Samimiyet çağında samimiyetsizlik: Samimiyet, artık hakikati yansıtmaktan çok stratejik bir imaj üretiminin parçası
Deniz Ülkütekin
Son Köşe Yazıları

Samimiyet çağında samimiyetsizlik: Samimiyet, artık hakikati yansıtmaktan çok stratejik bir imaj üretiminin parçası

05.10.2025 10:29
Güncellenme:
Takip Et:

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı. Günümüzde ise bir pazarlama aracına dönüştü.

Artık siyasetçilerden sosyal medya fenomenlerine kadar herkes “samimiyet” üzerinden kendi imajını pazarlıyor.

Asıl soru şu: Samimiyeti hâlâ kitlelere güven aşılayan bir duygu yansıması olarak görebilir miyiz yoksa bir strateji olarak mı değerlendirmeliyiz?

Aslında siyasette “samimiyet” imgelerini yakalamak o kadar da zor değil. “Ben de sizden biriyim” algısı oluşturmak isteyen siyasi figürler, hedef kitlelerine yönelik uygulamalara sık sık başvururlar.

Örneğin dar gelirlilere hitap etmek isteyen bir siyasetçinin yer sofrasında yemek yemesi veya herhangi bir dini toplulukla bağ kurmak isteyen bir başkasının o topluluğun ibadet alanında görünmesi sık karşılaşılan örneklerdir.

Ancak işin siyaset boyutunu bir kenara bırakıp sosyal medyaya baktığımızda, samimiyet stratejilerinin çok daha karmaşık hale geldiğini görebiliriz.

KUSURLU SAMİMİYET

Artık beğeni almak isteyen herhangi bir içerik üreticisi, ulaşılmaz bir mükemmeliyet yerine kusurlu bir samimiyet algısı üzerinden hareket ediyor.

Kusurlu bir dekor, sokak dilini yansıtan yazım hataları, içerikte bilinçli olarak bırakılan boşluklar… Hepsi samimiyet stratejisinin bir parçası.

Çünkü izleyiciyi kendine yakın hissettirmek için kullanılan “bilinçli eksiklik” yöntemleri, ulaşılamaz görünen bir mükemmellikten çok daha işlevsel.

Bu işlev siyasetin alanına taşındığında ise geçmişin bütün tabularını yıkan bir dille karşılaşıyoruz.

Artık “Bu kadar da olmaz” tepkisinin geçersiz kılındığı bir siyasi iklim tüm dünyada hâkim.

Siyaset kurumsal olarak kendini “gösteri toplumu”nun bir parçası değil, bizzat öznesi olarak gördüğü andan itibaren aslında demokrasinin yeni bir aşamasına geçmiş bulunuyor.

Bu aşamada çoğulcu katılım ilkeleri geriye düşüyor; yerine kitleye kendini en çok “sevdiren” argümanın baskın söylemi geliyor.

Yani izleyici ekran başında kaldığı sürece “doğru” ve “yanlış” arasındaki fark giderek bulanıklaşıyor.

Bu yeni olguyu üreten samimiyetin, artık kendini sürekli yeniden üreten bir iletişim maskesine dönüştüğünü söylemek mümkün.

Jean Baudrillard “simülakr” kavramıyla, gerçekliğin yerini onun temsilinin aldığını söyler. Bugün samimiyet de gerçeğin bir yansıması değil samimiyet görünümünün pazarlanması anlamına geliyor.

Bu yüzden de “samimiyet” dediğimiz şey, toplumsal bilimlerin uzun süredir tartıştığı kavramlarla açıklanabilecek bir dönüşüm yaşıyor.

Örneğin sosyolog Erving Goffman, Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu adlı kitabında gündelik yaşamı bir sahne, bireyleri ise rol yapan aktörler olarak tanımlar.

Bu çerçevede samimiyet, sahici bir duygu değil oynanan role göre değişen bir sahne dekoruna dönüşür.

Samimiyetle birlikte akla gelen ilk kavramlardan biri olan “şeffaflık” da bu dekorun bir parçasıdır. Filozof Byung-Chul Han’ın ifadesiyle “şeffaflık toplumu”nda her şey ifşa edilir, herkes daha “samimi” görünür.

Ancak bu bolluk içinde samimiyetin özü kaybolur, geriye sadece metalaşmış bir duygu yönetimi kalır.

PERFORMATİF SAMİMİYET

Şimdi şu soruyu sorabiliriz: Gerçek samimiyeti performatif samimiyetten nasıl ayırabiliriz?

Bugün karşımıza çıkan samimiyet imgelerinin çoğu aslında performatif bir stratejiden ibarettir.

Gerçek samimiyet ile performatif olanı ayırmanın yolu ise üç ölçüte bakmaktır: niyet, tutarlılık ve risk.

Niyet gerçekten içtenliği mi yansıtıyor, yoksa bir aracı mı? Tutarlılık farklı bağlamlarda da korunuyor mu yoksa sahneye göre mi değişiyor? Ve en önemlisi, bu samimiyet bir bedel içeriyor mu?

Çünkü gerçek samimiyet risklidir; performatif samimiyet ise hep güvenli ve alkışa uygun biçimde kurgulanır.

Ancak bu ayrımı yapmaya belki de gerek yok. Çünkü günümüzde kitleler için gerçek içtenlikten çok, samimiyet rolünü en iyi oynayan tercih ediliyor.

