Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?
Deniz Ülkütekin
Son Köşe Yazıları

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

21.09.2025 10:14
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’de son zamanlarda kültür-sanat alanında birçok kişi ve topluluğun soruşturmaya maruz kaldığını görüyoruz. 

“Kızılcık Şerbeti” dizisi hakkında başlatılan inceleme, Mabel Matiz’in şarkısına getirilen erişim engeli ve “Manifest” topluluğu üyelerinin gözaltına alınarak yurtdışı çıkış yasağıyla karşılaşmaları…

Ülkenin siyasi ortamı göz önüne alındığında bu gelişmeler kaygı verici olsa da artık pek kimseyi şaşırtmıyor. Çünkü pek çok kişi, adalet düzeninde ve adli süreçlerde yaşanan “keyfiyet”ten uzun süredir şikâyetçi.

Öte yandan bu örneklere baktığımızda ilginç bir durum da ortaya çıkıyor: Dizilerin veya müzisyenlerin soruşturma konusu olan içerikleri, sahne performansları veya şarkıları, Türkiye’de artık kanıksanan iktidar-muhalefet çekişmesinin dışına taşan tepkilerle karşılaşıyor.

Mevcut iktidar döneminde ülkenin muhafazakârlaştığını düşünen biri, “açık saçık” bulduğu bir sahneden rahatsız olabiliyor. Veya iktidarın “aileyi yücelten” söylemlerine karşı olan bir başkası, bir dizideki ilişki biçimlerini uygunsuz bulabiliyor.

Tersinden örneklersek; kimileri tarafından “ içi boş” bulunan bir topluluk, muhafazakâr ailelerden gelen genç hayranlarıyla farklı bir konuma evrilebiliyor.

Tüm bu gelişmelere “yaşamın ironisi” deyip geçmek de mümkün; kuşak farklarını aşan ortak tepkiler görmek de… 

Ancak işin güncel siyasetteki daha karmaşık ilişkilere uzanan bir boyutu var. Bugün biraz bundan söz etmek istiyorum.

GÜÇ MÜCADELESİ

Louis Althusser’e göre devlet aygıtı yalnızca bir otorite değil eğitim, din, medya ve hukuk üzerinden işleyen bir ideolojik yapıdır. Ancak bu aygıtların her birinde farklı sınıf çıkarları veya klikler konumlandığında, devletin kendisi bir çatışma alanına dönüşür. 

Bu çatışma bazen adaletin devlet otoritesini sağlamak için araçsallaştırılması gibi görünse de temelde klikler arası bir güç mücadelesidir.

Carl Schmitt’e göre ise siyaset, dost-düşman ayrımına dayanır. Ancak günümüzde bu ayrım sık sık sahte karşıtlıklar üzerinden yeniden üretiliyor. 

Kamuoyuna karşıt gibi sunulan kişilerin arka planda birlikte hareket ettiği, çıkar ortaklıkları kurduğu, hatta kriz anlarında birbirine alan açtığı örnekleri görüyoruz. Bu da, bir ölçüde siyasal olanın estetikleştirilerek sahnelenmesi anlamına geliyor.

Son 20 yılda Batı kulübünün dışına çıkan veya dışında bırakılan ülkelerde ise kurumsal rasyonellik zayıflamış, yerini kişisel sadakatlere ve çıkar odaklı ağlara dayalı bir yönetim biçimi almış durumda. 

Bu gelişmeye Batı’nın bakış açısı dışından yaklaşıldığında, “uluslararası güvensizlik” duygusunun bir yansıması veya kültürel dayatmalara karşı bir yanıt olarak okunması da mümkün.

Ancak tarihsel açıklamaları bir kenara bıraktığımızda, yurttaşların gündelik deneyimleri ciddi çelişkilerle dolu. 

Örneğin, gençliğini laik-demokratik bir siyasi düzende geçirmiş, bugün ise ülkenin muhafazakâr bir yarı-otokrasi çizgisine geldiğini düşünen orta yaşlıların, popüler kültür ürünlerine yönelttikleri muhafazakâr eleştiriler üzerinden laiklik veya ifade özgürlüğü sınırı çizmeleri açık bir çelişkidir.

Bu çelişkileri yalnızca sosyoloji üzerinden okumak da eksik kalır. Çünkü günümüzde yaşanan bazı karşıtlıkların “ideolojik” değil, “lojistik” olduğu söylenebilir. 

