A. Kadir’i düşünelim

A. Kadir’i düşünelim

27.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

1940 kuşağının gözde şairlerinden biriydi A. Kadir. Subay babası genç yaşta dünyayı terki diyar eyleyince ailesi yoksulluğa düşmüştü. Başarılı bir çocuktu. Kuleli Askeri Lisesi’nin sınavını kazandı. İkinci sınıfa geçtiğinde bu defa annesinin genç ölümüyle sarsıldı. İlk şiirlerini hep bu talihsiz güzel kadına adadı. Hayatı boyunca annesinin yokluğu onu bir gölge gibi takip etti. “Benim anam hep ağlardı” şiirinde yine anası vardı: “Benim anam hep ağlardı/ kardeşine ağlardı/ yemen çöllerinde kalmıştı/ gencecik idris dayı/ anam ağlardı ona/ benim anam hep ağlardı/ babama ağlardı.” Tüm sevdiklerini savaşta kaybetmiş bir kadının ıstırabıydı bu dizeler.

***

O dönemin her genç şair adayı gibi önce Faruk Nafiz ve Necip Fazıl’la tanıştı. Onların izinden giden, aruz ve heceyle biçimlenen aşk ve ölüm şiirleriydi ilkin yazdıkları. Lise son sınıftayken Nâzım’ın şiirleriyle karşılaştı: “Taranta Babu’ya Mektuplar”, “Jokond ile Si-Ya-U”, “Gece Gelen Telgraf”, “Varan 3”, “835 Satır”... Ne bulsa okudu. Tek kelimeyle çarpılmıştı. Harp okuluna başladığında ise Balzac, Zola, Tolstoy, Gorki, Dostoyevski... Hepsini okumuştu. Ne var ki okuldaki sağcı öğrencilerin ihbarı üzerine arkadaşlarıyla tutuklandı. Bu haksızlığa Nâzım Hikmet’in adı bir şekilde karıştırılmış, böylece A. Kadir’in anı kitabına girecek “1938 Kara Harp Okulu Olayı ve Nâzım Hikmet” eseri ortaya çıkmıştı. Bu yargılamalar sonucunda A. Kadir on aylık hapis cezası aldı ama Nâzım on beş yıla mahkûm oldu.

***

Cezaevinden çıktıktan sonra okulla ilişiği kesildi, er olarak askere alınıp Çorum, Diyarbakır, Sapanca dolaştırıldı. Artık şiire tek kelimeyle sarılmıştı. “Ses” ve “Yeni Edebiyat” dergilerinde görünmeye başladı. Nâzım’ın etkisinden sıyrılıp kendine ait bir dil kurmanın ilk adımlarını attı böylece. Askerlik sonrasında İstanbul’a geldi. Bir süre Sertellerin çıkardığı Tan gazetesinde çalıştı. Gündüzleri de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne devam etti.

***

O hep dönemdaşlarıyla, Rıfat Ilgaz, Suat Taşer, Ömer Faruk Toprak, Orhan Kermal, Sait Faik, Arif Damar, Şükran Kurdakul, Niyazi Akıncıoğlu’yla yol aldı. İlk kitabı “Tebliğ” 1943’te yayımlandı yayımlanmasına ama ancak on beş gün kitapçı raflarında kalabildi. Sağcı basının kışkırtıcı yazıları nedeniyle kitap toplatıldı ve A. Kadir gözaltına alındı. Bir süre Sansaryan Han’da hücrede kaldı ve sürgüne gönderildi.

***

Tebliğ yıllar sonra “Mutlu Olmak Varken” adlı toplu şiirlerinde yeniden okur karşısına çıktı. Şiirler üç bölüme ayrılmıştı: “Tebliğ”, “Bizim Sokakta”, “Bölükte”. Açıkça gençlik yıllarında yaşadığı bireysel acıların toplumsal acılarla birleşme serüveniydi bu şiirler. İkinci Dünya Savaşı’nın bütün acılarıyla yine savaş yıllarının olağanüstü baskısı ilk bölümdeki şiirlerin ana izleğini oluşturdu: “O insanlar bitmedi mantar gibi yerden/ anaları doğurmuştu onları bir zamanlar/ tıpkı dalda bir çiçek açar gibi...”

