Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Nedir bu kabine övgüsü?
Yeni kabine çok konuşuldu. Ama kabineden önce dikkat edilmesi gereken bir nokta var. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Bu dönem Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilmesiyle ilgili değil. Sosyolojik olarak değişen bir Türkiye göreceğiz.
Ülkemize kaçak yollardan giren ve ellerini kollarını sallayarak gezen ne idüğü belirsiz milyonlarca kaçağın geri gönderilmesi ile ilgili kesin ve net kararlar alınması gerekiyor. Simülasyonları yapılmıştır diye umuyorum fakat tahminen 10 yıl sonra nüfusun yüzde 5-10’unu Arap-Afgan kökenliler oluşturacak. Milletvekilleri, partileri belki Meclis’te grupları olacak.
Çok uzak tarihe bakmamıza da gerek yok. Önümüzde yerel seçimler var. Mesela CHP milletvekili Özgür Karabat resmi verilere dayanarak kendisinin de seçim bölgesi içinde bulunan Başakşehir hakkında bir bilgi vermişti. Başakşehir’de 12 bin yabancı seçmenin olduğunu belirtmişti. Bir seçmenin dahi seçim sonucunu belirlediği bir sistemde 12 bin yabancı seçmenin olduğu bir ilçede seçim sonucunun ne kadar adil olduğunu düşünebiliriz ki?
Bir karışıklığa da dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde bulunan yabancılar için çeşitli tanımlamalar yapılıyor: göçmen, mülteci gibi... Sayılar verilirken de ne yazık ki genel bir sayı veriliyor. Açıklanan resmi sayılar sadece kayıt altında bulunan Suriyelilere dair verilen sayılardır. Ülkemizde bulunan Suriyeliler “Geçici koruma statüsünde bulunanlar” diye geçiyor. Bu kayıtlı olduğu belirtilen kişiler. Ancak kayıtlı olmayan Suriyeli sayısının kayıtlı olanlara eş sayıda olduğu iddia ediliyor. Suriyeliler dışında ise ülkemize kaçak yollarla gelen milyonlarca Afganistan, Hindistan, Pakistan, Bangladeş uyruklu kişiler var.
Kendi mahalleleri, kendi iş dünyası, sendikaları, kendi okulları, mesleki örgütleri kurulacak. Yeni evlilikler yapılacak, yeni çocuklar doğacak, yeni bir toplum yapısı bizi karşılayacak.
Şu soru çok kritik: Bizi gelecekte bir kırılma bekliyor olacak. Radikal İslam kökenli Arap-Afgan kaçak göçmenleri, laik, sosyal bir hukuk devlet yapısı olan Türkiye Cumhuriyeti’ne adapte edebilecek miyiz, yoksa onların çizgisine mi yaklaşacağız?
Düşünüyorum, Osmanlı İmparatorluğu’nun çokuluslu yapısı içinde Rum ve Ermeni milletler, toplumun, en ileride olan, ticaretle uğraşan, ekonomiyi ayakta tutan parçasıydı. Kürtler ve Türkler orduya asker yetiştirip çiftçilik yapıyordu. Zanaat, ticaret, tüccarlık, kuyumculuk vb. işkolları gayrimüslimlerdeydi. Dolayısıyla yüzyıllar hatta binyıllarca bu topraklarda yaşamış milletler olarak entegrasyon gibi bir dertleri yoktu. Keza Anadolu, bizim topraklarımız olduğu kadar aslında onların da memleketiydi. Berlin Antlaşması’ndan sonra bu yapı, emperyalistler tarafından özellikle bozuldu ve toplumun içerisinde bulunduğu kaos, antlaşma masalarında kullanılmak üzere ekonomi-politik bir araç haline getirildi.
Fakat şimdi öyle değil. Okuduğum ve araştırabildiğim kadarıyla, Osmanlı döneminde dahi Anadolu topraklarında bu kadar Arap-Afgan kökenli bir millet yapısı hiçbir zaman olmadı. Osmanlı, Libya’da, Arabistan’da, Suriye’de, Cezayir’de Araplara yüzyıllarca hükmetti ama Anadolu’ya kimseyi sokmadı.
Çünkü Osmanlı bürokrasisi, devlet aklı, demografinin değiştirilmesinin yüzyıllardan bu yana birer fetih aracı olduğunu biliyordu. Fatih Sultan Mehmet bunu Rumeli topraklarını ele geçirdiğinde uyguladı.
Anlatmak istediğim şu: Bugünün kaçak göçmenleri yarının kitle hareketlerini, suç merkezlerini oluşturacak, Türkiye düşmanlarının her fırsatta deşeceği zayıf karnı olacak. Yarın güçlendiklerinde, sermayelerini biriktirdiklerinde Amanos Dağları’nda Arap PKK’sinin doğmayacağını kim garanti edebilir? ABD’nin gemilerle silah yardımı yapmayacağını kim garanti edebilir? Yarın ters düştüğünüzde şehirlerde bombaların patlamayacağına kim söz verebilir? Bunları yazınca ırkçı oluyoruz. Ama neoliberal kafaya bu ülke yeterince kandı. Daha şimdiden Hatay için referandum çağrıları yapılmaya başlandı. Artık bu saatten sonra tek yapılacak şey plan plan plan... Doğru bir adaptasyon için planlı bir iktidar, planlı bir kabine, planlı yerel yönetim politikası gerekiyor.
İşte tam da bu yüzden yeni kabinenin açıklanmasını merakla bekledim. Nedense herkeste bir övgü, memnuniyet, beklentinin arttığı bir tablo görüyorum. Yahu bu kabine “Biz çok milliyiz” yalanları altında Batı’ya teslim olunacağının ilanı. Mehmet Şimşek dediğiniz kişi Londra borsalarında Katarlı şirketlere “danışmanlık” adı altında simsarlık yapan bir isim. Erdoğan’ın daha önce kürsüden “dolandırıcılıkla” suçladığı biri.
Atanan bazı bakanların sosyal medya hesaplarından paylaştığı “Fethullah Gülen’i seviyorum” gibi tweet’lerine hiç girmiyorum.
Sonuç olarak Türkiye’yi, kaçak göçmenlerle, iflas etmiş ekonomisiyle, acı reçeteyi halkına yükleyecek yeni kabinesiyle sorun dolu bir beş yıl bekliyor. Ha bu yönetim erken seçime gitmek zorunda kalır mı onu da yerel seçimlerden sonra göreceğiz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Colani’nin arabası
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Çiçekçiyi yumrukla öldürmüştü: İstenen ceza belli oldu