Yani bir klik veya grup için kaynaklara erişim, medyada temsil, bürokratik kadrolaşma gibi lojistik üstünlüklerin yeniden paylaşımı, siyasette ideolojik çatışma gibi sunuluyor. 

Sonuçta partiler üstü çıkar toplulukları, kitleleri yönlendirme gücünü kullanıyor ve bu mücadeleye ideolojik bir görünüm verilse de asıl çatışma güç ve kaynak dağılımı üzerinden yaşanıyor.

Bu açıdan bakıldığında, Gramsci’nin vurguladığı gibi kültürel alandaki çatışmalar aslında kimin toplumda “normal” ve “meşru” tanımını yapma gücüne sahip olduğuyla ilgilidir. 

Bu gerilim, farklı sermaye türlerinin (ekonomik, kültürel, siyasal) çarpışmasının bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir.

Öte yandan kültür-sanat alanında açılan bir soruşturma, konunun kapsadığı alan nedeniyle görünmez bir olağanüstü hâlin veya sıkıyönetimin meşrulaştırılmasını da tetikliyor olabilir. 

Dolayısıyla son dönemdeki davalar, erişim engelleri ve gösteri yasaklarını tekil olaylar olarak görmek yanıltıcı olur.

Bugün soruşturma açılan bir dizi, yarın erişim engeli konulan bir şarkı ya da yasaklanan bir gösteri… Her biri, görünüşte ayrı gerekçelerle gündeme gelse de toplamda “kimin konuşabileceğine, kimin susması gerektiğine” ilişkin yeni sınırlar çizer.

KAMUSAL ŞİZOFRENİ

Bu noktada bireylerin tutumlarındaki çelişkiler de dikkat çekicidir. Aynı kişi, bir olayda ifade özgürlüğünü savunurken başka bir durumda muhafazakâr reflekslerle sansürü meşru görebiliyor. 

Bu, yalnızca politik tutarsızlık değil giderek kamusal şizofreni hâline gelen toplumsal bir ruh durumudur. 

Çünkü bireyler, kendi değerleriyle kliklerin dayattığı değerler arasında sürekli gidip geliyor, bu da sahici bir duruşun erimesine yol açıyor.

Çelişkili tutumlar, bireyde ahlaki yorgunluk ve siyasal alana karşı derin bir güvensizlik yaratıyor. “Gerçekten kim kimin karşısında?” sorusu, gündelik siyasal algının merkezine yerleşiyor. 

Bu belirsizlik, toplumsal belleğin hızla dağılmasıyla birleştiğinde, toplumun hafızası sürekli “sıfırlanıyor” ve hiçbir sorun kalıcı bir siyasal sonuç doğurmuyor.

Böyle bir zeminde yurttaş, artık etkin bir özne olmaktan çıkıp çıkar topluluklarının oyununu izleyen pasif bir seyirciye dönüşüyor. 

Siyasi olan, gerçek bir çatışma alanı değil temsil edilen bir gösteri hâline geliyor. Ve toplum, bu gösterinin izleyicisi olmaya mahkûm ediliyor.

Tüm bu tablo, demokrasinin yalnızca sandıkla sınırlı bir mekanizma hâline getirilmesi değil, aynı zamanda günlük yaşamın da klikler arası güç mücadelesine göre biçimlendirilmesi anlamına geliyor.

Bu yüzden demokratik siyaset, toplum için bir temsil zemini olmaktan çok çıkar gruplarının araçsallaştırdığı bir oyuna dönüşüyor. 

Yurttaşın siyasetten beklediği şey, kamusal fayda değil en fazla kendi gündelik yaşamına dokunacak küçük rahatlamalar oluyor.

Böylece siyaset, geniş kitleler için bir hak arama alanı değil, başkalarının hamlelerini izlemekten ibaret bir seyirlik hâline geliyor. Ve bu seyirlikte kendilerine biçilen rolün dışına taşanlara yer yok.

Yazarın Son Yazıları

Pandeminin mirası bir sessiz salgın: Gooning

Pandeminin ardından yalnızlık yeni bir biçime büründü. Ekranların ritmiyle biçimlenen çağda “gooning”, sırf bir cinsel pratik değil, dijital odak ekonomisinin bir yansıması.

