İnsan ölür, Neşet’ler ölmez - Yüksel Işık
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İnsan ölür, Neşet’ler ölmez - Yüksel Işık

08.10.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Denir ki “Neşet’i tanımamışız. Sadece onun türkülerine, söylediklerine, sazını çalma biçimine bakmışız. Oysa arkada bir derya varmış.”

Doğrudur; Neşet Ertaş’ın arkasında bir derya var. O deryadan bizim gördüğümüz, Anadolu’da yoğunlaşan tarihsel birikimin yansımasıdır. Sesinin, sözünün, havasının kesişme noktası, abdallık geleneğidir.

Bin çiçekli halıyı dokur gibi dokumuşlardır geleneklerini abdallar. Attıkları her ilmek, yedi iklim, dört köşenin rengini taşır. Dadaloğlu’nun söze döktüğü gibi “yedi iklim dört köşeyi dolandım/ Meğer dünya her tarafta bir imiş” dizeleri, abdalları anlatır gibidir.

Arayan onları Anadolu’da bulur. Çünkü geleneklerine yurt edindikleri, kendileriyle ad verilmiş gördükleri coğrafyadır Anadolu. Kapısından içeri girdikleri Anadolu’da, hedefleri, “varıp bir canana ikrar vermektir”:

“Vade tekmil olup ömrün dolmadan

Emanetçi, emanetin almadan

Ömrünün bağının gülü solmadan

Varıp bir canana ikrar verdin mi?”

DÜNYA MALI İÇİN...

Gelenekleri onlara öğretir ki “insan ölür ama uruhlar ölmez”. Bu nedenle “bastıkları yeri toprak sanmazlar”. Bilirler ki toprağın her bir karışı, insanlığın tarihsel birikimine ev sahipliği yapan hazine gibidir. Bu büyük hazinenin bir parçası olarak göze görünmekten imtina ederler ama göz arar bulur onları. Tıpkı Neşet Ertaş gibi. Dikkatli bir göz ile bakarsanız, Neşet babanın “seyir içinde seyir” halini görürsünüz. Pir Sultan Abdal’ın dizeleri onları anlatır:

“Önüme bir çığır geldi

Bir ucu var şar içinde

Abdallar dükkânın açmış

Ne istersen var içinde”

Neşet Ertaş, içinde şekil aldığı abdallar gibi insanlığın ezelden ebede uzanan özleminin peşindedir. Türkülerinde, sazında, sözünde dile gelen o özlem, haktır, eşitliktir. Abdallar için söylenen, “öldüğünde mutfağında bir çuval un kalmışsa günaha girmişsindir, dünya malı için çalışmışsın demektir” sözü, sanki Neşet baba için söylenmiş gibidir.

Madem “İki kapılı bir handır” bu dünya; ilk kapıdan girerken herkes eşit ve ikinci kapıdan çıkarken de herkes eşitse burada yaşarken oluşan farkı sorgular abdallar. Neşet Ertaş’ın çağrısı da bu doğrultudadır:

“İki nimet var insana

Biri yardır, biri ana

Dünya malı için cana

Kıyma sakın, kıyma sakın!”

Bu dünyaya gözlerini açtığında eşit, bu dünyadan göçerken de eşit olan insanın yaşarken oluşan farklılıkların niçin ve neden olduğunu sorgular, Neşet Ertaş’ın da dahil olduğu abdallık kültürü. Girerken ve çıkarken eşitse yaşarken neden oluşur bu eşitsizlik? O iki kapı arasında geçen vakit süresince eşitsiz ve hakkaniyetten uzak bir yaşamı reva gören, gördüren nedir?

CANA CAN KATAN SES

Bektaşilik ikliminden serpilip gelişen, beslendiği ana damar Bektaşilik olan abdal kültürü, yukarıdaki soruya verilebilecek dört başı mamur bir yanıtı bulma çabasındadır.

O nedenle sorar Neşet Ertaş:

“Garip Bülbül gibi feryat ederiz

Cehalet elinden küsm-ü kederiz

Hep yolcuyuz böyle gelir gideriz

Dünya senin vatanın mı yurdun mu”

Neşet Ertaş’ın, “varıp bir canana ikrar verdin mi” sorusu, hem anlamlı hem önemli. Bektaşiliğin kanatları altında, dünya nimetlerini umarsamaz bir iklimdir söz konusu olan ve tek bir hedefi vardır; adil, özgür ve eşit yaşam hakkına sahip olmak.

Bozkır’ın ortasından insanın canına can katan bir sesle aramızdan biri olan Neşet baba, böyle bir iklimin simgesidir. Hepimizin insan tarafına benzer; hepimizi ifade eder. Boğazımız düğümlendiğinde hatırımıza düşen, keyiflendiğimizde türküleri dilimizden dökülen, dizeleri zihnimizde dolaşıp duran bir okyanustur o.

“Ne güzel yaratmış seni yaradan

Esmesin sevdiğim yeller incidir

Güzelsin sevdiğim gülden goncadan

Uzanmasın sana eller incidir (…)

BOZKIRIN TEZENESİ

Bu nedenle olsa gerek ki “Bozkırın tezenesi” demişler ona. Ona bu yakıştırmanın neden yapıldığını biliyoruz ama her ne kadar Yaşar Kemal’e atfedilse de kim yapmış bu güzel yakıştırmayı; tam olarak bilmiyoruz. Bildiğimiz, karıştığı kaza nedeniyle hapisteyken kendisine ulaştırılan Yaşar Kemal’in bir kitabının iç kapağına, “Bozkırın tezenesine geçmiş olsun” yazıldığıdır.

Anlaşılan adlandırma o kadar güzel gelmiş ve Neşet babanın üzerine o kadar güzel oturmuş ki kimse kaynağına bakma ihtiyacı duymamış. Ne de olsa bazı adlar kişiyle ad verilmiştir; kimse sormaz kaynağını.

Çocukluğu ve gençliği sefalet içinde geçen, kendilerine biçilen kaderi parçalamak için canhıraş uğraş veren Neşet Ertaş, hak ettiği yere ulaştığında zaman hayli ilerlemişti. Aramızdan ayrılmak üzereyken onun bir derya olduğunu fark ettik. Bu yazı, o deryadan bir damlayı anlatmayı amaçlıyor.

25 Eylül 2012’de, buralardan bedenen ayrılmadan önce uyarmıştı bizi; “Bana öldü demeyin; yoruldu, gitti deyin” demişti. 13 yıl önce yorulup gitti ama sesiyle sözüyle bağlamasıyla hep aramızda. Boşuna dememişler; “ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil”. 

 

YÜKSEL IŞIK

YAZAR

 

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025