Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

08.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Image

12 Mart’ın hemen sonrası. Menderes döneminde adı Hilton’a çıkmış 10. Koğuş. Muzaffer Erdost ve Vahap Erdoğdu birlikte kalıyor orada. Bir sonbahar günü Kartal–Maltepe Cezaevi’nden getirilen babamı koyuyorlar yanlarına. Muzaffer İlhan Erdost şöyle anlatıyor o günleri: “Koğuşta tek tuvalet vardı. Oturduğumuz zaman kedi büyüklüğünde lağım faresi çıkabilirdi tuvaletten. Bir keresinde böyle bir fareyi kediye yakalatmak istemişlerdi. Fare kedinin üzerine yürümüş, kedi kaçmıştı. Doğal ki banyo her zaman açık olmazdı. Ya onarım olurdu ya odun biterdi ya su kesik olurdu. Banyo da çoğu kez bu tek tuvalette yapılırdı.”

***

Aynı günler. Siyah beyaz bir fotoğraf. Üç genç adam buruk bir bakışla bakıyor deklanşöre basana. Birinin adı Muzaffer Erdost, birinin adı Muharrem Kılıç, ortadaki Behçet Aysan. Yıllar sonra o günler bir şiire dönüşüyor, Aysan’dan: “Albümdeki Yırtık Resim” “Bir yanda Muzaffer Abi/ voltadaki kehribar tespih gibi/ yanından ayırmamış hâlâ/ kanun- ı osmani mefhum-ı hakani/ düşünüyoruz resimde bile/ gür bıyıklı celali/ niçin isyan etti/ üç yüz yıl/ üç yüz kere/ ve niçin yükselmiş taş duvar/ sadece onlar için/ yüzü resme düşmeyen bir halkın/ keder günlüğüne”

***

Demek ki Muzaffer amca o sıralar Avni Ömer Efendi’nin Osmanlı toprak sistemi üzerine kaleme aldığı eserini, Kanun-ı Osmani Mefhum-ı Hakani’yi okuyor. Daha doğrusu inceliyor. 10. Koğuş’un hemen önündeki fotoğrafa fon olan merdiveni ise bir zamanlar Celal Bayar için yapmışlar. Bayar o dönemde Ankara Merkez Cezaevi’ne getirilmek istenmiş. Sonra da yaşlı Bayar’ın merdiveni çıkamayacağı düşünülmüş ve yarım bırakılmış. Sadece arada bir fotoğraf çekilmeye yarıyor merdiven. Böylece kuşaktan kuşağa aktarılacak bir hatıraya dönüşüyor.

***

Muzaffer amcayı ilk zihnime yerleştirdiğim zaman çok küçüğüm. Kardeşi İlhan gözlerinin önünde öldürülmüş. “Neden?” diye soruyorum. Annem usulca ağlıyor. Annem, İlhan Erdost’un eşi Gül’ün çocukluk arkadaşı. Oysa, “Neden” sorusunun anlamı çok büyük. İlhan Erdost o dönemde yayımladıkları üstelik yasak kitaplar listesinde olmayan Engels’in “Doğanın Diyalektiği” nedeniyle dövülerek öldürüldüğünde son sözü “Vurmayın, daha kızımı koklayıp öpemedim!” olmuş. Bunu anlatıyor annem babama. Bugün hâlâ babamın gözündeki öfkeyi minik ellerimle tutamıyorum.

***

John Berger, çok sevdiğim romanı “Düğüne”de, “Sonsuzluktan önce ne yapacağız” sorusuna yanıt ararken “Hiç kuşkusuz acele etmeyeceğiz!” diyerek asil bir başlangıç yapar. Berger, ölümle inatlaşmanın doğaya karşı koymakla eş olduğu düşüncesini savunur yaratısında. Öyle ya, insanlığın ölüm karşısındaki çaresizliği zayıflık değildir, sevdiğimiz yarımızı kaybettiğimiz düşüncesi zayıflıktır.

Bu namuslu düşünce aydınlık ülkelerde yaş sırasına göre hayatlarını yitirenler içindir. Oysa bizim gibi ülkelerde “aydın öldürümleri” hep can yakıcı başlıklar haline dönüşür. Onca birikimin bir anda, üstelik insan eliyle toprak altına gitmesinin tahammül edilebilir yanı yoktur. Ama taşlar özellikle döşenir, düşünce susturulmak istenir.

***

Belki de bu nedenle, aydın cinayetlerinin ardından düzenlenen cenaze törenleri binlerce hatta yüzbinlerce insanımızın katıldığı isyan çığlığına dönüştü hep. Ne yazık ki bir zamanlar binlerce kişinin saygıyla andığı aydınlarımızın silinişi acıtıcı. Bunu hafıza kaybıyla ya da çok kaba bir biçimde kuşaklar arasında aktarımın olmayışıyla açıklamaya çalışmak ise pek yavan geliyor doğrusu.Seksenlerin soğuk iklimine rağmen yayıncı İlhan Erdost’un öldürümü bir anda geniş kitlelere ulaşmış, yıldönümleri “İlhanİlhan Kitabevi” önünde büyük kuyruklara dönüşmüştü. Zamanla caddelere taşan kuyruklar azaldı, kitabevinin zili daha az çalınır oldu. Sistemli bir unutturuluşun kurbanına dönüştürülmek istendi İlhan Erdost da. Bu arada mezarlık anmalarına her sene katılan yoldaşları da ölümün soğukluğuna yenik düştü. Vecihi Timuroğlu, Metin Demirtaş, Alaattin Bilgi, Mustafa Şerif Onaran... Onlar da ayrıldılar aramızdan.

***

Bugün toplumsal çürüme dört bir tarafımızı sarmışken, çaresizlik bizi kıskıvrak sarmışken, cezaevlerinde dostlarımız hak mücadelesi verirken içinde bulunduğumuz koşulların başlangıç noktasına bakmak gerekiyor.

Düşünsel planda dünya tarihinden el alarak sınıfsız bir dünya özlemiyle yanıp tutuşan, çağdaş köleliğe sistemli bir biçimde başkaldıran aydınlanmacıların hedef alındığı yere.

Bizi öldürdükleri yere...

Yazarın Son Yazıları

Rıfat Ilgaz Sempozyumu

Rıfat Ilgaz’ı üç kere gördüm.

Devamını Oku
20.12.2025
Yayıncılık krizi kapıda...

Yayıncılık krizi kapıda...

Devamını Oku
13.12.2025
Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025