Yılbaşı mesajları şimdiden akmaya başladı. En yakın arkadaşım şu notu yollamış: “Bu sene yılbaşı bizi kutlasın. 2025’ten nasıl çıktın diye...”
Pandemiden beri her yıl bir öncekini aratıyor. Ama ne var ki içeride gözaltılar ve tutuklamaların ardı arkasının gelmediği, dışarıda da aşırı sağın tırmanışının durdurulamadığı bu yıl gerçek bir kabus oldu.
Trump’ın 2. kez başkanlığa dönüşü, 2. Dünya Savaşı sonrasında bildiğimiz, içine doğduğumuz; gençliğimizi, olgunluk çağımızı geçirdiğimiz müesses nizamın, bu nizamın tüm direklerinin ve değerlerinin çöküşü ile eş anlama geldi.
ABD’nin en deneyimli kadın gazetecilerinden Katie Couric’in, arkada bıraktığımız yıl üzerinde “dış politika gurusu” Richard Haass’la yaptığı yıl sonu söyleşisini izledim.
Haass ABD’nin etkili düşünce kuruluşlarından Amerikan Dış İlişkiler Konseyi’nin 20 yıl başkanlığını yapmış ve halen “emeritus/onursal başkan” konumunu sürdüren bir isim.
Önümüzdeki dönemde dünyanın nasıl bir statükoya evrileceğini kestiremediğini söyledi.
Friedrich Merz’in hafta içinde “Pax Americana’nın sonu” sözleriyle ifade ettiği gibi, Haass da artık bir “post-Amerikan düzenin içine girildiğini” beyan etti.
‘SUUDİ AMERİKA’ DÜZENİ
İşin fenası bu “post-Amerikan dünyanın” inşasının -en yakın yardımcısı Suzie Wiles tarafından “alkolik kişilik sahibi/dengesiz” sözleriyle tanımlanan- Trump’tan başka kim ya da kimlerin elinde olduğu belirsiz.
Trump’ın ilk başkanlık döneminde etrafını çevreleyen devlet erbabı bu defa yok. İkinci dönemde, Haass’ın altını çizdiği gibi, başkanın etrafında yalnız yandaşlar, yalakalar ve iş bitiriciler bulunuyor.
MAGA’cıların ilk dönemdeki “America first/Önce Amerika” sloganının bundan böyle “Business first/Önce iş bağlantısı”na evrildiğini, kuralsızlığın kural olduğunu belirtiyor Haass.
Resmi kurumlar ve yapıların yerlerini yekten emprovize “yaptım oldu”cu bir anlayışa bıraktığını, ABD’nin Ortadoğu monarşilerine benzer bir yönetime dönüştüğünü değerlendiriyor.
“Hükümet ve ülke işleriyle Trump ailesinin işlerinin iç içe girdiği bu işleyişi, ben ‘Suudi Amerika’ olarak tanımlıyorum. Ortadoğu monarşilerinde devlet tam işte böyle yönetilir. Şeffaflık yoktur. Çok şey gizlenir, bilinmez. Biz de bilmiyoruz. Donald Trump’ın oğulları, damadı, Ortadoğu temsilcisi Steve Witcoff’un oğlu filan hepsi kuralların işlemediği bu ortamda iş yapıyor. Her yerde her şey Trump’ın temsilcileriyle yürütülüyor. Medya denetim görevi yapmakta hevessiz. Kongrenin işlevi, mahkemelerin rolü hepsi tartışılıyor.”
ABD’nin işte bir yol ayrımı olarak işaretlenen “Suudi Amerika” ya dönüşmesi, bu geride bırakmaya hazırlandığımız 2025 yılı içinde oldu.
‘ULUS DEVLET’ DÜŞMANLARI
Bu yıl başında başkanlık koltuğuna 2. kez oturan Donald Trump’ın yemin töreninde, etrafını köpek balığı gibi çeviren “tekno oligarklar” almıştı.
O vesileyle (16.2.2025) Trump’ın oligarklarının meramının en baştan daha “ulus devletlerin yok edilerek, yerlerinin ‘private polities’ denen özelleştirilmiş siyasi birimlere bırakılması” olduğunu yazmıştım.
Oligarkların gölgesindeki yemin törenini izleyen kutlama gecesi ardından sonra Elon Musk’ın Nazi selamıyla gündeme geldi.
Yönetimin ilk günlerinde daha sokaklarda farklı görünümlü göçmenlere karşı “öteki avı” başlatıldı. Akabinde de toplanan kişilerin ellerinden, ayaklarından birbirlerinden zincirlenerek toplu sınır dışı edilmesi manzaralarına tanık olduk.
Bunların üstünden ay geçmeden başkanın sürme gözlü yardımcısı JD Vance, ABD nin her yıl Avrupalı müttefikleriyle bir araya geldiği Münih Güvenlik Konferansı’na gitti.
Orada müttefiklere -şok, şok, şok- “Kentte yeni bir şerif var! ABD’nin size, sizin de ABD’ye sunabileceği bir şey yok. Herkes kendi yoluna” dedi.
Son olarak bu ay başında piyasaya sürülen ABD nin yeni ulusal güvenlik stratejisini inceleyenler, Vance’in 2025 başındaki Münih Konferansı’nda Avrupalı müttefiklere yaptığı bu şok meydan okumayı hatırladılar.
“Suudi Amerika”, henüz Türkiye gibi Ortadoğu monarşileri şablonuna oturmayan “ulus devletlere” bölgede yeni bir şekil vermeye çalışırken Trump kuralsızlığıyla örtüşmeyen Avrupalı müttefiklere de “Buraya kadar” mesajı veriyor.
Velhasıl, içeride ve dışarıda değiştirilemez sonuçlar yaratan çok ağır bir yıl oldu 2025.
“Amma velakin bu radikal değişimler, ileride geri alınabilir mi?”
Katie Couric’in Richard Haass’a yönelttiği son soru bu oldu.
Haass bu kritik soruyu, “transatlantik ilişkilerin artık bir daha geri gelemeyeceğini” söyleyerek yanıtladı: “İlişkilerimizin dokusu bozuldu” dedi. Ve ekledi:
“Önümüzde daha üç yıllık bir Trump dönemi var. Dönemin sonunda eski kıtanın da nerede olacağını kestiremiyoruz. Otoriterizmler Avrupa da da hızla yükseliyor. Üç yıl sonra Avrupa da da anladığımız manada ‘Batı’dan eser kalmayabilir.”
Boşuna “canavarlar zamanı” demiyorlar.
“Canavarlar zamanı”nda yeni yıl kutlamak cesaret istiyor.