Jön Türkler ve CHP - Hüseyin Tolga Arslan
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Jön Türkler ve CHP - Hüseyin Tolga Arslan

05.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

2 Eylül 2025 tarihli Star gazetesinde Nuh Albayrak imzasıyla yayımlanan yazı, Tanzimat’tan bugüne uzanan bir “ihanet zinciri” kurgulayarak, Devlet-i Aliyye’den Cumhuriyet’e ve oradan günümüz yargı süreçlerine uzanan tek çizgili bir komplo hikâyesi anlatmaktadır. Bu kurguya göre, Mustafa Reşid Paşa’dan İttihatçılara, oradan Cumhuriyet Halk Partisi’ne ve nihayet bugünkü davalara uzanan bir “yağma ve dokunulmazlık zinciri” vardır. Ancak tarih böylesine basit, düz bir çizgi değildir. Kurumlar, aktörler ve hukuki düzenler kendi bağlamlarında değerlendirilir. Birbirinden farklı asırların olaylarını aynı torbaya atıp “asli günahebedi vesayet” şeması çizmek; ne tarih yazımına ne hukuk bilimine sığar.

Bu yazı, söz konusu iddiaları tek tek ele alarak hem tarihsel hem de hukuki açıdan reddetmektedir.

ÇARPITMA VE KANIT SORUNU

Sözü edilen yazı, Tanzimat reformlarını, 1876 müdahalesini, Abdülhamid sonrası süreci, 1924’teki hukuki düzenlemeleri ve Atatürk’ün vasiyetini aynı çizgiye yerleştirmektedir. Bu yöntem, anakronizmin en ağır biçimidir. Çünkü 19. yüzyıl Devlet-i Aliyye bürokrasisinin reformcu hamleleri ile Cumhuriyet’in kurucu kadrolarını aynı kefeye koymak, aradaki yapısal farklılıkları görmezden gelmektir.

Dahası, kullanılan “kanıtlar” tarihçinin değil, polemikçinin malzemesidir. “Dört teneke altın”, “Âl-i Midhat” ya da “Mason localarının Anadolu’ya sızması” gibi ifadeler, birincil kaynakla desteklenmemiştir. Ne arşivlerde, ne dönemin tapu defterlerinde, ne de çağdaş mahkeme kayıtlarında bu iddiaları doğrulayan kanıt vardır. Tarihi, kahve sohbetlerinde dolaşan rivayetlerle açıklamaya kalkmak, gerçeği çarpıtmaktır.

TANZİMAT VE MUSTAFA REŞİD PAŞA ÜZERİNE İFTİRALAR

Mustafa Reşid Paşa, Tanzimat’ın simge ismidir. Onu “İngilizlerin taşeronu” veya “Masonların ajanı” diye sunmak, 19. yüzyıl Devlet-i Aliyye modernleşmesini tek bir nedene indirgemektir. Oysa Tanzimat, merkezi idarenin güçlendirilmesi, mali düzenin sağlanması, tebaanın eşitliği ve hukuk devletinin ilk adımlarını içerir.

Reşid Paşa’nın kişisel servetine ilişkin ileri sürülen ölçüsüz iddialar ise tarihsel kanıt taşımamaktadır. “Boğaz’ı tapuladı” ya da “on binlerce dönüm araziye sahip oldu” gibi anlatılar, arşiv belgeleriyle doğrulanmamıştır. 2006’da medyada çıkan ve “82 bin dönümlük miras” olarak aktarılan dava dosyası da bilimsel bir bulgu değil, basın menşeli spekülasyondur.

1838 Baltalimanı Ticaret Sözleşmesi de aynı şekilde çarpıtılmaktadır. Bu anlaşma, Devlet-i Aliyye’nin mali sıkışıklığı içinde İngiltere ile gümrük rejimini yeniden belirlemesidir. Evet, bazı sektörlerde rekabet baskısı yaratmıştır; ama aynı zamanda iç ticaretin serbestleşmesinin de yolunu açmıştır. Tek yanlı bir “teslimiyet” olarak anlatmak, ekonomi tarihinin bütünlüğünü yadsımaktır.

GERÇEK VE KOMPLO ARASINDA

1876’da Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve ölümü, tarihçiler arasında hâlâ tartışma konusudur. Bir görüş intihar, bir görüş cebir ihtimalini öne sürer. Dolayısıyla kesin hüküm vermek, hele hele komplo anlatılarını mutlak gerçek gibi sunmak doğru değildir.

Aynı şekilde, Avni Paşa veya Midhat Paşa’nın “servet yağması” iddiaları da belgesizdir. O dönemde yolsuzluk söylentileri elbette vardır; fakat tek tek menkul ya da gayrimenkul listeleri, sonradan üretilmiş, hukuken tevsik edilmemiş belgelere dayanmaktadır.

1909’da Abdülhamid’in hal’inden sonra Yıldız Sarayı eşyalarının dağılması doğrudur. Fakat bunun “İttihat ve Terakki Cemiyeti çapulculuğu” olduğu tezi, olayı basitleştirmektir. Çünkü saray eşyalarının bir kısmı müzayedelerde satılmış, bir kısmı iade edilmiştir, bir kısmı da kurumlar arasında paylaştırılmıştır. Bu süreç, tek kelimeyle “yağma” diye damgalanamaz.

