İran Usulü Kadın Düşmanlığı

12 Nisan 2015 Pazar

İran’ın popüler kadın yazarı Mahsa Mohebali ile Roma’da tanıştım. Ülkesinde 11 baskı yapan “Panik Yapma” kitabının tanıtımı için İtalya’ya gelmişti. Roma’nın modern sanat müzesi “Maxxi”de... İran’da bir depremle altüstoluşu konu alan eserini anlattı.
Metafor” olarak ele alınan “deprem”de, eski Humeynici kuşaklar sade canlarını kurtarmaya çalışırken; Tahran bütünüyle yasak, günahları çiğneyen gençlere kalıyormuş...
İran’ın “Gezi”si “Yeşil İsyan” arifesinde yayımlanan kitap; “toplumsal zelzeleyi” önden gördüğü için büyük beğeni almış.
Mahsa Mohebali’ye “sansürle nasıl baş ettiklerini” sordum.
Otosansür, sansürden beter!” diye yanıt verdi ve çarpıcı şu öyküyü anlattı: “Bir sonraki romanım, cinsel obje olan bir kadın hakkında. İranlı kadınlar dış görünüşlerine çok önem verir. Ben de böyle bir kadını anlattım. Yayıncım kitabı okuyunca, ‘Benim bu tür kadınlarla ilişkim olamaz. Onlardan hiç hoşlanmam’ dedi. ‘Dracula’yı basman için Dracula’dan hoşlanman mı gerekiyor? Kadınla evlenmeyeceksin ki, kitabı basacaksın!’ diye üstelesem de kendisini ikna edemedim. Pederşahi ve maço bir otosansürle kitabı geri çevirdi!”

‘Doğurmak zorundasın!’
İran’ın “doğumları artırmak” için hazırladığı yeni yasadan da Mahsa vasıtasıyla haberdar oldum.

Uluslararası Af Örgütü tarafından “Doğurmak zorundasın!” başlığıyla rapora dönüştürülen yeni tasarı için yazar “Muhafazakârlar İran’ı Ortadoğu’nun en büyük gücü yapmak istiyor!” diye konuşuyor:
Büyük bir Şii ordusuna ihtiyaçları var. Lübnan, Suriye gibi kriz ülkelerine gençleri yollamaları gerekiyor ve de uzun soluklu düşünüyorlar. Cepheye sürmeye hazır bol asker olsun istiyorlar!
Bu askerleri üretmek de kadınlara kalıyormuş...
Son yıllara dek rejim “iki çocuk yeter!” sloganıyla desteklediği doğum kontrolü politikalarından bu yüzden geri dönmüş.
Yeni yasa geçince kısırlaştırma -misal-yasaklanacak. Ameliyatı yapan hekimlerceza alacak. Öbür kontrol yöntemlerine erişim de zorlaşacak.
İstihdam”da öncelik, ailenin teşviki için önce “evli ve çocuklu erkeklere”, sonra “evli, çocuksuz erkeklere”; en son “evli, çocuklu kadınlara” tanınacak.
Evli, çocuksuz” ve “bekârlar” ötelenecek.
Bekâr, çocuklu” kadınlardan hiç bahsetmiyorum bile...

Işılak’a çok uygun
Af Örgütü’nden Hasibe Hacı Sahravi çıkan tabloyu; “Büyük askeri-jeopolitik güç olmak hedefiyle otoriteler doğumları artırmaya çalışırken; bedenleri ve yaşamları hakkında kadınları söz sahibi kılan en temel haklardan soyutlayan çok tehlikeli bir kültür pazarlıyorlar” diyor ve ekliyor: “Kadına ayrımcılığı güçlendiren ve devleti ‘özel’e şimdiye dek olmadığı denli sokan bir yasa bu!
Bizim “Yeni Türkiye” hedefleri ve retoriklerine ne paralel fikirler bunlar böyle diye düşünürken Erdoğan İran’a gitti. Ve Tahran’la “kadının toplum, aile içindeki konumu üzerinde” bir işbirliği anlaşması imzaladı. Kadının “toplum, aile içindeki konumu” İran’da bu!
Bizim de konumumuz yakında öyle anlaşılıyor ki böyle olacak.
AKP milletvekili adayı Uğur Işılak yeni Türkiye’deki konumumuzun adını hiç tereddütsüz “kölelik” diye koydu ve açıkladı.
Sosyal medya biraz hareketlendi ama kızılca kıyamet de kopmadı.
Kadın örgütleri tepki vermediler.
Hukukçular şoke edici söyleme karşı harekete geçmedi.
Kimse uzun boylu artık öyle pek şoke de olmuyor anlaşılan.
Sindire sindire “İranlaşma sürecimizi” tamamlıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları