Ayşegül Yüksel

‘1984’: George Orwell’den bugüne

12 Mart 2024 Salı

İngiliz romancı George Orwell’in “1984” başlıklı yapıtı II. Dünya Savaşı’nın süregeldiği 1940’lı yıllarda yazılmış, 1949’da yayımlanmıştı. “Kötü ya da hastalıklı yer” anlamındaki “distopya” sözcüğüyle tanımlanan türün başta gelen örneklerinden biri olan roman çeşitli uyarlamalarla tiyatroya aktarıldı. Robert Icke ve Duncan Macmillan imzasını taşıyan uyarlama Bursa’nın yeni topluluğu Nilüfer Tiyatro tarafından sunuluyor. 

Etkinlikleri İstanbul’da Beyoğlu Mısır Apartmanı’nda başlayan ve yıllar içinde kurumlaşan DOT topluluğunda edinilen deneyimi Nilüfer Tiyatro’ya aktaran Özlem ve Murat Daltaban’ın bu çalışmasının çevirisini Ayberk Erkay yapmış. Dekor tasarımı Cem Yılmazer ve Burak Etöz, giysi tasarımı Tomris Kuzu, ışık tasarımı Cem Yılmazer, müzik tasarımı Oğuz Kaplangı, video tasarımı Okan Temizarabacı tarafından gerçekleştirilen yapımın oyuncu kadrosunu Adem Mülazım, Ayşe Gülerman Kum, Gizem Güçlü, Barış Ayas, Batuhan Pamukçu, Gökhan Kum, Mert Tiryaki, Oğuzhan Ayaz, Pınar Hande Ağaoğlu, Cihat Temel oluşturuyor. Videolarda yer alan konuk oyuncular ise Murat Daltaban, Halil Küreş, İbrahim Ersoylu ve Mesut Özsoy. Murat Daltaban’ın yönetmenliğini yaptığı oyun tek perde olarak sunuluyor.

Otoriter rejimin görüntüsü

Orwell’in, II. Dünya Savaşı’nda büyük rol oynamış, otoriter rejimlerle yönetilen devletlere gönderme yaptığı yapıtta, baskıcı yönetim anlayışının zaman içinde hangi boyutlara varacağı bir bilimkurgu atmosferi yaratılarak gösteriliyor. 1984, bildiğimiz, yaşamış olduğumuz tarihsel yılı değil, bilinmeyen -belirsiz- bir geleceği imliyor.

Olay Okyanusya denen ülkede geçmektedir. Bölgede savaş sürmektedir. Okyanusya savaştan yanadır. Devleti yöneten Parti’nin gücü, herkesi gören ve izleyen “Büyük Birader” algısıyla tartışılmaz boyutlara ulaşmıştır. Kişilikleri yok edilerek kukla durumuna getirilmiş bu insanlar topluluğunun boyun eğmişliğini sağlayan ilke, “düşünce suçu”ndan arınmış olmasıdır. Bir başka deyişle, insanların beyninin düşünmeye gereksinme duymayacakları biçimde koşullandırılması öngörülmektedir. Toplumda “düşünce polisi” devrededir. Hedefteki büyük amaç ise düşünce suçuna neden olan sözcükleri yok etmektir. Böylece, söz gelimi 2050’de, 1984’teki sözcükleri anlayacak kimse kalmayacaktır.

Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cehalet güçtür 

Bir devlet memuru olan Winston’ın, “gelecek” için, henüz doğmamış insanlar için “günlük” yazmaya başlamasıyla olaylar kızışır. Winston, sözcükleri yazarken gelecekte aklı başında bir dünya düşünmektedir. Kardeşlik ve sevginin egemen olduğu bir dünya... Oysa, “geçmiş”, “şimdi”, “gelecek” diye bir şey yoktur. Üç önemli sloganı “Savaş barıştır”, “Özgürlük köleliktir”, “Cehalet güçtür” olan Parti’nin daima haklı olduğu sonsuz bir “şimdi” vardır yalnızca.

Winston işlediği düşünce suçundan dolayı işkence görecek ve “yokkişileştirilecek”tir.

“İnsanlık ruhu”, bir gün Parti’yi yenecek midir? Birey yalnızca kendisini düşünmekten vazgeçerse, belki...

Yönetmen Murat Daltaban’ın, oyunun görsel-işitsel boyutlarını bilimkurgusal bir anlayışla biçimlendirdiği görülüyor. Ekranlarla çepeçevre kaplı bir ortamda, soğuk beyaz ışık altında izlediğimiz oyuncular, simgeledikleri karakterlere göre siyah ya da beyaz giysiler içinde devinirken ekrandaki -karakterleri farklı açılardan gösterenvideo görüntülerinde, herkesi gözetleyen “Büyük Birader”in “göz”ü sık sık beliriyor. Mekanik ve elektronik tonaliteyle oluşturulmuş sesler oyunun farklı sahnelerine göre değişiyor. Yönetmen Daltaban, oyuncuların hareket düzeninde koreografi uygulamış. Sonuç olarak, sahnelemede ortaya koyduğu yorumla, şu anda içinde bulunduğumuz dünyanın “tanıdık” görüntülerinin dışına çıkmış. Bu görsel-işitsel sunumun yarattığı “yabancılaştırma”, yaşamakta olduğumuz “şimdi”de olan bitenle daha etkili biçimde yüzleştiriyor bizi: Otoriter rejimlerin toplumdaki insanları nasıl sürüleştirdiğini ve düşünme edimi yok olmuş insanların nasıl kolayca güdülebileceğini gösteriyor

Nilüfer Tiyatro ekibi yapımın tüm cephelerinde, kutlanması gereken bir çalışma koymuş ortaya. Tiyatronun “uyarıcı” gücünü gerçekleştiren bir çaba... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları