Cumhuriyetin 100’üncü yılında ‘Dil Bayramı’mız - Sevgi ÖZEL
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Cumhuriyetin 100’üncü yılında ‘Dil Bayramı’mız - Sevgi ÖZEL

26.09.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhuriyetin 100’üncü, Harf Devrimi’nin 95’inci, Dil Devrimi’nin 91’inci yılına eriştik. 100’üncü yılı, devrimlerimizin yıldönümlerini alanlarda, bütün okullarda kutlamak isterdik. Sözde milliyetçiler Cumhuriyetin devrimleriyle hesaplaşarak ulusal günleri unutturmak istediler. Bugün genç akıllar ülkeyi terk ederken, ekmek askıda bile değilken Cumhuriyetin olanaklarıyla Meclis’e girenler laik eğitime savaş açtılar; “şeriat” diyeni yüreklendiriyorlar. Her sokakta Atatürk’le devrimler karalanıyor. Bugün tek sorunumuz ekonominin ayar bozan öğesi “enflasyon” değil, tepeden tırnağa kullanılan dildir. Her alanın bilimi varken tüm sorunlar dinsel kavramlarla açıklanabiliyor; oysa yalanlar doğrular, eksikler fazlalar salt dille anlatılabilir; dil bilinciyle ayıklanabilir. Dilin de geçmişi ve bilimi var. 

TÜRKÇENİN VARSILLIĞI

Türklerin Orta Asya’da kurdukları devletlere ilişkin kısıtlı kaynaklar bile Türkçenin varsıllığını gösterir. 10. yüzyılda İslamiyete geçen Oğuz boyları İranlılar ve Araplarla yakınlaşarak Selçuklu İmparatorluğu’nu kurmuş; yöneticiler ve din adamları halkı, “Peygamber Arap, Kuran Arapça, cennette Arapça konuşuluyor” diye etkilemiştir. Yönetimde Arapça, sanatta Farsça yeğlenerek Türkçeden vazgeçilmiştir. Osmanlı’nın yönetici ve aydınları da Selçuklu gibi Arapça-Farsçayı baş tacı yapınca Türkçe ötelenmiş; iki dilin boyunduruğu altındaki Osmanlıca denen yapay dil doğmuştur. Halife padişahlarla Arapçaya yöneliş pekişmiş; Türkçe, “kaba Türkün” dili diye aşağılanmıştır. 

ÖNGÖRÜSÜ YÜKSEK DEVRİMCİ

İmparatorluklar kuran Türklerin sarayları, güce yaslanan aydınları Türkçeyi hiç sevmemiştir. Kendine Osmanlı, diline Osmanlıca diyen imparatorluk yükselişin ardından hızla toprak yitirirken Rönesansa, dinde reforma, Fransız Devrimi’ne, eğitime, insan haklarına, hukuka, teknolojiye yönelik değişimleri de görememiş, “matbaa”yı yüzyıllar sonra kullanmasının bedeli dile yazılmıştır. 1800’ler biterken aydınlar, Türkçenin yalınlaştırılması için atağa geçmiş; şairler yazarlar her alanda dili tartışmıştır. Ne ki kapağında Türkçe sözlük yazan tek yapıt yoktur; olanın da adı Türkçe değildir. Aydınlar dili tartışırken başlayan Kurtuluş Savaşı utkuyla sonuçlanmıştı. Öngörüsü yüksek bir devrimci olan Mustafa Kemal yaşananların tanığı bir Osmanlı aydınıydı. Dinsel anlam yüklenen yazı ve dilin büyük bir sorun olduğunu biliyordu.

ÜÇ YASA

Cumhuriyet Devrimlerinin önemli ayağı 1924’te hilafeti, Şeriye-Evkaf Vekâleti’ni kaldıran, Öğretim Birliği’ni sağlayan üç yasadır. Atatürk, bu üç yasayla “ümmi kul” olan, ulus (millet) duygusu taşımayan “ümmet”ten, din ve ırkın baskın olmayacağı bir ulus yaratmıştır. Cumhuriyet Devrimlerinin öteki güçlü ayakları 1928’deki harf, 1932’deki Dil Devrimi’dir. Bu devrimler düşünce özgürlüğünün ve laik eğitimin özüdür. 12 Eylül darbecileri, Atatürk’ün eliyle yazdığı vasiyetnameyi çiğneyip dernek olarak kurduğu Türk Dil Kurumu’nu 1983’te kapattılar. Vasiyetnamesinin çiğnenmesi, kurumlarının kapatılması Atatürk’e ve Cumhuriyete ihanetti! Dil Devrimi çok yasak gördü; durdurulamadı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Dil Devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutunda” demesi; devrimi, “tarihinin en büyük kelime katliamı” diye nitelemesi; “Bugün genç birinin; Mehmet Akif’i, Ömer Seyfettin’i ve Ahmet Haşim’i dahi anlayamıyor olmasının, bu dönemde Türkçeye yapılan suikastın sonucu olduğunu” söylemesi danışmanlarının yanlış bilgi aktarmasından kaynaklanıyor olabilir; çünkü bu yazarlar Türkçe ve edebiyat derslerinde okutuluyor. Cumhurbaşkanı da doğallıkla devrimin sözcüklerini kullanıyor. 

Dün saraylar, saraylara öykünenler “yerli ve milli” iken Dil Devrimi’ni savunanlar solcu, bölücü, komünistti; bugün devrimin gücü herkese ders veriyor. 

Cumhuriyetin 100’üncü, Harf Devrimi’nin 95’inci, Dil Devrimi’nin 91’inci yılı kutlu olsun!

SEVGİ ÖZEL

DİL DERNEĞİ BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Hukuk var mı ki adalet olsun! - Av. Arif Anıl Öztürk

Geçtiğimiz günlerde avukat bir dostumla CHP’ye kayyum atanması ihtimali üzerine başlayan tartışmamız ülkemizdeki adaletin varlığı üzerine devam ediyorken ağzımdan şöyle bir cümle çıktı...

Devamını Oku
09.07.2025
Bu dünyadan bir Nihat Genç geçti... - Yaşar Altıntartı

Kendisiyle ister aynı düşüncede olunsun ister farklı; onun yazıp çizdiklerine, cesaretle savunduğu fikirlere kayıtsız kalamazdınız.

Devamını Oku
09.07.2025
Yanarak giden vatan - Hamza Kie

Gözümüzün önünde cayır cayır yanan yalnızca ağaçlar değil; vicdanlarımız, çocuklarımızın geleceği, ülkemizin ciğeridir.

Devamını Oku
09.07.2025
Bölgesel kaos ve derinleşen yoksulluk - Prof. Dr. Mehmet Tomanbay

Geçen ay bir TV kanalında dünya çapındaki gururumuz besteci, piyanist Fazıl Say sorulan bir soru üzerine Rus klasik müzik bestecisi Çaykovski’nin “Dünya mükemmel olmadığı için sanat var” sözünü dile getirdi.

Devamını Oku
08.07.2025
Laiklik, demokrasi ve ifade özgürlüğü - Doğan Ergenç

İfade özgürlüğü nedir? Bir kişinin şiddeti teşvik etmeden, hakarete ve nefret söylemine başvurmadan herhangi bir konuda yazmasıdır, çizmesidir, konuşmasıdır.

Devamını Oku
08.07.2025
Prof. Dr. Süheyl Donay’ın ardından... - Prof. Dr. Köksal Bayraktar

Önemli bir bilim insanı, ünlü bir ceza hukukçusu, üç yıl süren bir hastalık mücadelesinden sonra yaşama gözlerini kapamıştır.

Devamını Oku
08.07.2025