Gündem zehirlenmesi
Deniz Ülkütekin
Son Köşe Yazıları

Gündem zehirlenmesi

17.08.2025 12:27
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’de siyasi muhalefet, en çok eleştirilen kurumlardan biri olabilir. Sokağa çıkılmalı mı, çıkılmamalı mı? İktidarla görüşülmeli mi, görüşülmemeli mi? Açıklamalar sert mi olmalı yoksa uzlaşmacı mı?

Muhalif seçmen açısından bakıldığında, kendilerini temsil eden siyasi kişi ve kurumlara yönelik süregelen bir memnuniyetsizlik hâli olduğu söylenebilir. Sürekli bir yetersizlik duygusu veya yapılabileceğinden çok daha azının yapıldığına yönelik bir algı hâkim.

Tekil olaylar özelinde bakıldığında, muhalefeti oluşturan seçmen topluluklarının kendilerine özgü beklentiler çerçevesindeki eleştirileri haklı görülebilir.

Öte yandan, şunu da kabul etmek gerekir: Siyasi muhalefet için yalnızca ülkemizde değil tüm demokrasilerde işler artık eskisinden çok daha zor.

Bu zorluğu ortaya çıkaran başlıca etken, “gündem mühendisliği” kavramının giderek daha etkin biçimde toplumsal algıyı şekillendiriyor olması.

KRİZİ YÖNETME, KRİZ ÜRET

Bu tabloyu yalnızca Türkiye’ye özgü bir yönetim zaafı veya siyasal kültür sorunu olarak görmek eksik olur. Çünkü günümüz iktidarlarının ortak reflekslerinden biri krizi yönetmek değil, kriz üretmek.

Chomsky’nin dile getirdiği gibi artık olayların kendisinden çok onlar hakkında kurulan söylemler yönetimi belirliyor. Gerçeklik yerini, temsil yarışına bırakıyor.

Bu tespiti kendi siyasal yaşantımızdan bir örnekle açıklayalım: Yönetim tarafında oluşan bir zaafın muhalefet tarafından ifşa edilmesi, artık toplumda yasaların ihlali ya da görevin kötüye kullanılması gibi etik sorunlar üzerinden kitlesel bir tepki yaratmıyor. Bunun yerine, “Bakalım bundan nasıl sıyrılacaklar?” merakıyla izleniyor.

Bu örnekten yola çıkarsak toplum denetleyici konumunu giderek terk ediyor ve pasif bir izleyiciye dönüşüyor.

Dolayısıyla muhalif siyasetçilerin attığı adımlar bu bağlamda da değerlendirilmeli. Çünkü kitlelerin, devlet yönetimindeki olumsuz gelişmelere verdiği tepki, “bir sonraki gündem maddesi” devreye girdiğinde kolayca ortadan kalkabiliyor.

Bu noktada Agamben’in “olağanüstü hâlin kalıcılaştırılması” ve Foucault’nun “biyopolitika” tartışmaları da önemli. Çünkü iktidar, artık doğrudan bastırmak yerine sürekli bir alarm hâli yaratarak bireyi yoruyor ve edilgenleştiriyor. Bu da toplu bir tepkisizleşme hâli doğuruyor.

Bugün yaşadığımız şey, basit bir stratejinin sonucu: Sürekli dikkat dağıt, tehdit hissi yarat. Sonuç: Tepki veremeyen, izlemekten başka çaresi kalmayan bir toplum.

İÇERİK TÜKETME ZAAFI

Bana kalırsa, son yıllarda önemini giderek artıran dijital içerik platformları da muhalif seçmenin davranışları üzerinde belirleyici bir etkiye sahip.

Bu platformların kurduğu anlatı ritmi sonucu, izleyici artık yalnızca bilgiye değil dikkatine hükmeden bir içerik düzeniyle karşı karşıya.

Sınırsızca izlenebilir, her biri bir öncekinden daha çarpıcı içerikler… Netflix veya YouTube algoritmalarının dayattığı “bir bölüm daha izleyelim” hissi, yalnızca eğlence alışkanlıklarını değil gerçeklik algısını da dönüştürüyor.

Siyasi gelişmeler de bu anlatının bir parçası gibi algılanıyor. Her olay bir “sezon finali” etkisi yaratıyor ama birkaç gün içinde de unutuluyor. Toplum, gerçeği sindirmeye fırsat bulamadan bir sonraki bölümün fragmanına yöneltiliyor.

Baudrillard’ın “hipergerçeklik” kavramı bu durumu anlamakta yol gösterici olabilir.

