Sadakatin liyakati yenmesi - Ünal Çamdalı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Sadakatin liyakati yenmesi - Ünal Çamdalı

15.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Toplumsal yapılar da tıpkı fiziksel sistemler gibi, belirli bir düzen içerisinde varlıklarını sürdürmek durumundadır. Onlar da enerjiyi dönüştürerek çalışır ve tabiri caizse hayatta kalır. Bilindiği üzere doğadaki en üstün yasalardan biri de enerjinin korunumu yasasıdır.

Bu yasanın toplumsal alanda karşılığı da vardır. Doğadaki (geçerli) yapısına benzer olarak toplumlar için de korunum yasası, değerlerin, ilkelerin ve kurumların sürekliliğiyle sağlanır. Böylelikle değerler ve kurumlar korunur. Ancak tıpkı evrendeki her sistemin entropiye yani düzensizliğe doğru eğilim göstermesi gibi, sosyal sistemler de zamanla bozunuma uğrayarak içten çürür; sadakatin liyakati ezdiği, bilginin yerini biatin aldığı, kamu hizmetinin yerini çıkar hesaplarının doldurduğu bir yapıya evrilir. İşte bu gelinen durum tam anlamıyla sosyal entropidir.

KURUMSAL ÇÜRÜME

Bir kurumun yapısı, tıpkı termodinamikteki kapalı bir sistem gibi düşünülebilir ve değerlendirilebilir. İçerisindeki enerji (bilgi, tecrübe, ahlak vd.) doğru dolaşır ve verimli kullanılırsa sistem düzenli çalışır. Ancak gereksiz enerji birikmesi, tıkanma veya düzensiz yayılım olursa sistem ısınır, gerilir ve sonunda negatif anlamda çözülmeye başlar.

Liyakat, enerjinin rasyonel ve verimli dağılımıdır. Sadakat ise enerji akışını bilgiye değil itaate yönlendiren bir sapmadır. Kayırmacılık ve klikleşme, sistemde kapalı devreler yaratarak enerjiyi hapseder ve onu faydasız hale dönüştürür, bunun sonucunda da üretimden daha ziyade tüketim artacaktır. Bu özelliklerin etkin olduğu kamu ve diğer kurumlar ise yüksek entropili bir yapıya dönüşerek bilgi yerine bağlılık, üretkenlik yerine aidiyet sorgusu, görev yerine bağlılık testi öne çıkacaktır. Sonuçta bu durum sistemi işlevsiz kılacaktır.

DÜŞÜK YOĞUNLUKLU KARGAŞA

Entropi bir sistemin düzensizliğinin ölçüsüdür. Toplumlar için bu kavram belirsizlik, adaletsizlik, güvensizlik ve keyfiyet demektir. Günümüzde kamu veya özel kurumlarının bazılarında görev tanımları bulanıklaştırılmış, yetki-sorumluluk dengesi bozulmuş, denetim mekanizmaları işlevsizleşmiş, “Kim daha uygun?” değil, “Kim bizden?” sorusu ön plana çıkmıştır. Bu durum sosyal dokuda mikro kargaşa yaratmaktadır. Her birey kendi küçük sistemini kurmaya çalışmakta, ortak akıl ve adalet anlayışı kaybolmaktadır. Bununla birlikte herkesin kendi çevresiyle sınırlı “mikro düzenleri” oluşmakta ve genel yapı çöküşe geçmektedir.

EKONOMİK YIKIM

Ekonomideki istikrarsızlık, yalnızca makro verilere bağlanamaz. Kamu kaynaklarının verimsiz dağılımı, liyakatsiz kadroların yaptığı yanlış planlamalar (ve eylemler) ve yönetimsel israf, aslında bir anlamda sistemin enerji kaybıdır. Bu bağlamda israf edilen her kaynak, diğer yandan (aslında) sistemin entropisini artırmaktadır.

Yolsuzluk ise sistemden kaçan enerjidir. Biatle gelen yönetici, genellikle sistemi soğurmaz, düzenlemez tam tersine şişirerek krizlerin zeminini hazırlar ve onların doğmasına neden olur. Bu noktada kurumlar artık hizmet üretemez yalnızca görünürlük üretir hale gelir. Reklamlar artar, içerik ve kalite azalır. Enerji harcanır ama faydalı iş yapılmaz.

FELSEFİ PERSPEKTİF

Platon, “Devlet” adlı eserinde yöneten sınıfın bilge olması gerektiğini savunur. Ona göre adalet, herkesin kendi işini en iyi yaptığı düzendir. Bugünse “kendi işini iyi yapanlar” değil, “kimin adamı olduğu belli olanlar” makbul sayılmaktadır. Bu anlayış adaletin enerjisini tüketmektedir.

Liyakat yalnızca teknik beceri değil ahlaki bir duruştur. Bilgiyle sorumluluk almak, hesap verebilir olmak ve kurumu kendinden büyük görmek esastır. Sadakat ise ahlakı değil aidiyeti yüceltmektir. Sadakatin merkeze alındığı bir yapı, Nietzsche’nin deyimiyle “sürü ahlakının” egemen olduğu düzeye düşmektedir. Burada özgür düşünce, yaratıcılık ve eleştiri değil, uyum, sessizlik ve sadakat ödüllendirilir. Bu da felsefi açıdan insanın küçültülmesidir.

ENTROPİYİ AZALTMAK MÜMKÜN MÜ?

Her sistem gibi sosyal yapılar da belirli eylemlerle düzensizliğe karşı direnç geliştirebilir. Böylelikle entropiyi azaltmak mümkün olabilir. Bunun için:

- Liyakat sistemleri anayasal güvence altına alınmalı, atamalarda nesnel, şeffaf kriterler kullanılmalıdır.

- Kamusal denetim mekanizmaları bağımsızlaştırılmalı, etik kurullar güçlendirilmelidir.

- Kurum içi eğitim ve sınavlar sadece prosedür gereği değil, iç denge aracı olarak kurgulanmalıdır.

- Enerji verimliliği metaforu kurumlara entegre edilmelidir. Bu bağlamda her kaynak, zaman ve görev ölçülmeli, israf engellenmelidir.

- İnsan onuru merkezli bir kamu anlayışı geliştirilmeli, biat değil mesuliyet duygusu teşvik edilmelidir.

SESSİZ ÇÖKÜŞ DÜZENİ

Bir toplumun kurumları, o toplumun entelektüel ve ahlaki enerjisini yansıtmaktadır. Enerji kaybı yüksekse, bozulma başlamış demektir. Ancak termodinamiğin birinci yasası enerjinin yok olmayacağını, dönüşeceğini ifade etmektedir. Toplumlar da tıpkı birinci yasa da olduğu gibi yeniden düzenlenebilir. Bu düzen için önce şeffaflık, hesap verebilirlik ve en nihayetinde liyakat gerekmektedir. Bunlar yeniden inşa edilirse, sadakatin kurduğu sessiz çöküş düzeni sona erecektir. Zira sadakat değil, liyakat sürdürülebilirlik yaratacaktır.

Son tahlilde toplumların entropiyle yüzleşmesi ve onu bastırmak yerine dönüştürmeye çalışması gerektiği anlayışı esas olmalı ve bu ilke geniş kitleler tarafından iyi anlaşılmalıdır.

PROF. DR. ÜNAL ÇAMDALI

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025