Usul hukuku açısından 28 Şubat davası - Hamdi Yaver AKTAN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Usul hukuku açısından 28 Şubat davası - Hamdi Yaver AKTAN

07.10.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

“28 Şubat” davasındaki Yargıtay kararı gerekçesinde, “Meşruluk sitenin/devletin gözle görülmeyen barış meleğidir. (Ferrero)” denilmektedir. Kuşkusuz ki meşrulukta öncelikle yasalara uygunluk söz konusudur. Alman düşünürü de “Şekil, keyfiliğin can düşmanı özgürlüğün ikiz kardeşidir” demişti. Cevdet Paşa, “Usul esasa mukaddemdir” özdeyişini hukuka yerleştirmiştir. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “Ergenekon davası” olarak isimlendirilen davada Ceza Mahkemesi Kanunu’nda (CMK) düzenleme olmadığı halde, evrensel hukuk içtihadını gözeterek cezaevinde yargılama yapılamayacağını belirtmişti; bozma kararı verirken usulün esasa feda edilemeyeceğine, tersine bir yaklaşımın hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılmasının olanaksızlığına işaret etmiştir.1 ABD Federal Mahkemesi 11 Eylül yargılamalarıyla ilgili olarak Guantanamo’da tutulanların haklarını kullanamamalarını ABD Anayasası’na aykırı bulmuştur.2

Bir ülkenin demokratik olup olmadığını ve hukuk devleti ilkesinin içselleştirilip içselleştirilmemesini anlamak için yargılama yasasına bakılmalıdır. Düzenleme gerek şart ise de uygulama ile birlikte sağlanmalıdır; aksi halde hukuk devletinin yerleşmiş olduğu söylenemez. Daha önce yazmıştık3 adil yargılanma hakkı, soruşturmayla birlikte başlar. Anayasa Mahkemesi başlangıcı, “...bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği, arama ve gözaltı gibi bir takım tedbirlerin uygulanması anıdır” şeklinde tanımlanmaktadır.4 AİHM de adil yargılanma hakkı ile ilgili süreyi aynı biçimde kabul etmektedir.5

NESNELLİĞE VURGU

Öte yandan yargıcın tarafsızlığı, görünümü AİHM kararlarında irdelenmektedir. Sözgelimi, Carvalho / Portekiz davasında “tarafsızlığın belirlenmesi için belli bir yargıcın söz konusu davadaki kişisel kanaatine dayalı öznel bir test uygulanması ve bir de nesnel test uygulanarak yargıcın bu bağlamda hiçbir meşru şüpheye yer bırakmayacak, yeterli güvenceler sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi gerektiğini” belirtmiştir. İngiliz hukukundan alınma “Adalet sadece gerçekleştirilmekle kalmayıp aynı zamanda gerçekleştiği de görülmelidir.”6 görüşü, AİHM’ye de yansımış olup nesnel tarafsızlıkla ilgilidir. Özellikle ceza yargılamalarında nesnel tarafsızlık/görünüm önem kazanmaktadır. AİHM, Coeme ve diğerleri/Belçika kararında,7 “Bu bağlamda... görünüm bile belli bir öneme sahip olabilir. Söz konusu olan demokratik bir toplumda halka yansıtılması gereken mahkemelere karşı güven duygusudur ve her şeyden önce ceza davaları söz konusu olduğunda, bu güven duygusunun sanığa da yansıtılması gerekir” değerlendirmesini yapmıştır. Anayasa Mahkemesi de evrensel hukuk ve içtihada koşut olarak Taşpınar davasında “Bağımsızlık ve tarafsızlık, yargı fonksiyonunu, idare fonksiyonundan ayıran en önemli ölçüt olup yargı yetkisini kullanacak merciin çözülmesi istenen uyuşmazlığa doğrudan veya dolaylı olarak taraf olmayan ve uyuşmazlığın taraflarından tamamen bağımsız olan kişi veya kişilerden oluşmasını gerektirmektedir” şeklinde bir gerekçeyle tarafsızlığın ve görünümün nesnelliğine değinmiştir.8

