Bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı daha kutlayacağız. Bu yazıda çocuklardan, çocukların değerinden, dünyada resmileştirilmiş ilk çocuk bayramı olan 23 Nisan’dan ve Atatürk’ün Ülkü’sünden söz etmek istiyorum.

KAĞITÇIBAŞI VE ÇOCUĞUN DEĞERİ
Dünyaca tanınmış bir sosyal psikolog olan Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın araştırmalarından birisi ülkemizde çocuklara verilen değeri konu alan “Çocuğun Değeri” araştırmasıydı. 30 yıllık bir süreci kapsayan bu araştırma bir büyükşehirde ve iki de kırsal bölgede yürütülmüştür. Başlangıçta çocuğun değeri aileye olan ekonomik katkısıyla ölçülüyordu. Çocuk işgücüyle veya çalışarak aileye maddi katkıda bulunduğu ölçüde değerli sayılıyordu. 30 yılın sonunda çocuğun aileye maddi katkısı değil duygusal, psikolojik katkısı görece daha önemli sayılmaya başlamıştır.
Çocuğun değerinin aileye olan işgücüyle ve maddi katkısıyla nasıl ölçüldüğü konusunda Kağıtçıbaşı’nın araştırmasında çarpıcı örnekler vardır. Burada ben bu konuda kendi kişisel gözlemlerimden söz etmek istiyorum.
İlk kızımız dünyaya geldiğinde mutluydum, erkek bebek beklentim yoktu. Yurtdışında eğitim görmüş bir kadın akademisyen meslektaşım bebeğimizin kız olduğunu öğrenir öğrenmez, “Üstün sakın şey etme, kız çocuk iyidir, yaşlılıkta ana babaya bakar” dedi. Bu önyargılı geleneksel bir bakış tarzıydı. Öncelikle ben kızım olduğu için “şey” etmiyordum, ikincisi ise kız çocuğu sahibi olmayı yaşlılığın sigortası olarak görmüyordum.
Tüyler ürperten bir ülke gerçeğini de anlatmak isterim. Annemle babamın 15 sene çocukları olmamış, Ankara’da bir kız çocuğunu evlat edinmek istemişler, bir gecekondu semtinde altı yaşlarında bir kız bulmuşlar, niyetleri nüfuslarına geçirip evlat edinmek, okutmakmış. Annem o sırada hem öğretmen hem avukatmış, disiplinli bir insandı, bence kızlarını rahatlıkla okutup üniversiteyi bitirtebilirdi. Son anda annem babama, zaten kızını vermeye razı olan çocuğun babasına para teklif etmesini söylemiş.
Babam adamcağıza para isteyip istemediğini sormuş, o da “Olur beyim, kızı tartalım kaç kilo gelirse kemikli koyun eti fiyatına para verin” demiş. Onun bu önerisi annemi ve babamı çok rahatsız etmiş, adeta mideleri bulanmış, “Bu çocuk çok yanlış bir ortamda büyümüş, bu yaştan sonra onu düzeltemeyiz” demişler, evlat edinmekten vazgeçmişler. Keşke alsalarmış, iki yıl sonra ben dünyaya gelmişim, bir ablam olurdu.
Kız çocuklarının kemikli koyun eti fiyatına verilmeleri konusunda pek çok örnek vardır. Azalmış olsa bile günümüzde bu bakış tarzı devam etmektedir. Ancak üzülerek söylüyorum erkek çocuklarını evlatlık verenler kemikli koyun eti fiyatını telaffuz etmezler. Kemikli koyun eti değerinde olanlar sadece kız çocuklarıdır, bunun nedeni de kız çocuklarının “mal” olarak algılanmasıdır. (Koyun mal sayılır.)
DÜNYANIN İLK ÇOCUK BAYRAMI
Mustafa Kemal Atatürk dünyada birçok ilki gerçekleştirmiştir. Yenilgiye uğrattığı düşmanlarının annelerine “Anzaklı anneler gözyaşlarınızı dindiriniz; sizin çocuklarınız bu topraklarda öldükten sonra artık bizim de çocuklarımız olmuşlardır” diyerek gönül alıcı, empati kurucu iletiyi gönderen ilk komutandır. Yenilgiye uğrattığı düşmanının bayrağını yerde görünce “Bir milletin onurunu temsil ediyor, kaldırıp topun üzerine koyun” diyen ilk komutandır ve çocuklara bayram hediye eden ilk dünya lideridir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türk Çocuklarına dahası tüm dünya çocuklarına hediye edilen bir bayramdır. Bu bayram kısa süre önceye kadar tüm dünya ülkelerinden çocukların ülkemize davet edildiği bir çocuk şenliğine dönüşmüştü. Atatürk, çocuklara, gençlere, askerlere bayramlar hediye etmiştir. 23 Nisan Bayramı, Cumhuriyeti müjdeleyen bir demokrasi bayramıdır.
ÜLKÜ
Atatürk bir memleketlisi olan küçük Ülkü’yü evlat edinmişti. Ülkü onun manevi kızıydı. Gençliğimde Atatürk’ün çocukları sevdiği için böyle davrandığını düşünmüştüm ancak okudukça ve düşündükçe bunun tam olarak böyle olmadığını anladım sanırım. Atatürk sadece çocuk sevdiği için değil toplumun gözünde değeri düşük olan kız çocuklarının değerini vurgulamak için Ülkü’nün elinden tutmuştur.
Atatürk, kızının (manevi kızının) elinden tutup ciddi toplantılara giden ilk ve son dünya lideridir. Bunu yapan başka lider yoktur. O dönemdeki Türk babaların zihinlerine yer eden kızının elinden tutup sokağa çıkan, toplantıya giden baba figürüydü. Ülkü bir tesadüf değildi.