Devamını Oku
08.11.2025
Zamanın parçalanmış belleği

Zaman artık yalnızca ölçülebilir bir akış değil belleği, siyaseti ve ekonomiyi biçimlendiren bir iktidar aracı

Devamını Oku
25.10.2025
Samimiyet çağında samimiyetsizlik

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı.

Devamını Oku
05.10.2025
Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Devamını Oku
21.09.2025
Gündem zehirlenmesi

Artık “Yine ne oldu?” hissiyle uyanmak, politikleşmiş bir yorgunluğa dönüştü.

Devamını Oku
17.08.2025
Kamusal şizofreni

Söylenemeyenlerin çoğaldığı, herkesin birden fazla benlik taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. “Kamusal şizofreni” artık siyasetçilerin değil hepimizin hastalığı.

Devamını Oku
26.07.2025
Makbul queer

Makbul queer

Devamını Oku
12.07.2025
Düşünüyorum, öyleyse susayım!

Düşünce artık içerikten çok niyetiyle, sahibinden çok kökeniyle yargılanıyor. Bu sessizlik çağında en büyük özgürlük, hâlâ düşünebiliyor olmak.

Devamını Oku
28.06.2025
1000 > 100 bin

İnfluencer dünyasında artık takipçileriyle derin bağlar kuran içerik üreticileri yani mikro etkileyiciler yüz binlere ulaşan hesaplara göre markaların çok daha fazla ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Devamını Oku
25.05.2025
Kodlarda gizli erkek bakışı

Kodlarda gizli erkek bakışı

Devamını Oku
10.05.2025
Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Devamını Oku
03.05.2025
Elveda özgür Avrupa

Elveda özgür Avrupa

Devamını Oku
20.04.2025
Gerçeğin yokluğu

Gerçeğin yokluğu

Devamını Oku
12.04.2025
Umudu yaratanlar

Umudu yaratanlar

Devamını Oku
28.03.2025
Aklın çölleşmesi

Aklın çölleşmesi

Devamını Oku
15.03.2025
Korku ve ecel

Korku ve ecel

Devamını Oku
01.03.2025
Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Devamını Oku
23.02.2025
'Yapay zekâ kullanıyorum'

'Yapay zekâ kullanıyorum'

Devamını Oku
08.02.2025
Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Devamını Oku
01.02.2025
İhmalkâr

Bolu’da 78 yurttaşımızı yitirmemizle sonuçlanan otel yangınından beri sık duyduğumuz ve sürekli zihnimde tekrar eden kelime: İhmalkârlık.

Devamını Oku
25.01.2025
Ucubelerin sanatı

Ucubelerin sanatı

Devamını Oku
18.01.2025
Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Devamını Oku
10.01.2025
Genel izleyicinin tragedyası

Genel izleyicinin tragedyası

Devamını Oku
02.01.2025
Düş adacıkları

Düş adacıkları

Devamını Oku
30.11.2024
Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Devamını Oku
23.11.2024
Tekinsizliğe karışan deli

Birkaç farklı yerde, farklı tonlarda ve farklı cümlelerle bilgi sahibi olduğum bir anektod:

Devamını Oku
17.11.2024
Çaresizliğin zorbalığı

Çaresizliğin zorbalığı

Devamını Oku
08.11.2024
3F’den tek F’ye

3F’den tek F’ye

Devamını Oku
26.10.2024
4K netliğinde bir çaresizlik

4K netliğinde bir çaresizlik

Devamını Oku
05.10.2024
Hibrit kimlik ve sanal töreler

Hibrit kimlik ve sanal töreler

Devamını Oku
29.09.2024
Beyaz yakalı çobanlar

Beyaz yakalı çobanlar

Devamını Oku
22.09.2024
Gölgesinden korkan ülke

Gölgesinden korkan ülke

Devamını Oku
07.09.2024
Hangi geçmiş?

Hangi geçmiş?

Devamını Oku
17.08.2024
X etkisi ve cinsiyet politikası

X etkisi ve cinsiyet politikası

Devamını Oku
10.08.2024
Instagram’daki taşralı hayaleti

Instagram’daki taşralı hayaleti

Devamını Oku
03.08.2024
İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

Devamını Oku
26.07.2024
İç ve dış düşmanlar, gölgeler

İç ve dış düşmanlar, gölgeler

Devamını Oku
19.07.2024
Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Devamını Oku
05.07.2024
Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Sınıfsallaştıramadıklarımızdan mısınız?

Devamını Oku
22.06.2024