Image

Prens Sabahattin’in başkanlığında, Paris’te 4-9 Şubat 1902 tarihleri arasında düzenlenen Osmanlı Hürriyetperveran Kongresi’ne katılan Jön Türkler.

İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ İLE CHP

İttihat ve Terakki ile CHP’nin aslında “aynı örgüt” olduğu iddiası, tarihsel gerçeklikle bağdaşmaz. İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1918’de kapatılmıştır. CHP ise 1923’te Müdafaa-i Hukuk’un partiye dönüşmesiyle doğmuştur. Arada doğrudan kurumsal devamlılık yoktur.

Elbette kadrosal kesişmeler vardır. İttihatçılardan kimileri Milli Mücadele’ye katılmış, kimileri de siyasetten çekilmiştir. İdeolojik etkiler de vardır; merkezileşme, milliyetçilik ve devletçilik gibi fikirler, dönemin dünya eğilimlerinden beslenmiştir. Ama bu kadro ve fikir kesişmeleri, “İttihat ve Terakki = CHP” anlamına gelmez. Akademik literatür bu iddiayı net biçimde reddeder.

YAĞMA DEĞİL, HUKUKİ REJİM

3 Mart 1924’te çıkarılan 431 sayılı Kanun, halifeliği kaldırmış, Devlet-i Aliyye hanedanının yurtdışına çıkarılmasını düzenlemiş ve hanedana ait malların statüsünü belirlemiştir. Bu kanun, keyfi değil hukuki bir tasfiye rejimidir. Hanedana ait şahsi malların satışına, bedellerinin ödenmesine ve vekâlet usullerine ilişkin ayrıntılı hükümler vardır.

Image

CHP (O zamanki kısaltmasıyla “CHF”) 1930’lar boyunca Halk Kürsüsü gibi birçok ulus inşası projesini gerçekleştirmiştir.

Dolayısıyla Cumhuriyet’in yaptığı, hanedanın mal varlığına “çökmek” değil, hukuki bir çerçevede tasfiye etmektir. Dahası, 1950’lerden itibaren hanedan üyelerine Türkiye’ye dönüş ve yeniden mal edinme imkânı verilmiştir. Bu tablo, “kayıtlar imha edildi, her şey yağmalandı” söylemini boşa çıkarır.

ATATÜRK’ÜN MAL VARLIĞI VE İŞ BANKASI İDDİASI

Atatürk, 1937’de sahip olduğu çiftliklerini ve işletmelerini Hazine’ye bağışlamıştır. Bu, “devletin malını kendi üzerine geçirdi” iftirasını tek hamlede çürütmektedir.

1938’deki vasiyetnamesi de açıktır: İş Bankası’ndaki hisselerden doğacak gelir, Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na aktarılacaktır. CHP bu vasiyette yalnızca “temsilci hissedar”dır. Hisselerin mülkiyeti CHP’ye ait değildir. Güncel yargı kararları da bu hukuku teyit etmiştir.

“Hindistan Hilafet parasıyla İş Bankası kuruldu” iddiası ise bir uydurmadır. Hint Müslümanlarının yardımları Milli Mücadele’nin çeşitli ihtiyaçlarına yönelmiştir. İş Bankası ise 1924’te, Atatürk’ün koyduğu 250 bin liralık sermaye ve Celâl Bayar’ın yönetiminde kurulmuştur. Bankanın kurumsal tarihi açıktır; bu iddia tarihsel olarak geçersizdir.

GÜNCEL YARGI SÜREÇLERİ VE HUKUK İLKELERİ

Bugün yürüyen soruşturmalara ilişkin asıl ölçü, hukuk ilkeleridir. Masumiyet karinesi yok sayılarak, savcılık iddiaları kesin hüküm gibi sunulamaz.

Türkiye’nin siyasi tarihinde yolsuzluk iddiaları her dönemde olmuştur. Bu, yalnızca belli bir partiye özgü değildir. Ancak bundan “CHP dokunulmazdır, hesap vermez” gibi bir sonuç çıkarmak, hem siyasi dürüstlükle hem de hukukla bağdaşmaz.

TARİHİ GERÇEK

Tanzimat’tan günümüze “Batıcı-Mason-İttihatçı-CHP” zinciri çizen bu anlatı, komplo teorisidir. Belgelerle değil, dedikodularla örülmüştür. Cumhuriyet’in kurucu partisinin, Atatürk’ün vasiyetinin, 1924’ün hukuk düzeninin ve Tanzimat’ın modernleşme mirasının bu şekilde karalanması; tarihsel gerçeği tahriftir.

CHP bir siyasi partidir. Hesap sorulabilir, denetlenebilir. Ona “dokunulmazlık zırhı” atfetmek de “sonsuz vesayet zinciri” yakıştırmak da tarihsel ve hukuki bakımdan temelsizdir. Cumhuriyet, yağma ile değil; hukuk, kurum ve halkın iradesiyle kurulmuştur. Ve bu gerçek, hiçbir köşe yazısının karartamayacağı kadar sağlamdır.

DR. HÜSEYİN TOLGA ARSLAN

TARİHÇİ, YAZAR

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025