Gerçek samimiyet bazen acı verici, rahatsız edici veya konfor alanını sarsıcı olabilir. Oysa performatif samimiyet izleyicinin beklentilerine uygun “tatlı” bir yakınlık sunar.

Sonuçta toplumsal beğeni, hakikati söyleyene değil, onu en iyi sunana yöneliyor. Böylece samimiyet, içtenlikten çok duygusal bir estetiğe dönüşüyor.

Belki de bugün asıl samimiyet, samimiyetin kendisinin nasıl bir stratejiye dönüştüğünü fark edebilmekte yatıyor.

İlgili Konular: #insanlık

Yazarın Son Yazıları

Pandeminin mirası bir sessiz salgın: Gooning

Pandeminin ardından yalnızlık yeni bir biçime büründü. Ekranların ritmiyle biçimlenen çağda “gooning”, sırf bir cinsel pratik değil, dijital odak ekonomisinin bir yansıması.

Devamını Oku
08.11.2025
Zamanın parçalanmış belleği

Zaman artık yalnızca ölçülebilir bir akış değil belleği, siyaseti ve ekonomiyi biçimlendiren bir iktidar aracı

Devamını Oku
25.10.2025
Samimiyet çağında samimiyetsizlik

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı.

Devamını Oku
05.10.2025
Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Devamını Oku
21.09.2025
Gündem zehirlenmesi

Artık “Yine ne oldu?” hissiyle uyanmak, politikleşmiş bir yorgunluğa dönüştü.

Devamını Oku
17.08.2025
Kamusal şizofreni

Söylenemeyenlerin çoğaldığı, herkesin birden fazla benlik taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. “Kamusal şizofreni” artık siyasetçilerin değil hepimizin hastalığı.

Devamını Oku
26.07.2025
Makbul queer

Makbul queer

Devamını Oku
12.07.2025
Düşünüyorum, öyleyse susayım!

Düşünce artık içerikten çok niyetiyle, sahibinden çok kökeniyle yargılanıyor. Bu sessizlik çağında en büyük özgürlük, hâlâ düşünebiliyor olmak.

Devamını Oku
28.06.2025
1000 > 100 bin

İnfluencer dünyasında artık takipçileriyle derin bağlar kuran içerik üreticileri yani mikro etkileyiciler yüz binlere ulaşan hesaplara göre markaların çok daha fazla ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Devamını Oku
25.05.2025
Kodlarda gizli erkek bakışı

Kodlarda gizli erkek bakışı

Devamını Oku
10.05.2025
Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Devamını Oku
03.05.2025
Elveda özgür Avrupa

Elveda özgür Avrupa

Devamını Oku
20.04.2025
Gerçeğin yokluğu

Gerçeğin yokluğu

Devamını Oku
12.04.2025
Umudu yaratanlar

Umudu yaratanlar

Devamını Oku
28.03.2025
Aklın çölleşmesi

Aklın çölleşmesi

Devamını Oku
15.03.2025
Korku ve ecel

Korku ve ecel

Devamını Oku
01.03.2025
Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Devamını Oku
23.02.2025
'Yapay zekâ kullanıyorum'

'Yapay zekâ kullanıyorum'

Devamını Oku
08.02.2025
Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Devamını Oku
01.02.2025
İhmalkâr

Bolu’da 78 yurttaşımızı yitirmemizle sonuçlanan otel yangınından beri sık duyduğumuz ve sürekli zihnimde tekrar eden kelime: İhmalkârlık.

Devamını Oku
25.01.2025
Ucubelerin sanatı

Ucubelerin sanatı

Devamını Oku
18.01.2025
Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Devamını Oku
10.01.2025
Genel izleyicinin tragedyası

Genel izleyicinin tragedyası

Devamını Oku
02.01.2025
Düş adacıkları

Düş adacıkları

Devamını Oku
30.11.2024
Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Devamını Oku
23.11.2024
Tekinsizliğe karışan deli

Birkaç farklı yerde, farklı tonlarda ve farklı cümlelerle bilgi sahibi olduğum bir anektod:

Devamını Oku
17.11.2024
Çaresizliğin zorbalığı

Çaresizliğin zorbalığı

Devamını Oku
08.11.2024
3F’den tek F’ye

3F’den tek F’ye

Devamını Oku
26.10.2024
4K netliğinde bir çaresizlik

4K netliğinde bir çaresizlik

Devamını Oku
05.10.2024
Hibrit kimlik ve sanal töreler

Hibrit kimlik ve sanal töreler

Devamını Oku
29.09.2024
Beyaz yakalı çobanlar

Beyaz yakalı çobanlar

Devamını Oku
22.09.2024
Gölgesinden korkan ülke

Gölgesinden korkan ülke

Devamını Oku
07.09.2024
Hangi geçmiş?

Hangi geçmiş?

Devamını Oku
17.08.2024
X etkisi ve cinsiyet politikası

X etkisi ve cinsiyet politikası

Devamını Oku
10.08.2024
Instagram’daki taşralı hayaleti

Instagram’daki taşralı hayaleti

Devamını Oku
03.08.2024
İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

Devamını Oku
26.07.2024
İç ve dış düşmanlar, gölgeler

İç ve dış düşmanlar, gölgeler

Devamını Oku
19.07.2024
Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Devamını Oku
05.07.2024
Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Devamını Oku
22.06.2024