Öner Yağcı

Sanatın ve edebiyatın bugünü

03 Ağustos 2019 Cumartesi

Geçen yüzyılın son yıllarında başlayan, aslında emperyalizm olan, küreselleşme ve yeni dünya düzeni denilen bir yapılanmanın ülkeleri egemenliğine almasıyla değişen koşullardan ülkemiz de payını alıyor. Bu payın içinde kültür, sanat ve edebiyat da var elbette.
Küreselleşmenin yaşama biçimi olarak dayattığı tüketim politikası, doğallıkla kültür ve sanat alanını da yaralıyor. Çünkü çağdaş emperyalizm mal, sermaye, teknoloji ihracından çok kültür ihracı yapılmasını öneren ve bunu gerçekleştiren politikalar izlemektedir.

Emperyalist kültür dayatması
Bu politikaların yaşamın ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel alanlarındaki sonuçları bir yana, kültüre, sanata, edebiyata getirdiklerini ve onun vazgeçilmezi olan muhalifliğini nasıl etkiliyor?
Küreselleşmeyle gelen ve yaratılan yeni emperyalist kültür, bilinçlere, duyarlılıklara saldırırken sanatı sanat olmaktan çıkarıyor. Düzen, sanatın ve sanatçının temel işlevinden uzaklaşması doğrultusundaki politikalarında mevziler kazanıyor.
Dayatılan kültürün sanattaki ideolojisi postmodernizmin egemen kılınmasıyla sanat insanlardan uzaklaştırılıyor. İnsansız ve yaşamsız bir sanat için iletişim araçlarının gücü seferber ediliyor. Ruhsuz bedenlerin ve bedensiz ruhların gezindiği bir arenaya dönüştürülen sanattan insan ve yaşam gibi anlam da kovuluyor.

Tüketim çılgınlığı ve edebiyat
Örneğin edebiyat, tüketim çılgınlığının nesnesi haline getirilerek metalaştırılıyor. Mistisizm, boşinanlar, hastalıklı cinsellikler, pompalanan bir edebiyat egemen kılınıyor. Okur buna koşullandırılırken, edebiyatçıların da bu doğrultuda yazmaları için temeller oluşturuluyor.
Edebiyat da magazinleştiriliyor. Edebiyatın muhalifliği kenara itilirken insanilikten, toplumsallıktan uzaklaşmış bir edebiyat alanının oluşmasına, bu gidişe karşı durmaya çalışan edebiyatçılar yok sayılmaya, yok edilmeye çalışılıyor.
Düşüncenin ve edebiyatın temeli olan dilimizin eğitim politikalarıyla dilin yozlaştırılması, yabancı dillerin boyunduruğuna sokulması için her şey yapılıyor. Yetiştirilen ırkçı-dinci bağnazlıkla doldurulan kuşakların Osmanlıca hayranlığı da dilimizi ve edebiyatımızı zayıflatıyor.
Edebiyat modaya dönüştürülürken yapıtlar süreklilik özelliğinden arındırılarak belli bir dönem için kullanılıyor. Bellekler silinip görkemli edebiyat geleneğimiz unutturulmaya çalışılıyor, düzenle uyumlu edebiyatçılara yer açılması için tüketim çılgınlığı ile kültürsüz bir kültür pompalanıyor.

Edebiyat ‘çerez’e dönüştürülürken
Zamanın süzgecinden geçmesi özelliği yok sayılarak edebiyat yapıtı olup olmadığı belli olmayan yazıların topluma sunulması yoluyla her şey gibi edebiyat da bugün üretilip bugün tüketilen bir “çerez”e dönüştürülüyor.
İstenilen nitelikteki bir edebiyat kitlelere sunulurken yaratılan psikolojik ortamla bu tezgâha girmeyenlerin aşağılanması sağlanarak insanlar etki altına alınıyor. Okur aldatılıyor, yönlendiriliyor, edebiyattan uzaklaştırılıyor. Ne yazık ki kimi edebiyatçılar bu uygulamalara karşı durmuyor, yaptıkları işin erdemini bir yana bırakarak egemen kılınan modaya uygun yapıtlar yazıyor.
Edebiyatçılara, edebiyata düşen görev, geleneğine, yaşama, insana sahip çıkmaktır.

***

Emperyalist doymazlığın Kaz Dağları’na çöken karabasanına karşı başlayan direnişin coşkusuyla, konuk aydınlarla, toplantılarla, imza günleriyle dolu dolu süren Ören’deki 1. Burhaniye Kitap Fuarı’nda yarın akşam (4 Ağustos Pazar, saat 21.00) Şükrü Erbaş’la birlikte Hangi Edebiyat? konusunu konuşacağız.
Körfez’deki kitapseverler, haydi kitap fuarına...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları