Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir Garip İstifaname - Prof. Dr. Erendiz ATASÜ
Bizim kuşak ortaokuldayken, Türkçe derslerinde resmi yazışmaların nasıl kaleme alınacağı öğretilirdi. Kişisel mektuplaşmalardan farklı idi, iş mektuplarının, dilekçelerin üslubu. Belli bir açıklık, nesnellik ve ciddiyet gerektirirdi; kişiselliğe ve duygusallığa böyle metinlerde yer yoktu ve metin doğru makama seslenmeliydi.
Şimdilerde öğretiliyor olmamalı ki genç kuşak istifa etmesini
bilemiyor. Sonuçta istifaname
hem bir iş mektubu hem bir dilekçedir
ve atamayı yapan makama hitap eder. Siyasi istifalar hep bildiğimiz gibi belli
görüş ayrılıklarına işaret
eder.
Doğu toplumlarında, demokratik şeffaflık tam olarak gelişemediği için, siyasi bir istifada çoğu kez gerçek
neden söylenmez. “...mazeretime binaen istifamın
kabulünü saygıyla arz ederim’’
diye seslenir, görevli;
kendisini atamış olan üst makama.
Ne olmuştur? Deneyimsiz bir genç, ultra kudretli Sayın akrabası yani Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yüksek sorumluluk talep eden bir göreve getirilmiş, birkaç yıl çalıştıktan sonra istifa etmiştir.
BAKAN KİME SESLENİYOR
Olayın dış görünümü budur. Aslı nedir?
Bilmiyoruz. Bizim, yurttaşlar olarak, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nde
bakanlar hangi kıstaslara göre
ve nasıl bir prosedür izlenerek atanır, bilebilmemiz mümkün değil. Siyasetçiler arasındaki ayrılıkların, devletin ve
halkın çıkarları üstüne yön
ve yöntem farklılaşmalarından
mı, hizip çekişmelerinden mi,
meydana geldiğini bilebilmemiz de mümkün değil.
Bütün
bunlar sabık bakan, sayın Berat Albayrak’ın istifasını bir toz bulutunun örtmesine ve “rivayetin’’ çeşitlenmesine yol açıyor.
İşin bu tarafını siyaset yorumcularına bırakıyorum.
Serde yazarlık var ya, benim zihnime takılan başka şey, sayın Bay Albayrak’ın
kişisel hesabından duyurduğu istifanın metni! Türkiye Cumhuriyeti’nin
geleneğinde böyle bir istifa
söylemi yoktur. Sanırım,
Osmanlı’da da yoktur.
Bu metin her halde atama makamına seslenmemektedir.
Öyleyse kime seslenmektedir?
Halka mı, yoksa Hakk’a mı?
Bu bir özsavunu mudur; öyleyse suçlama nedir?
Yoksa şikâyetname midir?
Öyleyse uğranılmış haksızlık
hangisidir?
Tamamen din dışı bir alanda seyreden ekonomiyle ilgili bir
metindeki bu dinsel söylem
nedir, niçindir?
Herhalde bu
söylemi pek çok kişi yersiz bulmuştur da olayın işaret
ettiği gizemlerin yanında söylem
ile ilgilenmek ‘’şekilcilik’’ gibi
mi durmaktadır?
Ama şekil her zaman önemlidir; çünkü her
şekil aslında belli bir içeriği
örter.
GEÇİŞTİRİLMEMELİ
Dinsel söylemle üstü sıvanmış imalarla, yakınmalarla ve ilişkileri bilemediğimiz için kestiremediğimiz üstü kapalı başka muhtemel ipuçlarıyla oluşturulmuş bu istifa biçimi kanımca geçiştirilemez, geçiştirilmemelidir; devletin ciddiyetini büsbütün zedelediği için, gerekmeyen bir yerde dinsel söyleme başvurarak din dışı hayatın dinselleştirilmesine katkıda bulunduğu için. Laik muhalefet bu olguları gözden kaçırmamalıdır, kanımca.
Peki ya dindarlar, dinsel söylemin uluorta kullanılmasının gerekli olduğu durumlarda etkisiz
kalmasına, işlevsizleşmesine
yol açacağını göremiyorlar mı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev