‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

23.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

23 Nisan 1920’de açılan TBMM, kuruluşunda ve işleyişinde sarayın (sultanın-halifenin) herhangi bir etkisi ve yetkisi olmayan; üzerine saray gölgesi düşmeyen ilk meclisimizdir. 

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nı kaybetti. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması ile yenilgiyi kabul edip savaştan çekildi. 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan) Osmanlı başkenti İstanbul’u fiilen işgal etti. İstanbul’un ilk işgalinin üzerinden iki ay geçmeden, 21 Aralık 1918’de, Padişah Vahdettin, Osmanlı Mebusan Meclisi’ni kapattı. Meşrutiyetten yeninden anayasal monarşiye dönüldü. Böylece çok kritik bir dönemde Türkiye’nin kaderi tek bir adamın (Padişah Vahdettin’in) aklına, iradesine, cesaretine ve vicdanına kaldı.

Devletin kaderinin -üstelik çok zor bir dönemde- tek adamın eline bırakılmasının yaratacağı büyük tehlikeyi gören Mustafa Kemal (Atatürk), 1919’da Anadolu’ya geçip ulusal direnişini örgütlemeye başladığında, bir an önce seçimlerin yapılarak meclisin yeninden açılması için büyük çaba harcadı. Ancak meclisin işgal altındaki İstanbul’da değil, Anadolu’da güvenlikli bir yerde açılmasını istiyordu. Bunun için çok uğraştı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi, 12 Ocak 1920 Pazartesi günü İstanbul’da açıldı. Bu Meclis, 28 Ocak 1920’de Türkiye’nin bağımsızlık belgesi Misak-ı Milli’yi yayımladı.

İtilaf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etti. İngilizler, Meclisi Mebusan’ı basıp iki milletvekilini; Rauf (Orbay) Bey ile Kara Vasıf Bey’i tutukladılar. İki gün sonra bu iki milletvekilini başka bazı askersivil tutuklularla birlikte (toplam 11 tutuklu) Malta’ya sürgün ettiler. Bu gelişmeler üzerine Padişah Vahdettin, 18 Mart 1920’de “resmi görüşmeleri erteleme” kararı alan Mebusan Meclisi’ni, 11 Nisan 1920’de kapattı. Padişah, anayasanın 7. maddesine dayanarak 4 ay içinde yeni seçim yapıp meclisi yeniden toplamak koşuluyla “siyasi nedenlerden dolayı” Mebuslar Meclisi’ni dağıttığını açıklamıştı. Böylece en gerekli zamanda bir kere daha ülke Meclis denetiminden yoksun kaldı.

İngilizlerin baskısıyla sarayın (sultanın) meclisi kapatması, milli iradeye (ulusal egemenliğe) vurulmuş bir darbeydi. İşgalci emperyalizm ve işbirlikçi saray, millet iradesinden korkuyordu. Bu nedenledir Padişah Vahdettin, millete güvenmesi gerektiğini söyleyen Rauf Bey’e, “Bir millet var koyun sürüsü… Buna bir çoban lazım o da benim” yanıtını vermişti. (Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, 2. Kitap, Ankara, 1998, s. 106)

YENİ TÜRK DEVLETİNİN TEMELİ: TBMM

Atatürk, Nutuk’ta 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarken “Ulusal egemenliğe dayanan yeni bir Türk devleti kurmayı” düşündüğünü yazıyor. Gerçekten de Atatürk, kafasındaki o yeni Türk devletinin temellerini Kurtuluş Savaşı yıllarında attı.

Atatürk, İstanbul’un işgalinden bir gün sonra, 17 Mart 1920’de bir genelge yayımlayarak “İstanbul’un işgalinin Osmanlı Devleti’nin hayatına ve egemenliğine son verdiğini” duyurdu. Artık Osmanlı Devleti yıkılmıştı. Dolayısıyla “ulusal egemenliğe dayanan yeni bir Türk devleti kurmanın” zamanı gelmişti.

