‘Çözüm süreci’ ve sonrası
Özlem Yüzak
Son Köşe Yazıları

‘Çözüm süreci’ ve sonrası

16.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Barışı uzak bir hayal olmaktan çıkarmak hiç kolay değildir, en azından bizim coğrafyada. Savaş sadece kanla sulanan topraklar, acı, ölüm, patlayan bombalar, savaş uçakları, yetim kalan bebeler, ağlayan ana babalar değil. Zorunlu göçler, yoksulluk ve sefalet, hastalıklar, okula bile gidememek de değil yalnızca. Yaşanan acıların, travmaların nesilden nesile aktarılacak olması da... Her savaşın beraberinde bir ekonomi politiği de mutlaka vardır. O toplumları çatışmalara, kargaşaya, savaşlara sürükleyen nedenlere, küresel emperyalist güçlerin çıkarları da eklemlenir. Bu yüzden barış için atılan her adım önemlidir. Sevindiricidir. Ve yine bu yüzden barış için atılan ve atılacak olan adımların “şeffaf, demokratik zeminde, kapsayıcı, hukuk çerçevesinde” sürdürülmesi gerekmektedir.

12 Mayıs’ta terör örgütü PKK’nin silah bırakma ve fesih kararını açıklaması ile başlayacak olan yeni dönemden bahsediyorum.

Ortadoğu’da özellikle de Suriye’de yaşananlar ve jeopolitik dengelerin değişiyor olması ile ekonomik sorunlara çözüm üretemeyerek güç kaybeden AKP iktidarının yeni çıkış yolu olarak “Kürt sorunu” kartını yeniden masaya sürmesi ile bu noktaya gelindi. Bunun bilinmesi ve hatta hiç unutulmaması önemli.

PKK bildirisinde yer alan “Lozan anlaşmasının ve 1924 anayasasının reddinin” AKP iktidarının siyasal islam retoriği ile örtüştüğü için ses çıkarılmamasını da buraya koyalım. PKK ile el sıkışılırken “kent uzlaşısı” adı altında CHP’li belediye başkanlarının tutuklanmasını da buraya koyalım. Ve yeniden soralım: Gerçekten çözüm süreci mi?

İmralı ve hükümet arasında yapılan görüşmeler neticesinde pişirilerek ortaya getirilen bu sürecin bir sonraki aşamaya “demokratik, laiklik ve hukuk zemininde” taşınması ancak diğer bileşenlerin katılımı ile mümkün.

Ekrem İmamoğlu’nun dediği gibi, “Böylesine büyük ve önemli bir süreç, iktidarın yapmaya çalıştığı gibi az sayıdaki siyasetçinin kapalı kapılar ardında yapacağı görüşmelerle, toplumun desteği ve onayı alınmadan, uzmanlar dahil edilmeden, ifade ve örgütlenme özgürlüğü gibi asgari demokratik şartlar olmadan yürütülemez.

Yine, böylesine büyük ve önemli bir süreç, günü kurtarmayı ve seçim kazanmayı esas alan, kısa vadeli ve meselenin bölgesel boyutunu ihmal eden bir perspektifle başarıya ulaştırılamaz.”

Bu durumun farkında olanlar temkinli. Hem Türkler hem Kürtler. Van’da bir dost ile konuştum. “Zaten birkaç aydan beri bir rahatlama var bölgede. Eskiden akşam 8 gibi evlerine kapanırlarken şimdi gece yarılarına kadar dışarıda dolaşabiliyorlar, ılımlı bir hava ve güven ortamı oluşuyor. Ama bölge halkının çoğu temkinli yaklaşıyor sürece. Eğer bir anket yapılsa yüzde 70’inin tam güvenmediği ortaya çıkar” dedi.

AKP’nin bekasını devamına indirgenmiş, otokratik rejimi besleyecek bir çözüm süreci halklara yaramaz. Ne Türklere ne Kürtlere...