Gerçekliğin kendisi değil temsili olan şey artık daha baskın. Siyasal ihlallerin kendisi değil sosyal medyada nasıl sunulduğu belirleyici. Sonuçta siyaset, düşünmeye değil izlemeye uygun bir gösteriye dönüşüyor.

Elbette bu algı değişiminden yalnızca muhalif kitleler mustarip değil. Ancak iktidar destekçileri için sürekli kriz üretiminin bir parçası olmak zaten önceden belirlenmiş bir rol. Bu yönüyle dijital platform akışı, yeni nesil bir iktidar aygıtı olarak da görülebilir.

Burada “iktidar” kavramını yalnızca ülkemizdeki veya belirli bir coğrafyadaki siyasal iktidar olarak değil genel bir iktidar-muhalefet konumlanmasının ifadesi olarak düşünmek gerekir.

Dijital platformlar yalnızca neyi izlediğimizi değil ne kadar süre odaklanabildiğimizi de ölçüp biçimlendiriyor. Algoritmalar içerikleri tam da bu süreye göre optimize ediyor.

Bu da politik dikkat süresini doğrudan etkiliyor. Siyasal açıklamaların, skandalların veya protestoların etkisi izlenme oranı, paylaşım hızı ve görsel kalitesiyle ölçülüyor.

Son zamanlarda izlediğiniz miting ve gösterileri bir düşünün… İlk merak ettiğiniz şu değil miydi: “Ne kadar kalabalıktı?”

DEMOKRASİ VE KAPİTALİZM

Bireylerin tüketici ve seçmen olarak davranış biçimlerinin benzeşmesi, aslında günümüze özgü bir olgu değil.

II. Dünya Savaşı sonrası Batı demokrasileri, bir daha Hitler gibi figürlerin çıkmaması için yurttaşlarını tüketim yoluyla sisteme entegre etmeyi amaçlamıştı. Bu yüzden siyasal istikrar, ekonomik doyumla eşleştirildi. İtirazın yerini alışveriş aldı.

Bunun sonucu olarak tüketim alışkanlıklarının şekillendirdiği birey, siyasal katılım biçimlerini de aynı normlar içinde kuruyor.

MUHALİF PSİKOLOJİSİ

Tüm bu etkenlerin ortasında muhalif seçmen, kendini giderek daha yalnız, yorgun ve kararsız hissediyor.

Bir yanda her gün maruz kalınan yeni bir kriz, diğer yanda aynı hızla dağılan toplumsal hafıza…

Bir önceki skandala henüz tepki verilmeden, yenisinin servis edilmesi bireyin siyasal refleksini törpülüyor.

Sürekli gündemle meşgul olmak, paradoksal biçimde siyasal ilgiyi canlı tutmak yerine onu bitkin ve tepkisiz bırakıyor.

Bu ruh hâli yalnızca öfkeyle değil alaycılıkla, ironiyle, tuzaklı bir mizahla kendini ifade ediyor.

Sosyal medyada karşılaşılan her yeni kriz haberi artık öfke değil, çoğu zaman “daha ne kadar saçmalayabilirler?” duygusuyla karşılanıyor. Bu da bir tür savunma mekanizması olarak işliyor.

Ne yazık ki politik mizah, eskiden bir direniş biçimiyken artık bir kabullenme estetiğine dönüşmüş durumda.

HAFIZAYI DİRİ TUTMAK

Tüm bu siyasal iklim, iktidar aygıtını güçlendiren bir toplumsal dönüşüme işaret ediyor.

Bu kadar dikkat dağıtıcı bir gündem içinde, muhalefetin işlevi yalnızca iktidarın yanlışlarını ifşa etmekten ibaret değil.

Skandal bir olay birkaç gün içinde görünürlüğünü yitiriyorsa, eleştirmenin yanı sıra hafızayı diri tutmak da muhalefetin sorumluluğu.

Gündem mühendisliğinin karşısına hafıza siyaseti, dikkat dağınıklığının karşısına anlam derinliği, geçici öfkenin karşısına örgütlü umut konmalı.

Çünkü gerçek değişim, yalnızca “yanlışları göstermekle” değil doğruyu inşa etmekle mümkün.

İlgili Konular: #Siyaset #gündem

Yazarın Son Yazıları

Pandeminin mirası bir sessiz salgın: Gooning

Pandeminin ardından yalnızlık yeni bir biçime büründü. Ekranların ritmiyle biçimlenen çağda “gooning”, sırf bir cinsel pratik değil, dijital odak ekonomisinin bir yansıması.