Atatürk, 19 Mart 1920’de “Ankara’da olağanüstü yetkili bir meclisin toplanacağını” duyurdu. Bütün ülkede seçimler yapılarak her sancaktan seçilen beş kişinin Ankara’ya gönderilmesini istiyordu. Ayrıca İstanbul’daki Mebusan Meclisi’nden gelen milletvekilleri de Ankara’daki meclise kabul edilecekti. 23 Nisan 1920 Cuma günü açılacak bu yeni meclis, daha önceki meclisler gibi bir “Osmanlı Mebusan Meclisi” değil, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olacaktı. Böylece Osmanlı’nın yerini Türkiye alacaktı.

‘MECLİS’İN ADI’ TARTIŞMALARI

Atatürk, sadece yeni bir meclis değil, onunla birlikte yeni bir Türk devleti kuruyordu. Bu nedenle hazırladığı taslakta meclisin adının “Kurucu Meclis” olmasını önerdi. Ancak bazı komutanlar bunu sakıncalı bularak meclise “Şurayı Milli” denilmesini veya “Mebusan Meclisi” adının devam etmesini önerdi. H. Suphi Tanrıöver, yeni meclise “Kurultay” adının verilmesini istedi. Celalettin Arif Bey ise “Meclis-i Kebir-i Milli” adını önerdi. Sonunda Atatürk’ün de isteğiyle “Büyük Millet Meclisi” adı kabul edildi.

OSMANLI’DAN TÜRKİYE’YE

Osmanlı’nın resmi adı “Devlet-i Âliye” veya “Devlet-i Âliye-i Osmaniye” idi. 1876 Kanun-i Esasi’sinde “Devlet-i Osmaniye” diye geçiyordu. Batılılar ise öteden beri Osmanlı’ya hep “Türkiye” diyordu. Kurtuluş Savaşı’nda “Türkiye” ifadesi Misak-ı Milli Beyannamesi’nde karşımıza çıkıyor. Misak-ı Milli’nin 3. maddesinde “Türkiye sulhu” ifadesi geçiyor. “Türkiye” ifadesi daha sonra 23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan yeni meclisin adında ve ilk kararlarında karşımıza çıkıyor.

23 Nisan 1920’de Ankara’da Birinci Meclis açılırken Meclis’in hangi mebuslardan oluşacağı kararında “Türkiye Büyük Millet Meclisi” (TBMM) ifadesi kullanılıyor. Atatürk de hükümet kurulması için verdiği önergenin 3. maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi”nin üstünde bir kuvvet olmadığını belirtiyor. Atatürk, verdiği önergenin 4. maddesinde de “Türkiye Büyük Millet Meclisi”nin yasama ve yürütme yetkilerine sahip olduğunu ifade ediyor. Görüldüğü gibi Atatürk, Meclis’in açıldığı gün verdiği önergelerde Meclis’in adında açıkça “Türkiye” ifadesini kullanıyor, yeni meclisi “Türkiye Büyük Millet Meclisi” olarak adlandırıyor. Prof. Dr. Sina Akşin şöyle diyor:

“Ama Osmanlı’nın reddi anlamında yorumlanması kaçınılmaz olan Türkiye adı fazla cüretliydi, 23 Nisan’dan sonra görünmez oldu.” (Sina Akşin, Savaş ve Etnik Temizlik, İstanbul, 2019, s. 151-152)

1921 Anayasası hazırlanırken “Türkiye” adı yine kullanıldı. 13 Eylül 1920 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu tasarısında birçok yerde “Türkiye Büyük Millet Meclisi” ifadesi geçiyordu. Ülke adı olarak da “Türkiye” kullanılıyordu. (Md. 18). 20 Eylül 1920 tarihli Bakanlar Kurulu kararında da Meclis Başkanlığı’ndan “Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti” diye söz ediliyordu. Meclis Başkanı Atatürk, önceleri Meclis yazışmalarını “BMM Reisi Mustafa Kemal” olarak imzalarken daha sonra “TBMM Reisi Mustafa Kemal” olarak imzalamaya başladı. Prof. Sina Akşin’in araştırmasına göre Meclis Başkanı Atatürk, ilk kez, 23 Eylül 1920’de Malatya Mebusu Lütfi Bey’le arkadaşlarının bir soru önergesine verdiği yanıtta “TBMM Reisi” ifadesini kullanıyor. Atatürk, “Türkiye Büyük Millet Meclisi” ifadesini daha sonra 1 Ekim 1920’de İtalyan Meclis Başkanı’na gönderdiği telgrafta, sonra 4 Ekim 1920’deki başka bir telgrafta kullanıyor. Ondan sonra da her zaman olmasa da sık sık “TBMM Reisi Mustafa Kemal” ifadesini kullanıyor. Böylece bizzat Atatürk’ün kullanımıyla “BMM” adı “TBMM” halini alıyor. Önceleri “Türkiye” adı “Türkiya” olarak yazılıyor. Atatürk de böyle kullanıyor. (Akşin, s. 152-153)