İkinci bölümde, sokakta gördüğü insanlardan bir dünya yarattı A. Kadir. Her biri yoksullukla boğuşan küçük insanlardı. Ama küçük dünyalarına rağmen acıları büyüktü! Üçüncü bölümde ise askerlikte yaşadıklarını anlatmaya çalıştı okura. Her biri yalın, sıcak ve insan sevgisiyle dolu şiirlerdi bunlar: “Fakat bir akşam buluşursak eğer/ herhangi bir yol ağzında/ namusum hakkı için öpeceğim/ toprak kokan ellerinizden.”

***

Beş yıllık sürgünü çok ağır geçti A. Kadir’in. Anadolu’yu dolaştı, aç ve susuz kaldı, zor koşullarda yaşadı her kentte. Ancak insanımızı daha yakından tanıdı. Onların sesi oldu bu defa. Ancak 1948’de İstanbul’a dönebildi. Bir bisküvi fabrikasında çalışmaya başladı. Bu dönemde sürgün şiirleri yayımlandı dergilerde. Mevlana’nın şiirlerini Türkçeleştirdi ve kendi söyleyişini ekledi dizelere. “Bugünün Diliyle Mevlana” büyük ilgi gördü. Nâzım Rusya’da kitabı okuyunca hayranlığını dile getirdi. Zaten A. Kadir’in şiirlerini izlemekteydi. Büyük şair bir başka yazısında, “A. Kadir’i pek severim. Yüreğimin başında oturan insanlarımdan biridir. Ona ait bütün hatıralarım; iyi, mert ve güzeldir. Onun yüreği halis bir şair yüreğidir.” diyerek insanlığıyla birleşen dizelerine dair övünçle söz etti.

***

Bir zaman sonra Azra Erhat’la birlikte Homeros’u çevirdi. Onu Brecht ve Eluard çevirileri ile Tevfik Fikret ve Hayyam “yenileştirme”leri takip etti. “Bugünün Diliyle Tevfik Fikret” kitabının önsözünde, kırk şiir yenileştirdiğinden, yeni baskısı olabilirse başka şiirler de ekleyebileceğini yazdı. Bu bile bu ülkede yaratıcılığın ancak takdirle ilerleyebileceğinin göstergesiydi. “Tebliğ”den tam on altı yıl sonra ikinci şiir kitabı “Hoş Geldin Halil İbrahim” yayımlandı. “Bizim hiçbir hürriyetimiz yok” şiiri karşı direncinin insan sevgisiyle harmanlandığını gösterdi bize. “Hoş Geldin Halil İbrahim”i, “Dört Pencere”, “Mutlu Olmak Varken” takip etti. Üç ciltte topladığı “Dünya Halk ve Demokrasi Şiirleri” çevirisi nedeniyle yargılandı. 80 darbesi sonrasında yeniden gözaltına alındı.

***

A. Kadir başını yoksul ve umutsuz bir ülkede uzatan kardelenlerden biriydi. Önceki gün Barış Terkoğlu gözaltına alındığında yeniden düşündüm A. Kadir’i. Canım insanlarımıza yaşatılanları... Cezaevindeki dostlarımızı... Enver Aysever’i, Çiğdem Mater’i, Merdan Yanardağ’ı... İstedim ki A. Kadir unutulanlar kervanına katılmasın. Ve bu ülke onca acılara rağmen direnen aydınlarına onun dizeleriyle yeniden bir selam çaksın.

Ne demişti şiirinde:

“Mutlu olmak varken şu dünyada

Geceler geldi dayandı kapımıza”

Yazarın Son Yazıları

A. Kadir’i düşünelim

1940 kuşağının gözde şairlerinden biriydi A. Kadir. Subay babası genç yaşta dünyayı terki diyar eyleyince ailesi yoksulluğa düşmüştü.

Devamını Oku
27.12.2025
Rıfat Ilgaz Sempozyumu

Rıfat Ilgaz’ı üç kere gördüm.

Devamını Oku
20.12.2025
Yayıncılık krizi kapıda...

Yayıncılık krizi kapıda...

Devamını Oku
13.12.2025
Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025