‘Suç’ ve kamu görevi

‘Suç’ ve kamu görevi

01.02.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Dostoyevski’nin “Karamazov Kardeşler” romanında Dimitri, babasını öldürdüğü suçlamasıyla yargılanır. Saatlerce süren sorgunun ardından yorgun düşer ve bir sıranın üzerinde uyuyakalır. Uyandığında birinin başının altına yastık koyduğunu fark eder. Şaşkın ve ağlamaklıdır. “Kim bu iyi insan” diye minnet duygusuyla seslenir. Muhakkak hayatımızın en zor anında başımızın altına bir yastık koyanımız olmuştur. Bazen iyilik sorgulamanın biricik adımına dönüşür. Suçlu olduğuna inanılana yapılan iyilik ise toplumsal anlamda ceza kavramını alaşağı eder. Öte yandan adalet kavramının bozguna uğratıldığı bir düzende, suç ve suçlu ilişkisi birbirinin içine geçer. Dahası gerçekten suçsuz bir insanın suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışanlar, “iyilik” kavramı içinde değerlendirilir. Bu sorumluluğu toplumlarda daha çok gazeteciler ve aydınlar üstlenir. İşte önceki gün Barış Pehlivan, Serhan Asker, Seda Selek, Kürşad Oğuz ve Suat Toktaş gözaltına alındığında, aklıma ilk önce suç üretme karşısında yer alan iyilik kavramı geldi. Bu beş ismin de iyi insanlar olması, her şeyden önce...

*

Suç, hukuki olduğu kadar toplumsal ve kriminolojik bir kavramdır. Bu nedenle de homojen bir olgu olarak kabul edilemez. Türlü nedenlere bağlı olabileceği gibi bir çağdan öbürüne, bir yönetim biçiminden başkasına kadar değişkenlik gösterir. Geçmişte suç sayılan öyle olaylar vardır ki bugün toplumsal koşulların bir sonucu olarak rahatlıkla yorumlanır ve suç olgusu içinde değerlendirilmez. Mesela ilkel dönemlerde suç ve günah kavramları iç içedir. Ortaçağ olarak nitelendirilebileceğimiz teokratik çağda ise suç bir bakıma “lex talionis/kısasa kısas” üzerine kurulmuştur.

*

Nitekim Shakespeare’in “Venedik Taciri” ceza kavramında kısasa kısas olgusunu tartışmaya açan bir metindir. Buna göre, oyunun en önemli kişilerinden biri Venedik’te yaşayan Yahudi Shylock’tur. Çok yakın arkadaşı Bassanio’nun deniz yolculuğu için Antonio, tefeci Shylock’tan borç para alır. Taraflar arasında yapılan senede göre borç zamanında ödenmezse Antonio’nun bedeninden yarım kilo et kesilecektir. Böyle bir koşula arkadaşına olan güven ve sevgisiyle uyan Antonio, aslında kendine aşırı güvenerek trajik hatasını yapar. Öncelikli olarak borçlu çıkar; gelişen olaylar sonunda ise meseleyi tersine çevirir. Bir anda Sylock kaba eti alınacak pozisyona düşer. Böylece ortaçağdaki ibret oyunları gibi ibret dersine dönüşür Venedik Taciri’nde yaşanılanlar. Bir kişinin organı ya da uzvu üzerinden ceza üretimi dini merkez alan toplumlarla ilişkilidir.

*

Dünya tarihinde ceza anlayışının ve uygulama biçiminin insanlığın gelişimine bağlı olarak değişime uğradığı bir gerçek. Nitekim Durkheim’e göre suç sayılan bir eylemin karşılığında uygulanan ceza anlayışında iki süreç rol oynar: Bunlardan ilki toplumun gelişmişlik ölçüsü, öbürü de o toplumun yönetim biçiminin niteliğidir. Bir anlamda toplum ne kadar ilkel, yönetim biçimi ne kadar merkezi ve otoriter ise ceza sistemi de o oranda ağırdır.

*

Özellikle ülkemizde adalet mekanizmasının adamakıllı işletilmemesi ya da suç olgusu yaratma ve suçun niteliğini çoğaltma toplumsal bir travma halini aldı. Neredeyse memleketin her köşesinden çığlık yükseliyor. Herkesin yarası büyük ama pansuman edecek malzeme yok. Bu da son dönemlerde katıldığım ülkenin çeşitli yerlerindeki Uğur Mumcu anmalarında kendini iyiden iyiye gösteriyor. Uğur Mumcu özelinde öldürülen gazeteciler ve aydınlar Kemal Özer’in dizelerinden taşıyor: “Bir yanda kılıç gibi keskin bir acı/ bir yanda dünya.” Şimdiyse ise canlı canlı gazeteciler hapishane ardına gömülüyor! Dahası güzelim ülkemiz otoriter bir alandan seslenerek cezanın ağırlığını günbegün bize duyumsatıyor.

*

Bugün bu köşede aslında Barış Pehlivan’ın edebiyata yakınlığı üzerinden kurduğu toplumsal adaleti içeren yazılarından, Serhan Asker’in kültür hayatımızı içine alan programcılığından, Kürşad Oğuz’un kendi deyişiyle, “yazarak kendi yaşamını yaşayanların değil kendi sonunu yaşayan ve artık aramızda olmayan yazarların portrelerinden oluşan” “Kaçak Yazarlar”dan, Seda Selek’in kendi dilimize ilişkin ses konuşma birikiminin unutturulmasına karşı dirayetli sunumundan, Suat Toktaş’ın iyi insan ve gazetecilik birikiminden yola çıkarak yazı yazabilirdim mesela. Bırakmadılar!

*

Şunu son olarak eklemek gerekir, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, bağımsız yargı ve hukuk devleti anayasada yazan olgular. Anayasal düzeni savunmak ve korumak ise bir kamu görevidir.

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025