TARAFSIZLIKLA BAĞDAŞMAZ

Yukarıda açıklanan ilkelere göre “28 Şubat davasına” yaklaşıldığında nesnel tarafsızlık ve görünümün sorgulanması gerekmektedir. İddianameyi düzenleyen Cumhuriyet savcısının FETÖ/PDY silahlı terör örgütünden yargılandığı, dosyada işlem yapan bazı yargıçlar hakkında da aynı doğrultudaki bir davanın olduğu bilinmektedir.9 Cumhuriyet savcıları için “tarafsızlık” söz konusu olmasa bile, sanıklar lehine kanıt toplama yükümlülüğü/zorunluluğu yasada düzenlenmiştir. (CMK m.160/2) Soruşturmanın başlamasıyla birlikte, adil yargılanma hakkının başlayacağı kuralı gözetildiğinde yasal düzenlemeye uyulmamış olması halinde, sözgelimi sahteliği ileri sürülen materyallerin doğru olup olmadıkları araştırılmadan dava açılmış olması karşısında anılan ilkelerin ihlal edilmediği söylenemez. Öte yandan aşağıda ayrıntılı olarak değinileceği üzere verilmiş takipsizlik kararını kaldıran yargıçların işlem yapmış olmaları da nesnel tarafsızlıkla bağdaştırılamaz!

NASIL MÜMKÜN OLUR?

Yargılamaya konu somut olayla ilgili olarak daha önce kovuşturmaya yer olmadığı kararı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığınca 4.8.1997 tarihinde verilmiştir. Değişikliklere uğramış olsa da CMK’ye göre aynı konuda kamu davası açılabilmesi için bazı koşullar aranmaktadır. (CMK m.172) Koşulların varlığı halinde dava açılabilmesi için verilmiş takipsizlik kararının kaldırılması zorunludur. 

Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararına yapılan itiraz, İstanbul 4 No’lu DGM tarafından 11.12.1997 tarihinde reddedilerek kesinleşmiştir. Bu karar usulünce kaldırılmadan yeni bir dava açılamaz. Ne var ki kesinleşmiş takipsizlik kararı ortada dururken 28 Şubat davası iddianamesi yazılmış ve mahkeme tarafından kabul edilmiştir. Yargılama başladıktan ve on ayı aşkın bir süre geçtikten sonra 18 Temmuz 2013 tarihinde yazılan yazı üzerine İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, bir gün içinde binlerle ifade edilen sayfalık dosyayı okumuş ve 19 Temmuz tarihinde takipsizlik kararını kaldırmıştır. Kaldırılmasında dahi adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olduğunu ileri sürmek mümkün. 

Gerçekten de binlerce sayfanın bir günde okunması nasıl mümkün olabilmiştir? Hemen belirtilmelidir ki önceden yazılmış iddianamenin ve iddianamenin kabul kararının, takipsizlik kararının kaldırılmasıyla geçerli olacağı kanaatimizce tartışmaya açıktır. Öncelikle takipsizlik kararı kaldırılmalıydı. Bütün bu hususların yargılamada, istinat ve temyiz süreçlerinde görülmemiş olması karşısında bireysel başvuru incelemesinde, Anayasa Mahkemesi tarafından gözetileceğini düşünmekteyiz. 

ÇELİŞKİLİ DURUM

Anayasanın 2010 referandumu sonrasındaki düzenlemesine göre (M.148) Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanı görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan’da yargılanırlar. Anayasa Mahkemesi, bu yargılamayı Yüce Divan sıfatıyla yapar. 28 Şubat davası iddianamesi düzenlendiğinde anayasal düzenleme yapılmıştı. 28 Şubat kararında Yargıtay, “görevleriyle ilgili suçlardan” ibaresine sanıklara atılı suçun girmediğini belirtmektedir. Oysa aynı daire, Ergenekon isimli davada yargılanan Genelkurmay başkanının dosyasını Anayasa Mahkemesi’ne görevsizlikle göndermişti. Aynı davada bağlantılı olabilecek sanıklarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi “maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ancak bağlantılı diğer sanıkların da Yüce Divan’da birlikte yargılanmaları ile mümkün olabilecekse bu takdirde birleştirme kararı verilmesi gerekir. Yüce Divan’da yargılanan kişiyle ilgili değerlendirmeler, bağlantılı diğer sanıkların hukuki durumunu doğrudan etkilemediği takdirde bağlantının yoğun olduğu söylenemeyecektir. Ayrıca değerlendirme yapılırken unvanı ve üzerine atılı suçun niteliği gözetilerek Yüce Divan’da yargılanması öngörülen kişinin, bağlantılı diğer sanıkların hukuksal konumu üzerindeki etkisinin de gözetilmesi gerekir”10 şeklinde bir gerekçe kullanmıştı. 28 Şubat davasında, Yüce Divan’da yargılanması gereken sanıklarla diğerleri arasında yoğun bağlantı olduğu, iddiaya göre, tartışmasızdır. Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ve jandarma genel komutanı yargılanmamaktadırlar, diğerleri askeri nitelendirmeyle onların astlarıdırlar. 

