Olaylar Ve Görüşler

Çözüm sürecini tekrar hatırlayalım - Ömer Can TALU

21 Kasım 2022 Pazartesi

Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılan ve muhtemelen de tartışılmaya devam edecek konularından biri AKP iktidarı döneminde girişilen ve popüler adıyla “Çözüm Süreci” diye bilinen süreçtir. Bu süreci “Ergenekon süreci”, dış politikadaki “Stratejik Derinlik süreci”, “monşerler ve askeri vesayetten kurtulma süreci” gibi olaylarla birlikte okumak mümkün olduğu gibi bu başka ve daha uzun bir bahsin konusu.

“Demokratik açılım süreci” veya o dönemki diğer ismiyle “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” şeklinde adlandırılan süreç öncelikle istihbarat düzeyinde görüşmelerle başladı. Ki bu görüşmelerden birinin ses kaydının ilerleyen yıllarda sızdırılması dönemin hükümetini zor durumda bırakmıştı.

Ardından bazı siyasilerin söylemleri ve yine bir kısım medyanın -başta dönemin FETÖ medyası olmak üzere- kamuoyuna yönelik propagandaları başladı.

NELER SÖYLENDİ?

Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 11 Mart 2009’da Kürt sorunuyla ilgili “Bu meseleyi sadece sınır dışına yüklemek yanlış olur” dedi ve hemen birkaç gün sonra  Kuzey Irak için “Kürdistan” ifadesini kullandı.

Kısa süre sonra yine Gül, “Kürt sorunu Türkiye’nin birinci sorunudur ve mutlaka halledilmelidir” dedi.

Gül’ün açıklamalarından birkaç ay sonra dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, süreçle ilgili görüşme ve toplantılara başladı. Atalay, “Bir aylık süre zarfında yaptığım görüşme ve toplantılar süreç açısından son derece olumlu olmuştur” dedi.

15 Kasım 2009’da dönemin Başbakanı Erdoğan süreçle ilgili olarak “Milli birlik ve kardeşlik projemiz bir hedeftir. Demokratik açılım süreciyle bu hedefe ulaşacağız” dedi.

YAŞATILAN TRAVMALAR

Bu açıklamalar her şeyin başlangıcı oldu. Bu tarihten itibaren 2015 yılına kadar, Türkiye’de “çözüm” uğruna Türklük “ayaklar altına alındı”, terörist başı, AKP’ye yakın bazı gazeteciler tarafından kahraman yapıldı, adında Türk geçen her icraat, her iş ve her kurum sorgulanıp ayıplanır oldu, meydanlarda terörist başının mektupları okundu, sınırda teröristler davullarla karşılandı, FETÖ’nün hasretle beklediği anayasa değişikliği yapıldı, onlarca asker şehit oldu, FETÖ-AKP çatışması başladı, terör örgütü şehirlerde yuvalanarak hendekler kurdu ve yine bu şehirlerin temizlenmesi için yüzlerce asker ve polisimiz şehit oldu.

Bu süreçte milli gururumuzu paramparça eden, devlet teamüllerimizi yerle yeksan eden o kadar çok olay yaşandı ki bahsi geçenlerin sadece başlıkları bile yazılmaya kalksa gazete sütunları yetmeyecektir.

Yaşanan onca şeyden sonra geldiğimiz bugünlerde ise Türk yurttaşların hafızasıyla alay edercesine, Türk milletine ve devlet geleneğine yaşatılmış onlarca travma ortadayken yine birileri “Çözüm süreci tekrar başlatılmalı” teraneleri okumaya başladı.

İnsanları Türk olduğunu söyledikleri için aşağıladığınız, travma yaşattığınız, teröristlerin şehirlerde kamp kurduğu ve sonucunda yüzlerce şehit verdiğimiz bu sürece yeniden başlanmasını talep edenler, daha bu acıların hesabı sorulmamışken neyi amaçlamaktadır? Yoksa yeni bir “çözüm süreci” karşılığında Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti için sözler mi verilmektedir?

ÖMER CAN TALU

GAZETECİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları