Batı’da bir çocuk bir gün annesine “Başımda dönen bir helikopter gibisin” demişti. Çocuğun bu metaforu psikologların, eğitimcilerin hoşuna gitti, “Helikopter anne babalar” kavramı ortaya çıktı. Burada kastedilen şey annenin, babanın veya her ikisinin birden sürekli olarak “ihtiyaçlarını gidereceğiz” diye çocuğun etrafında dolaşmalarıdır.
Türkçemizde, “etrafında pervane olmak” diye bir kavram var. Genelde bir güçlünün, bir padişahın, vezirin veya bir zenginin etrafında bir emri olursa diye tetikte bulunanlara pervane oluyor denir. Çoğunlukla otokratik rejimlerde halktan diktatöre yaklaşabilenler onun etrafında pervane olurlar. Demokratik rejimlerde ise siyasiler hizmet edebilmek veya oy alabilmek için vatandaşın etrafında pervane olurlar. Despot rejimlerden demokratik rejimlere geçtikçe pederşahi aileler yerlerini çocuk egemen ailelere bıraktılar. Çocuk egemen ailelerde ise helikopter anne babalar çıktı ortaya. Çocuğun etrafında pervane olan, isteklerini hemen yerine getirmeye çalışan, sürekli olarak “Çalış!” diyen, onları kurstan kursa taşıyan anne babalar bu gruba girer.
BAĞIMLILIK
Helikopter anne babalar iyi anne baba olduklarını düşünürler. Çevreleri de onları iyi anne baba olarak tanımlar. Ancak bu anne baba tavrı bağımlılık yaratabilir. Hem çocuk anne babaya bağımlı olur hem anne ve baba çocuğa bağımlı olur. Adeta evin ortasında bir bonzai (bonsai) çıkar ortaya. Sahibi çok uğraşmıştır ama bonzai devasa ve özgür bir ağaç olacakken güdük kalmıştır, şirin bir minyatür olmuştur. Bonzai sahibine bağımlıdır, sahibi de ona bağımlıdır.
Birbirlerine bağımlı olarak yaşayanlar bir süre sonra birbirlerine öfkelenmeye başlarlar. Hem çocuk, “Bana çok karışıyorlar” diye anne babasına öfkelenir, hem anne baba, “Onun için saçımızı süpürge ediyoruz, bizi dinlemiyor” diye çocuğa öfkelenir.
Eğer bir felçli yakınınıza bakıyorsanız karşılıklı öfke burada da çıkar ortaya. Felçli kişi ve ona bakanlar karşılıklı olarak bağımlı oldukları için birbirlerine hak etmedikleri öfkeler yöneltirler.
Bir çocuğun ailesine, arkadaşlarına, ülkesine bağlı olması istendik bir şeydir fakat bağımlı olması istemediğimiz bir şeydir. Bağımlı olmak çocukların gerek küçükken gerekse büyüdüklerinde gelişmelerini, özgür kararlar verebilmelerini olumsuz yönde etkiler.
“Son Bir Saat” ismini taşıyan son romanımda Turhan Bey adında bir tarih öğretmeni var. Bir kızı olan bu babanın kızı evlenmiştir, eşiyle ve çocuğuyla yurtdışına gidecektir. Turhan öğretmen, “Küçükken kızımı çok bağımlı kıldım, bunalttım, acaba şimdi bu yüzden mi uzaklara gidiyor” diye düşünür.
HELİKOPTER YÖNETİCİLER
İlgili kaynaklarda helikopter yönetici gibi bir kavram yok fakat pratikte bu tür yöneticilerin, müdürlerin, diktatörlerin bulunduğunu düşünebiliriz. Bazı müdürler sorumluluklarını yardımcılarına delege etmek istemezler, bütün evraklara paraf atmaya çalışırlar. Bu tavır bağımlı kılıcıdır. Bu tür müdürler işlerin aksayacağı endişesiyle tatile çıkmazlar, hastalanırlarsa geride kalanlar inisiyatif kullanamadıkları için sorunları çözemezler, bağımlı çocuklar gibi anne babalarını beklerler. Müdür ise samimiyetle ben olmadan yapamıyorlar diye düşünür. Oysa elemanları müdürsüz yapamaz hale kendileri getirmişlerdir.
Bazı diktatörler de helikopter müdürler gibi her iş kendi tekellerinde olsun isterler, bu yüzden becerisi zayıf yardımcılar seçerler. Örneğin Napolyon, Waterloo’da 27 mareşalinden en iyilerini kendi başarısını gölgelemesinler diye cepheye sürmemişti. Hitler de yapılan her işin kendi emriyle yapıldığını vurgulardı. Himmer’in bir denizaltının suya indirilmesiyle ilgili konuşmasını izlemiştim. Himmer “Führerimizin emriyle yapıldı bu gemi, adını da o koydu. Şimdi onun emriyle denize indireceğiz” diyerek ibretlik bir konuşma yapmıştı.
Tarih ülkelerini bağımlı kılan, her şeyi tekellerinde tutan, sonuçta her şeyin kaybedilmesine yol açan çok lider görmüştür. Bu liderler de helikopter liderlerdir. Ekranlarda, meydanlarda sürekli olarak gözükürler, tüm işlerin kendilerinin eseri olduğu izlenimini vermeye çalışırlar. Helikopter anne babalar da çocuklarını yetiştirmek için çok uğraşırlar, onlar için koştururlar ancak sonuçta yaşamda kendi başına mücadele edemeyecek bağımlı bir çocuk, bir bonzai yetiştirmiş olurlar.