Bizim buralarda değişen bir şey yok. Oynanan futbol yine zevk vermiyor. Hakemler yine takımına göre karar veriyor. Futbolun kuralları yine forma renklerine göre değişiyor. İmtiyazlılar yine aynı, haksızlığa uğrayanlar da. Yine sabah akşam adaletsizlikten bahsediyoruz ama aslında kimsenin gerçekten adalet istediği yok. İstenen; başkasına gösterilen ayrıcalıkların kendilerine daha fazlasıyla gösterilmesi. Yine transfer dönemleri taraftar uçaktan yeni yeni futbolcuların indirilmesini bekliyor. Yine büyük takımların taraftarları ne kadar transfer yapılırsa o kadar başarı olacağını sanıyor. Yine kulüp yöneticileri taraftarların tepkisini azaltmak için günü kurtarmaya yönelik transferlerin peşinde.
Diyorum ya değişen bir şey yok bizim buralarda. Çünkü var olan bu bozuk sistem yine kendini korumaya, farklı olanı dışarı atmaya devam ediyor. Çünkü futboldan rant elde edenler bunu böyle istiyor, imtiyazlarını kaybetmek istemiyor. Bakın 4 gün önce bir haber çıktı. Newcastle United, Gençlerbirliği’nden yeni 18 olmuş Baran Yıldız’ı almış. Bu genci bilen duyan var mıydı düne kadar? Hiç sanmam. Onlar böyle gençleri dünyanın her yerinden buluyor bizse nerede artık takımında oynayamayan yaşı kemale ermiş “şöhretli” futbolcu var, onları büyük paralarla alma peşindeyiz. Dahası bunu her sezon yeniden yapıyoruz. Takımı neredeyse sil baştan değiştiriyoruz. Sorun futbolcularda değil futbolu yönetme biçimimizde oysa ki.
Dilimde tüy bitti bunları tekrarlamaktan; istikrar olmayan takımlarda başarıda da istikrar olmaz. Uyum olmayan takımlarda iyi futbolcular da iyiliklerini gösteremez. Bir futbolcunun doğru yorumlanması için takıma bütüncül bakmak gerekir. Ama yok anlayışlarda bir gıdım değişme yok. Koşamayan takım olur mu? Ama işte böyle kurulan takımlarda oluyor. 50 dakikada pili biten oyuncularla başarı mümkün mü? Beşiktaş’ın mesela her şeyden önce koşabilen oyunculara ihtiyacı var. Önce fizik kondisyon sonra teknik kondisyon filan falan... Bakalım bu gidişata “dur” diyebilecek birileri olabilecek mi, birlikte göreceğiz.