılığını irdelemek gerekir.
Türkiye NATO üyesi; Rusya ve Çin NATO’ya karşıt oluşturulmuş Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeleri. Bir NATO üyesiyle iki ŞİÖ üyesinin ittifakı, melez bir birlik oluşturur. Rusya ve Çin’in bu yönde irade beyanları var mı? NATO ve ŞİÖ antlaşmaları bu tür ittifaklara elverişli mi? Öneri yapılırken bir altyapının oluşturulması gerekir.
TRÇ ittifak önerisinin, Erdoğan-Trump randevusu, yandaş tanımıyla zirvesi öncesi yapılması da dikkat çekicidir. Öneri, ortaklar arası görüş ayrılığı göstergesi mi yoksa olayı perdeleme, alalama mı? Öneri, bir altyapı oluşturulmadan yapıldığından, perdeleme, kamuflaj yorumu daha gerçekçi oluyor. Nitekim Erdoğan’ın “başarılı” Washington ziyaretinden sonra da sürdürülmesi kanıtı oluyor. Amaç salt ekonomik ise öneri TRÇ değil, BRICS olmalıydı.
MHP’ye verilen görevler arasında, kılavuzluk, desteklemenin yanı sıra perdeleme, alalama gibi işlevler de var. Terörsüz Türkiye sloganı, süreç de aslında bir perdeleme. Esas amacı, Erdoğan’ın süresiz iktidarı perdeleyen altı boş slogan.
Terör örgütleri, emperyal güçler tarafından oluşturulan, silahlandırılan, mali olarak da desteklenen aparatlar, kullanışlı aygıtlardır. Ortadoğu’daki terör örgütleri, ABD’nin kontrolünde, BOP (GOP) kapsamındadır. İsrail Netanyahu saldırganlığına karşı İslami cihat örgütlerinin sessizliği, eylemsizliği de bu savın kanıtıdır.
Ülkenin dış politikasını belirleyen ana öğe ulusun iradesi, idealleri, amacıdır. Kurtuluş Savaşı, ülkenin tam bağımsızlığı için yapılmıştır. Mottosu da “Ya istiklal ya ölüm”dür. Türkiye’nin ideali tam bağımsızlık, CHP dışındaki hükümetler döneminde zedelenmiştir. Türkiye’nin dış politikada amacı tam bağımsız, bağlantısız ülke olmalıdır. Bağımsızlık, Kurtuluş Savaşı’nın gereğidir.
Liderlerin kişilikleri, karakterleri, özgüvenleri, değer yargıları da dış politikayı yönlendirmede etkili oluyor.
Karakterim bağımsızlıktır diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politikası da tam bağımsızlıktır. Atatürk ödün vermemiş, Hatay’ı ülkeye kazandırmış. Mazlum ulusların 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bağımsızlığa kavuşan çoğu ülke tarafından lider olarak tanınmıştır.
İsmet İnönü, bağımsızlığa özen göstererek dengeli, temkinli, ileri görüşlü, dış politika izlemiş, Batı sınırında Alman panzerleri, doğuda SSCB Kızıl Ordusu’na, İngiltere Başbakanı Churchill’in dönemin ABD Başkanı T. Rossvelt’in Kahire’ye kadar giderek savaşa girmeye ikna girişimlerine karşı, ülkeyi 2. Dünya Savaşı afetinden korumuştur.
Bülent Ecevit’in kişiliği, mücadele gücü Kıbrıs Barış Harekâtı’na, KKTC oluşumuna olanak vermiştir.
CHP dışı hükümetler, Washington eksenli dış politika izlemekte, zaman zaman da karşıt merkezlere özür dilerim göz kırpmaktadır.
Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın amacına uygun tam bağımsız ve bağlantısızlığa yönelik dış politika izlemeli, emperyal güçlerin yanında değil, mesafeli davranmalıdır. İstiklal Marşı’mızın en etkili dizelerinden biri: “Ben ezelden beri hür yaşadım, yaşarım.”
Tam bağımsız, bağlantısız dış politika, özgüven, özveri gerektirir. Washington eksenli dış politikayla, emperyalizm aracı IMF, Dünya Bankası öğütlü ekonomi politikasıyla bağımsızlığa ulaşılamaz. Yaşam boyu özsaygılarını koruyamayanlar, ülkenin onurunu da koruyamazlar.