Moda Caddesi’nden Kadıköy Rıhtım’a doğru yürüyorum. Malum CHP’nin mitingi ve Kadıköy en önemli kalelerden biri. Kafeler barlar dopdolu; rıhtımdan da vapurlardan çıkan gençler konuşarak yukarı doğru çıkıyor. Mitingler onların ne kadar umurunda? Ya da ne kadar farkındalar? Sorular kafamda, bir yandan da bir şüphe, “Acaba koca alan boş mu kalacak?”
Sürekli değişen gündem; giderek sertleşen siyaset; yargı sopası ile muhalefetin çemberini daraltan AKP karşısında durmaya çalışan tek büyük güç CHP. Bugüne kadar her hafta bir il ve her hafta bir ilçede yaptığı mitinglerle toplumsal desteği çoktan arkasına aldı. Ama ne yazık ki yetmiyor. Öte yandan sürekli tekrarların yarattığı bıkkınlık... Unutmayalım bu, CHP’nin düzenlediği “Millet iradesine sahip çıkıyor” mitinglerinin 53’üncüsü.
Korktuğum olmuyor; her koldan aşağıya doğru ilerleyenler alanı dolduruyor.
Farklı gruplar, mitingin yapıldığı İskele Meydanı’na, kortejler oluşturup yürüyerek geliyor.
Daha önceki “Millet iradesine sahip çıkıyor” mitinglerine kıyasla bu gösteriye çok daha çeşitli parti, dernek, platform, gençlik örgütü, sendika ve meslek örgütünün katılımı dikkat çekici ve umut verici. Keza CHP lideri Özgür Özel’in sonsuz enerjisi ve “iktidarın istediği gibi bir muhalefet olmayacakları” vurgusunu yenilemesi de... İşi zor. Çünkü bir yandan da CHP’yi kendi içinde bölmek ve tartıştırmak için elindeki tüm kozları ve hukuku kullanan bir iktidar var karşısında.
KADIKÖY MİTİNGİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Mitingin bitmesine yakın ayrılıyorum alandan, ara yollardan Moda Caddesi’ne doğru dönüş yolunda kaldırımın kenarında duran iki çöp konteynerinin yanına yere oturmuş yaşlı bir kadın. Konteynerin içinden aldığı iki siyah poşeti açmış bir şeyler ayıklıyor. Yanına yaklaşıyorum, bakıyorum çöp poşetinin içindeki pişmiş ve atılmış makarna artıklarını ayıklayarak yanındaki beyaz poşete dolduruyor. Bir diğerine de çiğ sebzeleri...
Yanından gelip geçenler fark etmiyorlar bile kaldırımdaki manzarayı. Yaşlı kadın kendisine baktığımı görünce utanıyor. Yaklaşıp konuşmaya çalışıyorum: Oğlu cezaevindeymiş, oğlunun eşi kaçmış “Elime bakan üç küçük çocuğu beslemek zorundayım ne yapayım” diyor.
500 metrelik bir yürüyüşte karşımıza çıkan üç farklı Türkiye... Biliyoruz ki halkın haksızlıklar ve demokrasiye yönelik tehditler, hukuksuzluklar dışında farklı bir gündemi daha var. Peki CHP hangisine sesleniyor? Hangisinin gündemini sahipleniyor? Ve daha önemlisi, hangisinin geleceğine dair umut verebiliyor?
Demokrasi mücadelesi ile ekmek kavgasını yan yana koyan bir yol haritası, CHP’nin önünü açacak bir çıkış yolu olabilir mi?
Mitingler elbette çok önemli. CHP, “Millet iradesine sahip çıkıyor” sloganıyla haftalardır sokakları, meydanları dolduruyor; demokrasiye ve hukuka sahip çıkma iradesini diri tutuyor. Üstelik karşısında giderek sertleşen bir iktidar var. Bunun sürdürüleceği de aşikâr. Öte yandan CHP’nin aylardır ülkenin her yerindeki mitinglerde topladığı kalabalık ve arkasına aldığı toplumsal destek AKP’yi hâlâ ürkütüyor. CHP’nin meydanlarda topladığı kalabalık değerli bir enerji. Bu enerjiyi kalıcı bir toplumsal dönüşüme çevirmek gerektiğini biliyoruz; nasıl yapılacağı sorusunun yanıtı ise hiç kolay değil...
Şunu da unutmayalım: Bugün Türkiye’de CHP’nin ve hepimizin önündeki sınav, aslında çağımızın sınavı. Çünkü bu yalnız Türkiye’nin hikâyesi değil. Dünyanın birçok yerinde, ABD’de Trump örneğinde, Avrupa’da ve Latin Amerika’da farklı biçimlerde, otoriter-popülist dalganın yükseldiği bir dönemden geçiyoruz. AKP ve Erdoğan iktidarı da bu küresel tablonun yerli bir yansıması. Ve ne yazık ki otoriter liderlerin yükselişi karşısında demokrasi için verilen mücadele her yerde yalnızlaştırıcı. Ama belki de tam da bu yüzden, farklı ülkelerde aynı dertleri yaşayan toplumlar arasında dayanışma köprüleri kurmak hiç olmadığı kadar önemli.