8 Şubat 1921’de “Büyük Millet Meclisi”nin başına “Türkiye” adı getirildi. 23 Nisan’ı ulusal bayram kabul eden 23 Nisan 1921 tarihli yasanın ilk maddesinde de TBMM adı kullanıldı. (Turan, s.1 35) Böylece yeni meclisin adıyla birlikte yeni Türk devletinin adı da ortaya çıkmış oldu: Türkiye.

Prof. Dr. Sina Akşin’e göre, “Devlet adı olarak Osmanlı sözcüğünün meclis adında yer almaması başlı başına bir devrimdi. Cumhuriyete doğru atılmış bir adımdı. Fakat Türkiye adının eklenmesi de aynı yönde bir devrim gibiydi…”

23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan meclise “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adının verilmesiyle ulusal egemenliğe dayanan “Türkiye” adlı yeni bir Türk devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış oldu. Atatürk bu süreci başından sonuna kadar başarıyla yönetti.

ÜSTÜNE SARAY GÖLGESİ DÜŞMEYEN MECLİS

TBMM Başkanı Mustafa Kemal (Atatürk), 24 Nisan 1920 tarihinde Meclis’te uzun bir konuşma yaptı. Daha sonra Meclis’e, aslında içinde cumhuriyetin saklı olduğu, bir yazılı öneri sundu. Meclis’in ilk kararlarına dönüşen ve “geçici anayasa” niteliği kazanan bu öneride özetle şöyle diyordu:

1. Artık yüce Meclis’in üstünde hiçbir güç yoktur.

2. Meclis’in seçtiği ve Meclis’e karşı sorumlu bir hükümet kurmak gereklidir.

3. Geçici bir hükümet başkanı seçmek veya bir padişah vekili belirlemek uygun değildir.

4. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır, Meclis adına yetkili ve Meclis’e karşı sorumludur.

5. Padişah ve halife baskı ve zordan kurtulduğu zaman Meclis’in düzenleyeceği yasaya göre yerini alır.

Çok açıkça görüldüğü gibi TBMM, kuruluşunda ve işleyişinde sarayın (sultanın-halifenin) herhangi bir etkisi ve yetkisi olmayan; üzerine saray gölgesi düşmeyen ilk meclisimizdir.

Atatürk’ün bu önerisi doğrultusunda meclis içinden bir hükümet seçildi. Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle “Böyle bir hükümet, milli egemenlik temeline dayanan halk hükümetidir, cumhuriyettir.”

Prof. Şerafettin Turan’a göre Meclis Hükümeti Sistemi içinde “Yasaları onaylayan, yürütme kurulunu ve hükümeti atayan bir saltanat makamı bulunmadığına göre 23 Nisan 1920’de başlayan düzeni meşrutiyet olarak nitelemeye olanak bulunmamaktadır.” (Turan, s. 141)

Gerçekten de 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyetin temelleri, 23 Nisan 1920’de açılan TBMM’de atıldı. Önce 24 Nisan 1920 kararları doğrultusunda Meclis içinden bir hükümet seçildi, böylece İstanbul’daki saray hükümeti yok sayıldı. Sonra 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanunu’nda (1921 Anayasası’nda) açıkça “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denerek milletin bu egemenliği sadece TBMM eliyle kullanacağı belirtildi. 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı. Böylece egemenliği saraydan alıp millete veren TBMM, Osmanlı saray saltanatına da son verdi.

***

23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM sıradan bir meclis veya üzerine saray gölgesi düşen Osmanlı meşrutiyet meclislerinin devamı değildir, 23 Nisan 1920’de Ankara’da açılan TBMM, ulusal egemenliğe dayanan yeni bir Türk devleti kuran ve saray saltanatına son veren bir cumhuriyet meclisidir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun.

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025