Devamını Oku
08.11.2025
Zamanın parçalanmış belleği

Zaman artık yalnızca ölçülebilir bir akış değil belleği, siyaseti ve ekonomiyi biçimlendiren bir iktidar aracı

Devamını Oku
25.10.2025
Samimiyet çağında samimiyetsizlik

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı.

Devamını Oku
05.10.2025
Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Devamını Oku
21.09.2025
Gündem zehirlenmesi

Artık “Yine ne oldu?” hissiyle uyanmak, politikleşmiş bir yorgunluğa dönüştü.

Devamını Oku
17.08.2025
Kamusal şizofreni

Söylenemeyenlerin çoğaldığı, herkesin birden fazla benlik taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. “Kamusal şizofreni” artık siyasetçilerin değil hepimizin hastalığı.

Devamını Oku
26.07.2025
Makbul queer

Makbul queer

Devamını Oku
12.07.2025
Düşünüyorum, öyleyse susayım!

Düşünce artık içerikten çok niyetiyle, sahibinden çok kökeniyle yargılanıyor. Bu sessizlik çağında en büyük özgürlük, hâlâ düşünebiliyor olmak.

Devamını Oku
28.06.2025
1000 > 100 bin

İnfluencer dünyasında artık takipçileriyle derin bağlar kuran içerik üreticileri yani mikro etkileyiciler yüz binlere ulaşan hesaplara göre markaların çok daha fazla ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Devamını Oku
25.05.2025
Kodlarda gizli erkek bakışı

Kodlarda gizli erkek bakışı

Devamını Oku
10.05.2025
Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Devamını Oku
03.05.2025
Elveda özgür Avrupa

Elveda özgür Avrupa

Devamını Oku
20.04.2025
Gerçeğin yokluğu

Gerçeğin yokluğu

Devamını Oku
12.04.2025
Umudu yaratanlar

Umudu yaratanlar

Devamını Oku
28.03.2025
Aklın çölleşmesi

Aklın çölleşmesi

Devamını Oku
15.03.2025
Korku ve ecel

Korku ve ecel

Devamını Oku
01.03.2025
Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Devamını Oku
23.02.2025
'Yapay zekâ kullanıyorum'

'Yapay zekâ kullanıyorum'

Devamını Oku
08.02.2025
Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Devamını Oku
01.02.2025
İhmalkâr

Bolu’da 78 yurttaşımızı yitirmemizle sonuçlanan otel yangınından beri sık duyduğumuz ve sürekli zihnimde tekrar eden kelime: İhmalkârlık.

Devamını Oku
25.01.2025
Ucubelerin sanatı

Ucubelerin sanatı

Devamını Oku
18.01.2025
Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Devamını Oku
10.01.2025
Genel izleyicinin tragedyası

Genel izleyicinin tragedyası

Devamını Oku
02.01.2025
Düş adacıkları

Düş adacıkları

Devamını Oku
30.11.2024
Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Devamını Oku
23.11.2024
Tekinsizliğe karışan deli

Birkaç farklı yerde, farklı tonlarda ve farklı cümlelerle bilgi sahibi olduğum bir anektod:

Devamını Oku
17.11.2024
Çaresizliğin zorbalığı

Çaresizliğin zorbalığı

Devamını Oku
08.11.2024
3F’den tek F’ye

3F’den tek F’ye

Devamını Oku
26.10.2024
4K netliğinde bir çaresizlik

4K netliğinde bir çaresizlik

Devamını Oku
05.10.2024
Hibrit kimlik ve sanal töreler

Hibrit kimlik ve sanal töreler

Devamını Oku
29.09.2024
Beyaz yakalı çobanlar

Beyaz yakalı çobanlar

Devamını Oku
22.09.2024
Gölgesinden korkan ülke

Gölgesinden korkan ülke

Devamını Oku
07.09.2024
Hangi geçmiş?

Hangi geçmiş?

Devamını Oku
17.08.2024
X etkisi ve cinsiyet politikası

X etkisi ve cinsiyet politikası

Devamını Oku
10.08.2024
Instagram’daki taşralı hayaleti

Instagram’daki taşralı hayaleti

Devamını Oku
03.08.2024
İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

Devamını Oku
26.07.2024
İç ve dış düşmanlar, gölgeler

İç ve dış düşmanlar, gölgeler

Devamını Oku
19.07.2024
Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Devamını Oku
05.07.2024
Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Devamını Oku
22.06.2024