Karantina günleri (07.04.2020)
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Karantina günleri (07.04.2020)

07.04.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Fransa’dan bir mesaj geldi. Benim çevirmen Claire Lajus’den. Claire, şair ve çevirmen. Türkiye’de Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fransızca Dili ve Edebiyatı bölümünde 5 yıl öğretim görevlisi olarak çalıştı. Fransa’ya dönünce internet üzerinde çağdaş Türk şiirini tanıtmak amacıyla bir e-dergi kurdu. Türk şiiri ve Türk edebiyatını tanıtmaya çalışıyor, söyleşilere katılıyor. İşte, bu, bizim Claire, Türk şair ve yazarlarına aşağıdaki iletiyi gönderdi. Cevapları dergisinde (www.revueayna.com) yayımlanacak.

AYNA’nın sorusu ve cevabım aşağıdadır:

***

“Dünyaca olağanüstü bir durumla karşı karşıyayız. Hepimiz, Fransız olsun, Amerikalı, Türk olsun, aynı dertteyiz. Evden çıkma yasakları çoğalıyor, neredeyse 3 milyar insan evlere kapandı. Hepimiz şaşırıp kalıyoruz. Bir yandan sağlık önlemleri alınıyor, öbür yandan kaygı verici özgürlük kısıtlamaları.

Bu durum karşısındaki bakış açınızı öğrenmek istiyorum. Yazar, düşünür olarak bu durum size neler düşündürüyor?”

***

Huyumdur ve tanımlarım: “Karantina, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit bir süre kimse ile temas ettirmemek suretiyle alınan tedbirsel faaliyetlerin tümü, sağlık yalıtımı. Kelimenin kökeni İtalyancadır. Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyeti’nde başkent Venedik’e salgın hastalık bulaşmasın diye kentte gelen gemiler 40 gün şehir açıklarında denizde beklermiş. Karantina kelimesi buradan gelir.”

***

Bu tanımda “yalıtım” sözcüğünü tuttum. Kendinizi herhangi özel bir şeye, hastalığa falan karşı yalıtabilirsiniz ama hayata karşı yalıtamazsınız. 4-8 Eylül 1981 günlerinde Yannis Ritsos’la Karlovassi’de (Samos Adası) konuşurken bana şöyle demişti : 

“Kırk sekiz yaşıma kadar 24 saatimi bölen engeller vardı: avukat yanında yazmanlık, sanatoryum, tiyatro, toplama kampları, sürgün, bir yayınevindeki işim. Kırk sekiz yaşımda, telif ücretlerimle yaşayabilmek olanağı çıkınca, bir çekingenlik duydum. Acaba çalışma odama çekilip dünya ile ilişkim kesilince esin kaynağım kuruyacak mıydı? Kuşkularımın boşuna olduğunu anladım bir süre sonra. Tam aksine çalışma odam bütün evreni kapsadı, esin kaynağım derinleşti ve çoğaldı, çünkü artık bütün zamanım şiire aitti. Çalıştığım sürece, odamdan çıkmadıkça kimse rahatsız etmez beni. Telefonlara cevap vermem. Süre önemli değildir, çalışmam bitince odamdan çıkarım.”(*) 

***

Bunları bana söylediği sırada Ritsos 72 yaşında ben de 45 yaşımdaydım. Ben de 1982’den, 46 yaşımdan, TRT Televizyonu’ndan atıldığımdan bu yana onun gibi yaşıyorum. Çeviri yaparken, editörlük yaparken, gazetede sürekli yazmaya başladığım 2000 yılından bu yana hep gönüllü ve zorunlu karantinada yaşadım. Yazarları büyük bir çoğunluğu böyle yaşar. Yazların sabah 5’ten, kışları 7’den itibaren gece 12’ye kadar böyle çalışıp yazarım. Bu nedenle, evden çıkma yasağı, karantina bana vız gelir. Korona adlı  zımbırtı ziyarete gelmeseydi de ben böyle yaşayacaktım. Yaşım 83, virüsten ya da doğal ölümle tahtalı köyü boylayıncaya kadar böyle yaşayacağım.

***

Densiz herifler “Hayat (ya da dünya) evinize sığar” diye vecize döktürüyorlar. Halt etmişler. Bir de milyonerlerin, eğlence sektörünün yıldızlarının, spor zenginlerinin karantina esaretinden fotoğraflı örnekler veriyorlar. Nüfusun yüzde doksanından fazlasını oluşturan yoksul emekçiler gecekondularda, 30-40 metrekare düdüklü tencerelerde yaşamakta… Beş ile on arasında değişen bir nüfusla. Bu bir etüvlü cehennem hayatıdır. Bilmezler. Ben çok iyi bilirim.

Ülkenin yalansız halini biliyoruz: Emekli = 12 milyon; işçi = 14 milyon; sendikalı işçi= 1 milyon 917 bin; işsiz = 4 milyon 394 bin. Virüs hazretleri yüzünden patronlar emekçileri kapının önüne koymakta. Nüfusun en azından 40 milyonu açlık sınırında yaşıyor.

Kurtuluş için AKP’yi devirmek yerine Hızır Hazretleri’ni bekliyorlar.

***

15 yaşımda, 1951 yılında annem-babam ve 4 kardeşimle birlikte 7 kişi 30 metrekarelik bir odada yaşıyorduk. Evde su ve elektrik yoktu. Ders çalışmam, kitap okumam olanaksızdı. Hayatım gerçek bir cehennemdi. Deniz kıyısındaki parka ve Akkahve diye bir yere sığınırdım. Şimdi, kendimi o evde tasavvur ediyorum: Orada olmaktansa avuç avuç virüs yutar(d)ım! İşte bu nedenle, efendiler, bana yoksul emekçilerin karantina günlerinde nasıl yaşadıkları sorulmasın. Kalaylamaya başlarım!.. 


 (*) Özdemir İnce, Agios Ritsos, Ve Yayınevi, 2016. S.41

Yazarın Son Yazıları

Piliç değil bilinç

İnsanın kendisine sorduğu “Ben kimim” sorusu ve bir sorgulayıcının ona sorduğu “Sen kimsin” sorusu, gerçek anlamda, o kişiye varlığının adresini sormaktan başka bir şey değildir.

Devamını Oku
14.12.2025
MHP’li Semih Yalçın’a cevap

7 Aralık 2025 günü yayımlanan ve MHP’nin siyaset dağarı ile tarzını tasvir ettiğim “Vehim denen şey” başlıklı yazıma partinin genel başkan yardımcısı ve yazıda adı geçen kişinin (Semih Yalçın) tepki göstereceğini kuşkusuz tahmin ediyordum.

Devamını Oku
12.12.2025
Tek parti=Cumhuriyet

Tarih cahilleri ve tarih inkârcıları için bir kez daha okunması için dökümlü bir şekilde ve tekrar yazıyorum:

Devamını Oku
09.12.2025
Vehim denen şey

1. Gerçekte var olmayan fakat var olduğu sanılan, varmış gibi tasarlanan düşünce ve zan.

Devamını Oku
07.12.2025
Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025