Elçin Poyrazlar

Anayasa teklifi mayın tarlası

29 Aralık 2022 Perşembe

İktidarın anayasa değişikliği teklifi laiklik ilkesini ve kadın haklarını baltalama hedefiyle yaptığı bir siyasi hamle. 

500'ü aşkın imzacı kuruluşla birlikte Eşitlik için Kadın Platformu’nun basın açıklamasında uyardığı gibi İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkan, anayasayla güvence altına alınmış temel hakları ihlal eden, yargının bağımsızlığını yok eden bir iktidarın anayasa değişikliği teklifi yapması giderayak ülkenin temeline dinamit döşemekten farksız. 

Anayasa değişikliği teklifinin tehlikelerini madde madde sıralamak gerekirse:

-Bu teklif bir kez daha kadınları başörtülü ve başörtüsüz diye ayırıyor.

-Temel haklardan sayılan kılık kıyafet özgürlüğü, Anayasa’nın konusu yapılıyor ve belli kesimler için daraltılıyor.

-Teklifte Anayasa 24. maddeyle ilgili değişiklik önerisi mevcut Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” ilkesiyle açıkça çelişiyor. 

-Bir dini inancın belli bir yorumuna dayalı kıyafetlere mutlak bir dokunulmazlık getirirken, diğer kıyafetlere ilişkin devletin keyfi de olsa her türlü kısıtlamayı yapabilmesinin önünü açıyor. 

-Eşitlik ilkesini ihlal ederken, anayasa eliyle ayrımcılıkları kurumsallaştırıyor.

-Anayasa ve yasalarda “dini inanç sebebiyle” yapılacak yeni bir düzenleme, ileride yapılabilecek farklı yorumlarla laiklik, demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri bağlamında sorunlar getiriyor. 

-Maddede, “dini inanç sebebiyle ve tercih ettiği kıyafet nedeniyle” ifadesi konuyu “başörtüsü” serbestisi ile ilişkili bir düzenlemenin ötesine götürüyor ve dini inançlara bağlı olmayan diğer kıyafet seçimlerini hukuki korunmadan mahrum bırakıyor.

-“Dini inancı sebebiyle” “kadının başını örtmesi” gibi ibarelerle devletin belli bir dinin yorumlarıyla yapacağı düzenlemeler Anayasa’ya dahil edilmiş oluyor. 

-Bu anayasanın “Başlangıç” kısmında “lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” ilkesine ters düşüyor. 

-İktidar bu düzenlemeyi referanduma götürmek istiyor. Oysa temel hak ve özgürlükler referandum konusu yapılamaz. 

-Hukukçuların vurguladığı gibi kadınların “başı açık” ve “başı kapalı” olarak tarif edildiği bir metin ayrımcılık için zemin oluşturuyor. 

-Anayasa'nın 41'inci maddesine “Aile, kadın ve erkekten oluşur” tanımı getiriliyor. 

-Bu değişiklikle ilişkili gerekçedeki açıklamalar, LGBTİ+’ları açıkça “sapkın” ilan eden bir nefret söylemi içeriyor ve konunun anayasal düzlemde LGBTİ+’larla ilişkilendirilmesi meseleyi hem siyasi hem de ideolojik hale getiriyor. 

-Teklifteki, aile “…ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” ifadesi, fiilen bir aile tanımı yapıyor, böylece başka türlü ailelerin, örneğin çocuğu ile yalnız yaşayan kadın ya da erkeğin aile kabul edilmemesi ve böylece kadınların boşanmasını ya da yetişkin kadınların bekar yaşamasını zorlaştırıcı uygulamalara yol açma tehlikesini getiriyor.

-Teklifin genel gerekçesinde ‘insan tabiatına uygun bir birliktelik’ ifadesi anayasaya giriyor. Böylece hiçbir bilimsel ve hukuk normuna sığmayan, kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıkları işaret eden eşitsiz politikaların, nefret suçlarının ve ayrımcılığın önü açılıyor. 

-Medeni Yasa’da konuya ilişkin maddeler evlilik ifadesiyle tanımlanırken ‘evlilik birliği’ gibi bir kavramın kullanılmış olması, imam nikahlarını yükseltme riski taşıyor.

-Genel gerekçede "bir kadın ile bir erkeğin birbiriyle evlenmesiyle” ifadesi yer almasına karşın madde düzenlemesinde sayı ifade edilmeksizin “kadın ile erkeğin” ifadesi erkek çok eşliliğine yol açma tehlikesi taşıyor. 

Din, inanç, ibadet özgürlüğü, laiklik, eşitlik gibi temel haklar ve kavramlar referandumla asla tartışmaya açılamaz. 

Anayasa teklifi kadınları siyasi bir rehine olarak kullanarak, cumhuriyetin yüzüncü yılı için büyük tehditler barındırıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları