Görmüşsünüzdür: “Siyaset dışı en güvenilir isimler anketi”nde Sedat Peker ilk sıraya oturdu.
İkinci sırada Müge Anlı, üçüncü sırada Masterchef’le isim yapan Mehmet Yalçınkaya var.
Toplumsal aktivistler, YouTube içerik üreticileri, gazeteciler falan arkadan geliyor.
Varsa yoksa “güç hayranlığı”...
Sıralamadaki ilk üç isim, bariz güç projeksiyonu-öykünmesini ifade ediyor.
Masterchef izlemiyorsanız ve eğer sosyal medyada değilseniz, Mehmet Yalçınkaya profilini tanımıyor olabilirsiniz.
Pandemi yıllarında takıldığım program, benim radarımdan hiç çıkmadı. Mehmet Yalçınkaya’yı Masterchef ekibinin en hoyrat, en agresif, en astığı astık kestiği kestik üyesi olarak tarif edebilirim.
Ama “güvenilir isimler” listesine girebilen tek şef o!
Ne dünya görmüş Bilkent’li Somer Sivrioğlu ne de yarışmacılara her fırsatta “Teşekkür ederiz, elinize sağlık, kolay gelsin” diyen kibar şef Danilo Zanna’nın adı var “güvenilir adlar” sıralamasında.
“Döverim de severim de” modunda sigortasını attıran yarışmacıları avaz avaz bağırarak “Çık dışarı, terbiyesiz!” komutuyla stüdyodan çıkaran Mehmet Yalçınkaya, popülaritede rekor kırıyor.
Tadımları her daim usulüyle çatal-bıçağıyla götüren İtalyan aşçı Danilo alaka görmüyor, yemeğe bandığı koca koca lokmaları, ağzını faraş gibi kameraya doğru bilhassa açarak yapmayı yeğleyen Mehmet Şef ilgi odağı oluyor.
Diyeceksiniz ki, bu sirk misali bir “show”...
Öyle ama aynı zamanda bir “yaşam kalitesi”, yol yordam, görgü ve adap yarışması da.
TADIMDA “ŞAMANDIRA”
Yayınlandığı ülkelerde Masterchef mutfak kültürünün vizyonunun genişlemesine; yeni ve eski tatların, küresel yorumların, dokunuşların fark edilmesine, keşfedilmesine katkıda bulunan bir program.
Yarışmayı izlerken, yemek yapmayı öğrenmiyorsunuz.
O güne değin işitmediğiniz tabakların, sosların adlarını duyuyorsunuz; klasik tatlara getirilen yeni yorumlarla tanışıyorsunuz, unutulmuş eski yemeklerin gündeme getirilmesiyle mutfak kültürünün değişimine, dönüşüme tanıklık ediyorsunuz.
Bu yönleriyle Masterchef’in diğer yarışma programlarından farklı bir “görgü” boyutu var.
Böylesine bir zarif tabak sunumu, özen, estetik, yemek kültürü programında Mehmet Şef’in balkonda atletiyle oturan adam misali hiç törpülenmemiş “halk insanı show”u yapması ve milyonların önünde yarışmacı eziklemesi garip bir oksimoron durum oluşturuyor.
“Mutfakta mobbing’e ve hiyerarşik şiddete son” kampanyaları başka ülkelerde duyarlılık yaratırken bizde Mehmet Şef şablonu iltifat görüyor.
“Güç gösterisi” belli ki bir rol modeli ülkede.
Ancak benim gibi memleketin gergin ortamından uzaklaşmak, kafa dağıtmak amacıyla ekran önüne oturan Masterchef izleyicilerinde bu ters bir tepki de yaratıyor. Çünkü seyirci olarak siz de oturduğunuz yerde şiddet ortamından payınızı alıyorsunuz.
Elbette yalnız bu değil, pek çok nedenle bu yıl Masterchef en sönük sezonunu yaşadı ve reytinglerde çakıldı.
Yıllardır tekrarlanan yapay, aynı sıra gecesi mizansenleri, çiğ soğan sevmeyen İtalyan şefi soğan cücüğü yemeye zorlamak gibi kabak tadı veren orta okul düzeyi şakaların her sezon yinelenmesi, programın yarısının gıybete ayrılması, yarışmacıların küresel, bölgesel, mesleki ve sosyolojik çeşitliliğinin azalması gibi nedenlerle Masterchef bir düşüş döngüsüne girdi.
POPÜLER KÜLTÜRÜN AYNASI
Bütün bunlara rağmen popüler kültürün bir kesiti olan programdan son olarak bir de “yılın kelimesi” seçelim: “Nasip”.
“Nasip” sözcüğü bu yıl yarışmacıların ağzından hiç düşmedi.
Şampiyonluğa yaklaştıklarında “Nasipse alırım…”, kaybettiklerinde “Nasipten öteye köy yok” diyorlar.
Dört dörtlük tevekkül, teslimiyet ve bir biatın ifadesi.
Yanlış yapan, şeflerden özür dilemek için; “Gaflete düştüm. Elinizi öpeyim!” demekten hiç kaçınmıyor.
Yarışmaya veda edilirken illa Mehmet Şef’in elini öpüyorlar; diğerlerini ise kucaklamakla yetiniyorlar.
Bu yarışma ilk yayınlanmaya başladığı 2018’de böyle miydi? Tam hatırlayamıyorum.
Ama Masterchef’e artık her türlü bir taze hava getirmek ve “erkek egemen” şef kültürünü kırmak için bundan böyle bir kadın şef rüzgârına ihtiyaç var.
Tüm engellere karşın bileklerinin hakkıyla mücadele edip ceket giyen Esra ve de Cemre gibi yetenekli kadın şampiyonlar gördü bu yarışma.
Jüriye de “rol modeli” sunacak bir kadın şef koymanın zamanı geldi.