YARGITAY’DAN BEKLENEN...

Görüldüğü ve örneği de mevcut olduğu üzere Anayasa Mahkemesi’nin Yüce Divan sıfatıyla bakacağı bir davadır 28 Şubat davası. Davanın açıldığı tarihte düzenleme yasası çıkmamış, sadece anayasa değişikliği yürürlüğe girmişti. Bizim kanaatimize göre yerel cumhuriyet savcısının iddianamesiyle de esasen dava görülemezdi. Belki, sanıklar lehine olduğu için usul kanunu uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianame düzenleyebileceği düşünülebilirdi. Yazımızın sınırları itibarıyla bu konu ayrı bir yazı konusu olabilirse de artık düzenleme yapılmış olmakla, pratik bir yararı olmadığı ifade edilmelidir. 

Münhasıran Genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları ile jandarma genel komutanı hakkındaki davalar Anayasa Mahkemesi’ne gönderilseydi ya da Anayasa Mahkemesi sadece bu kişiler hakkındaki davaları kabul etseydi Yüce Divan’dan karar çıkana ve kesinleşene kadar diğer sanıklarla ilgili ceza davaları beklemek durumunda kalırdı. Hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleşip cezaevine alınan bir kuvvet komutanı ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin yargı yeri yönünden ihlal kararı vermesi durumunda mağduriyet nasıl giderilecektir? Konuya, yaşı bağlamında değil, hukuksal olarak bakılmalıdır. 

Değindiğimiz usul hukukuna ilişkin konularda bireysel başvuruların yapılmış olması halinde en doğru kararın Anayasa Mahkemesi tarafından verileceği düşünülmelidir. Ergenekon ve Balyoz olarak isimlendirilen kararlarda olduğu gibi!

Uzun yıllar Yargıtay’da üyelik ve ceza dairesi başkanı olarak görev yapmış bir yargıç olarak, bireysel başvurudan önce Yargıtay’ın karar vermiş olmasını isterdim!


NOTLAR

1. 16.C.D. 21.04.2016 tarih, 2016/4672 E. 2016/2330 K.

2. Ersan Şen - H.Sefa Eryıldız, Suç Örgütü, 4. Baskı, Ankara, 2021, s.920 vd.

3. Hamdi Yaver Aktan, Adil Yargılanma Hakkı ve Bir Öneri, Cumhuriyet, 7 Ekim 2019.

4. Bireysel Başvuru No: 2012/625, 09.01.2014.

5. Eckle Almanya Kararı, Başvuru No: 81307/78, 15.07.1982, Paragraf 73/75.

6. Rıza Türmen, Adli yıl açılış fotoğrafı, 6 Eylül 2021, t24.com.tr

7. Başvuru No:32492/96, 22.06.2000, Paragraf 21

8. Bireysel Başvuru No: 2013/3912, 06.02.2014.

9. Alican Türk: Bitmeyen Sömürü 28 Şubat: Yalanlar-Gerçekler-Belgeler, Ankara, Galeati Yayıncılık, 2021, s.210.

10. Anayasa Mahkemesi (Yüce Divan), 12.10.2017, Esas 2017/2, Karar 2017/1.

HAMDİ YAVER AKTAN

YARGITAY ONURSAL CEZA DAİRESİ BAŞKANI

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025