Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

27.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır, çalışma arkadaşı Necati Cumalı’nın kız kardeşine, “Günaydın, Mübeccel Hanımefendi teyzeciğim” der, sözlük kolunu selamlardım. Kapıda Cahit Külebi’den çikolatamı kaptıktan sonra doğru Sevgi Özel’in yanına koşardım. Gülten Akın’ın odasının önünde ses çıkarmamak için fren yapar, Sevgi teyzenin kucağına koşarak atlardım. Sanki çocukluğum 12 Eylül’le bitti; Türkçenin şiirle birleşen sesinin güçlü kılındığı, Mustafa Kemal’in kararlılığıyla 1. Dil Kurultayı’nın yapıldığı ilk gün olan 26 Eylül’ler anlam değiştirdi. Çünkü annemin deyişiyle önce “Kurumu paşalar bastı”; Türk Dil Kurumu’nun yapısı baştan aşağıya değiştirildi. Bu defa Şerafettin Turan’ın başkanlığında kurulan Dil Derneği’nce düzenlenen Dil Bayramları sevincim oldu. Her biri direniş, darbe rejimine karşı çıkıştı bu bayramların. Aradan uzun yıllar geçti. Bu sene ilk defa Dil Derneği etkinliğinde Dil Bayramı’nda konuşacaktım. Yeterince büyümemişim; kırk küsur yaşımda su çiçeği oldum. Bir süredir dilbilimci-yazar Sevgi Özel önderliğinde yoluna devam eden Dil Derneği bu yılki etkinliğini Yaşar Kemal’e adadı. Eğer katılabilseydim Zeynep Oral yönderliğinde, Feyza Hepçilingirler ve Metin Turan’la birlikte “Yaşar Kemal, Dil ve Sanat” başlığı altında konuşacaktım. Ancak konuşmanın satır başlıklarını paylaşabiliyorum sizinle:

Yaşar Kemal’in yazmış olduğu tiyatro eseri olmamakla birlikte romanlarından sahneye uyarlamış metinler vardır; en bilinenleri “Ağrı Dağı Efsanesi”, “Teneke” ve “Yer Demir Gök Bakır”dır. Sahneye uyarlanan eserlerindeki ortak özellik bir anlatıcının varlığıdır. Bunun nedeni Kemal’in epopeyle iç içe geçen anlatımıdır. Octavio Paz, “Destansız bir toplum olamaz” derken yerinde bir tespitte bulunmaktadır. Destanlar, her toplumun kuşaktan kuşağa aktarılan tartışmasız en büyük mirasıdır ve yazılı edebiyattan önce ortaya çıkmıştır. Homeros gibi ozanlar bu söylenceleri birleştirmiş, anlatım bütünlüğüne kavuşturmuş, sonraki çağlara emanet etmiştir. Bu doğal destanlara karşılık bizde Nâzım Hikmet, Dağlarca, Ataol Behramoğlu gibi ozanların tarihsel olaylar çerçevesinde kaleme aldığı destanlar gerçek olaylar üzerine kurulduğu için klasik destandan ayrılır.

***

Yaşar Kemal yalnızca destan yazarı olarak nitelendirilemez. Nitekim Pertev Naili Boratav destan tanımında, “yozlaşmış biçimiyle, toplumdaki iç çelişkileri, bireylerin ya da sınıfların türlü ilişkilerini değil, toplumu yöneten, ona baş olan ‘ideal’ kişilerin dış güçlerle, bir de olağanüstü yaratıklarla savaşlarını anlatır” açıklaması yapar. Bu tanıma göre, Yaşar Kemal’in sınıflar arasındaki ilişkiyi ortaya koyması, soylu sınıfın ideal kişilerinden çok yoksullukla boğuşanların dramını ele alması bakımından önemlidir. Klasik destancı değil, sınıf bilincinin ayrımında modern bir anlatıcıdır o.

***

Tiyatroya uyarlanan eserlerinde Anlatıcı kullanımı başlangıcını destanlardan alır. Hikâye anlatıcılığının sahnedeki ayrıntılandırması inanışlar, töreler, törenler, atasözleri, deyimler, sözcük öbekleri, tekerlemeler, ağıtlarla yapılır. Bu noktada insan doğa-insan insan çatışmasının temel ilkelerini çağrışımlarla ve geriye dönüşlerle ortaya koyar.

***

Yaşar Kemal’in sahne uyarlamalarında ortak olarak ele alınan bir başka özellikse, gerçekçi doku bir yerden sonra olağanüstülüğe geçer: seyirci her şeyi olağan gördüğü bir yapının içinde kendini bulur. Onda doğa 19. yüzyıl parnasçılarının muhteşem ve tanrısal doğa anlayışının çok dışındadır; ihtişamlı olduğu kadar tehlikeli, yok edicidir de. Nitekim Ali Püsküllüoğlu’nun hazırladığı “Yaşar Kemal Sözlüğü”nde doğaya dair maddeler vardır: “Dağa çıktım, dağlar nennileniyordu” gibi. Ceyhun Atuf Kansu da Yaşar Kemal’e seslenen bir şiirinde doğayla ilişkisini şöyle betimler, “Yaşar Kemal yayların sözlüğü”.

***

Biz, Yaşar Kemal’i tiyatro sahnelerinde dilimizi Emin Özdemir’in deyişiyle bir prizma gibi genişletip sahneye de uzanan yüz akı eserleriyle kucaklıyoruz. 

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025