Üstün Dökmen

Düşünceye saygı şart mı?

07 Ağustos 2022 Pazar

Kanıta dayanmayan, mantık hatası taşıyan iddialar saygıya layık değildir.

Bu yazının başlığına bakıp otomatik olarak “Evet” diyenler ne yazık ki düşünmeden cevap vermiş olurlar. Çocukluğumuzdan beri bizlere, “Birbirimizin düşüncelerine saygılı olalım, karşımızdakinin düşüncelerine saygılı olalım” denildi. Bizler de bu söz büyük bir kerametmiş gibi üzerinde düşünmeden “Elbette” dedik. Bir düşünelim bakalım.

YA DÜŞÜNCE YANLIŞSA

“Karşımızdakinin düşüncelerine saygılı olalım” sözü klişe bir ifadedir, adeta dokunulmazlığı vardır, bu öneriye uyan, uymayan, duyduğunda “evet” anlamında başını sallar. İyi de ya karşımızdaki yanlış düşünüyorsa?

Tüm düşüncelere saygılı olmak gerektiği iddiası, olayları sorgulamayı, gelişmeyi ve geliştirmeyi engeller.

Karşımızdaki, “Ondalık sistemde 2x2=7’dir” derse, bu yanlış hesaba saygılı olmak zorunda mıyız? Eğer düşünceye saygılı olmak şart olsaydı, yaşantılarımız alt üst olurdu. Örneğin sınavlarda tüm öğrencilere tam not vermek gerekirdi. Aksi halde öğrenci, “Öğretmenim lütfen düşünceme saygılı olun” derdi. Doktora tez savunması yapılamazdı, iş yerlerinde amirler elemanlarının tüm raporlarını, kayıtsız şartsız kabul etmek zorunda kalırlardı. Bu tuhaf yaşam tarzında ruhsal sorunların tedavisi de mümkün olmazdı. Çünkü ruhsal sorunları olan kişiler, “Ben elimi her seferinde otuz defa yıkamam gerektiğini düşünüyorum” veya “Ben Napolyon olduğuma eminim, lütfen beni tedaviye kalkışmayın” diyebilirlerdi. Bütün bunların yanı sıra, birileri söyledi diye astrolojinin gerçek bir şey olduğunu, hacamatın ise pek çok hastalığı tedavi ettiğini kabul etmemiz gerekirdi.

Karşınızdaki kişi bilimsellikten uzak, dogmatik görüşler ileri sürdüğünde, “Düşünceme saygılı ol, söylediklerimi eleştirme” diyebilir. Siz de çekingenlik gösterip susarsanız, baskıya boyun eğmiş olursunuz. Eğer birisinin size bir görüş belirtmeye hakkı varsa sizin de bu görüşü eleştirmeye, sorgulamaya hakkınız vardır. Aksi halde, “Düşünceme saygılı ol” görüşünün arkasına sığınanlar size; baskıcı, bilimsellikten, nesnellikten uzak yaşam tarzları, antidemokratik rejimler dayatabilirler. Bazı konular değil, tüm konular sorgulanmaya, eleştirilmeye, irdelenmeye açık olmalıdır. Düşüncelerini bilimsel olarak savunamayanlar, “Düşünceme saygılı ol” klişesinin arkasına sığınırlar.

PEKİ NE YAPMALIYIZ?

Düşünceye değil düşünene saygı

Bu konuda yapılması gereken şey bize söylenen bütün düşüncelere saygılı olmak değil, düşünceyi ifade edene saygılı olmaktır. İfade edilen her düşünce, özellikle kanıta dayanmayan, mantık hatası taşıyan iddialar saygıya layık değildir, ancak düşünceleri ister doğru ister yanlış olsun tüm insanlar, bunların arasında çocuklar saygıdeğerdir. Bir çocuk yanlış bir şey söyledi diye onunla dalga geçemeyiz.

Yüksek lisans yaparken psikoz tanısı konmuş bir kişiyle konuşuyordum. Bu kişi yüzünü algılamayla ilgili gerçek dışı bir düşünceye sahipti ve bana, “Bunun dışarıdan tuhaf görüldüğünü biliyorum, size de komik geliyordur” demişti. Ona samimiyetle, “Estağfurullah, ben yüzünüzü sizin algıladığınız gibi algılamıyorum ama bu söyledikleriniz bana asla komik gelmiyor” demiştim. Sanırım burada düşünceye değil, düşünene saygı vardı. Bugün bu olayı hatırladığımda, o kişiyi hayalimde sevgi ve saygıyla bağrıma basıyorum, semptomunu bile açıkça yazmıyorum.

Karşımızdaki kişilerin düşüncelerine değil, onların insan olarak varlıklarına ve duygularına saygılı olmalıyız. Bazı düşünceler yanlış olabilir ancak hiçbir duygu yanlış değildir. Kimi erkek eşi ufak tefek bir şey için ağladığında, “Hanım bunda ağlayacak ne var?” diye öfkelenir. Erkeğin bu davranışında, eşinin duygularına ve kişisel varlığına saygı eksikliği vardır. Duyguların cetveli, terazisi yoktur, hiçbir duygumuz için hesap vermemiz gerekmez. Ancak bazı düşüncelerimiz için özellikle başkaları üzerinde baskı kurmaya yönelen düşüncelerimiz için hesap vermemiz gerekebilir.

DÜŞÜNEN NASIL ELEŞTİRİLMELİ?

Anlaştık, düşüneni değil, düşünceyi eleştireceğiz. Peki, bunu nasıl yapacağız? Eleştirirken şimdiki ifadeyle girişken, iddialı -assertive- ancak kişiye saygılı şekilde, eski söylemle lisan-ı münasiple eleştirmeliyiz. Kişiye değil, konuya odaklanan bir dil kullanmalıyız. Eğer karşındaki kişi fazlaca alıngansa, savunduğu düşünce eleştirilince kendisini hakarete uğramış sayıyorsa, bu da onun sorunudur. Alınmasın diye, “Haklısın, haklısın” diyerek olayı geçiştirmek hem idare-i maslahatçılıktır hem de pasifliktir.

Televizyonlardaki açık oturumlarda bazı katılımcılar, “Efendim, görüşünüze katılmıyorum” diye söze başlarlar. Bu ifade kanımca, bir tür kavgaya davetiyedir, karşıdaki kişi doğal olarak, “Ben de seninkine katılmıyorum” deme ihtiyacı duyar. Bu durumda lisan-ı münasip bir ifadenin nasıl olması gerektiğini, değerli okuyucularıma bırakıyorum. Ne tür bir öneride bulunursanız bulunun size saygılıyım, ancak tüm önerilerinizi beğenmek zorunda değilim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Işığı üretmek 21 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları