Eflatun Yunanistan’ı gene kurtarır mı?

04 Temmuz 2015 Cumartesi

Yunan referandumuna saatler kaldı.
Teoride Yunanlılar… AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’nin dayattığı 25 Haziran’daki son “kemer sıkma” koşullarını oylayacaklar ama çok acayip olan şu ki o koşullar artık teknik olarak masada değil.
Bu nedenle dünya televizyonlarının Atina’da mikrofon tuttuğu insanlar; “Neyi oyladığımızı artık bilmiyoruz!” diyorlar.
Ortamı herkes çok büyük bir “belirsizlikle” tanımlıyor.
Çipras’ın son anda şapkadan sürpriz olarak çıkarttığı halkoylaması “popülizm için yapılan referandumlara” dört dörtlük bir örnek oldu.
Belirsiz içeriği ve oldubittiye getirilen zamanlamasıyla tartışılan oylamanın her halükârda hükümet üzerinde önemli siyasi sonuçları olacak.
Çipras; Brüksel’e baskı kurabilmek(!) amacıyla Yunanlıların “hayır” demesini istiyor. Sonuçlar hükümetin dilediği doğrultuda çıkarsa; Başbakan Brüksel’de müzakerelere kalınan yerden güçlenerek devam edeceğini söylüyor.
Aksi olur da “evet”ler kazanırsa…
Ne olacağı belli değil.
Maliye Bakanı Varoufakis “evet” çıkması halinde istifa edeceğini belirtti. Ama Çipras üstü kapalı biçimde “anayasanın öngördüğü süreçleri yürürlüğe koyacağını” ifade ediyor ki; bunun tam ne anlama geldiği bilinmiyor.
SYRİZA’nın 5 aylık koalisyon hükümeti üzerine öyle ya da böyle büyük bir meşruiyet gölgesi düşecek.
Bu yüzden gidişat Yunan kökenli bir sözcük olan “kaos” ifadesiyle tanımlanıyor.

‘Kapıyı çarpamayız!’
Gerek Atina’ya, gerek krizde sorumluluğu olan Brüksel’e hâkim bu “kaos” iklimi, Yunanistan üye olurken yaşanan tartışmaların yeniden gündeme gelmesine yol açıyor.
Yunanistan’da cunta sonrası ilk demokratik hükümeti yöneten Konstantin Karamanlis ’70’lerde Brüksel’e “üyelik” demarşı yaptığında; Merkel’in gösterdiği bugünkü direncin benzerini gösteren Alman Şansölyesi Helmut Schmidt’in Yunan ekonomisinin henüz hazır olmadığını ısrarla belirttiği hatırlatılıyor.
Buna karşın toplulukta Karamanlis’in sponsorluğunu yapan Fransa Devlet Başkanı Valery Giscard d’Estaing, Avrupa uygarlığının çekirdeğinin “eski Yunan” olduğu fikrinden hareketle Schmidt’e “Eflatun’un yüzüne kapıyı kapatamayız!” yanıtı ile karşılık veriyor.
O tarihte “Avrupa Ekonomik Topluluğu” diye anılan birlik, Yunan üyeliği üzerinde öyle bölünüyor ki; Emile Noel gibi… Topluluğun üst düzey karar mercilerindeki yöneticiler, Yunanistan’la beraber Türkiye’yi “tam üyelik” talep etmeye teşvik ediyorlar.
Bunu şahsen ben... “genel sekreter” Noel’den defalarca dinlemiştim.
Doğu Akdeniz’de güç dengesi bozulmasın diye Brüksel’in üst kademesi, Ankara’yı da “üyelik” talebi için ısrarla uyarıyor.
Atina’nın üyeliğini böylece Ankara ile beraber ele alarak ileri bir tarihe ertelemeyi; topluluğun güney Akdeniz’e ‘80’ler sonunda üye olan İspanya ve Portekiz’le ortak bir blok olarak değerlendirmeyi amaçlıyorlar…
Ama bizim “Onlar ortak, biz pazar!” saplantımız yüzünden bu yapılamıyor ve Atina, tercihli yoldan “Eflatun” kontenjanıyla Brüksel’e kapağı atıyor.

Paris-Berlin ekseni bölündü
Ekonomik altyapısını geliştirmeden AB’ye giren Yunanistan üyeliğinin topluluğu bölen tartışmaları, bugün hâlâ 34 yıl geçmemişçesine aynı mecrada işte sürdürülüyor.
Hollande ve Alman Şansölyesi Merkel arasında; Giscard -Schmidt çatlağı devam ediyor. Hollande, Merkel’in restleşmeyi bugün çok fazla uzattığını ve AB-Çipras arasında şimdiye dek çoktan çözüm bulunmuş olması gerektiğini söyleyerek ağırlığını Atina’dan yana koyuyor.
“Kuralları” savunan Merkel ise Yunanistan’a ayrıcalık kabul etmiyor.
Eflatun bakalım bu defa da Paris-Berlin’i bölen çatlağı giderecek mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları