Tayyip Erdoğan tam da YSK’nin durumu açıklayacağı gün Ekrem İmamoğlu’na tebrik ziyaretine giden Ömer Koç ve Koç Holding CEO’su davranışına oldukça alınmış. TÜSİAD’a da. Bence haklı, “17 yıllık iktidarlarında ne istediler de sermaye sahiplerine verilmedi?” Tayyip Erdoğan alındığını pek çabuk ifade eden biri, ayakkabı kutularındaki dolarlar açığa çıktığında da FETÖ’cüler için “ne istediler de vermedik?” diyerek alınganlığını belli etmişti.
“Yiğidi öldür ama hakkını yeme” diye bir söz ülkemizde sık sık söylenir. Tayyip Erdoğan haklı, ne istediler de vermedi? Mesela, büyük iş kadını (!) Güler Sabancı’nın 9 milyoncuk şahsi vergisini gene Sabancı’nın elektrik şirketlerinin 500 milyonu bulan vergisini bir kalemde sildiniz. Yani bu kadar da nankörlük olur mu? Tüketici dernekleri elektrik fiyatına eklenen sayaç okuma bedelinin bir haksızlık olduğunu söyleyip, dava açtılar ama her şeyi bilen damadınız hemen Meclis’e bir öneri getirdi, MHP ve AKP oylarıyla öneri kabul edildi ve artık sayaç okuma parasına kimse dava açamaz! Hakkaten bu sermeye pek bir nankör!
Soma’da maden çöktü. 301 kömür işçisi hayatını kaybetti. Çoluk çocuk ayazda kaldılar ama iktidarın emrinden bir gıdım bile çıkma cesaretleri olmayan savcılar, hâkimler tarafından maden şirketinin sahibi üç gün yatıp çıktı ve maden işletme ruhsatını yeniden aldı. Nankörlük etmeyin!
17 yıl boyunca işçiler aldatıldılar. Grev hakkı hemen her yerde OHAL yasalarına takıldı, taşeron işçilik tavan yaptı. İşçi ölümleri sıradan bir hal aldı. Patronlar azıcık hak iddia eden işçileri sapır sapır fabrikalardan, işyerlerinden kovdular. Çünkü yasalar öylesine azgın bir sermaye savunuculuğu yapıyordu ki, patronlar hayatlarının en kârlı dönemini yaşadılar, yaşıyorlar da! Hey sermaye nankörlük etme!
Daha ne yapsınlar, kârlı şeker fabrikalarını size neredeyse bedavaya verdiler. Ayrıca şeker pancarı ekimini kısıtlayıp uluslararası ortaklıklar kurmanızı ve bu ülkenin insanlarını mısır şurubuyla zehirlenmesini göz ardı ettiler. “Ölen ölür kalan sağlar bizimdir!” dediler.
Adeta bir cinayet mahalli haline gelen yeni havaalanı yapımında her gün 3-5 işçi ölümünü kendi yandaş medyalarına haber salıp üstünü örttüler. Ah unuttum, pek çok patronu medya patronu yaptılar, başka medya patronlarını vergiyle, belki de yaşam hakkıyla korkutarak! Yani bunları unutmanız ayıp oluyor, nankörlük yapmayın!
İmar affı çıkararak ülkenin herkese açık olması gereken kıyılarını emrinize verdiler. Açıkça ormanları yakıp bin kişilik her şey dahil otelleri arka arkaya diktiniz, iktidar bundan öyle bir keyif aldı ki, tabii (tamamen duygusal), bu otellerin sahiplerini bakan bile yaptı. Dünyanın neresinde turistik otel sahipleri aynı zamanda Turizm Bakanı, bu bir ilk. Bir ilk daha var, özel okul sahiplerini de Eğitim Bakanı yaptınız. Bu ne paye dağıtmak böyle! Çok haklısın Tayyip Erdoğan, bunlar hepten yoldan çıktı.
Bu arada ellerini üstünden eksik etmediğiniz bazı patronlarda paralarını çaktırmadan yurtdışına kaçırdılar. Yani sizin Londra’da bir malikâneniz yok ama, milletin “… koymayı” iş bellemiş Cengiz Holding’in sahibi Londra’da bir malikâne değil, bir sokak satın almış, sokaktaki bütün evleri almış! Böyle saygısızlık yapılmaz! İnsan bir düşünür, başkanımın Londra’da bir sokağı yoksa benim de olmamalı, der. Nankörler!
Bir de sermayeyle birlikte nankörlük yapan eski Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakanınız Davutoğlu var. Davutoğlu sizi taklit edip, 15 Temmuz Köprüsü’nde sırtında bayrak, elinde cep telefonu bir intihar girişimcisini sözüm ona kurtardı. Yani ayıp oluyor, sizi taklit etmeleri çok çok ayıp, çünkü siz teksiniz!
Biraz da magazin; etçi Nusret’in koruyucusu Şahenk’e az parsa vermediniz, Yalıkavak Marina onun, o şimdilerde ne yapıyor? Bankasını da başkalarına satmış sanırım, size sordu mu?
Size aşkını ilan eden Ethem Sancak, bugünlerde pek ortalıkta görülmüyor. Tank-Palet Fabrikası’nı aldıktan sonra sesi soluğu çıkmıyor oysa şimdi oldukça zor bir dönemden geçiyorsunuz, neden sizin arkanızda değil. Ayıp, çok ayıp!
Neyse Cumhurbaşkanım size yerden göğe kadar hak veriyorum, şimdi şu nankörlere şiddetli bir Osmanlı tokadı atın! Kendilerine gelsinler. Diyanet de bu ara pek sessiz. Sakız çiğnemek orucu bozar mı, sadece bununla uğraşıyor. Onlara dört bakanlığın bütçesinden daha çok para verdiniz; cami, imam sayısı zamanınızda tavan yaptı, aynı mahalleye dört cami bile yaptırdınız, ama onlar tam sizin arkanızda olmalarını beklediğiniz zamanda yoklar. Çiğnedikleri sakızların hesabını sormalısınız! Bir de Haşim Kılıç, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı. Hemen sudan çıkmış ak kaşık pozisyonuna geçti. Bir ağzının payı verin, rica ederim.
Nankörlerin listesi oldukça uzun, şimdilik bu kadarla yetinelim.
Seni nankör sermaye seni!
Yazarın Son Yazıları
Sevgili okurlarım, hiç böyle zamanlar yaşamamıştık, “at izinin it izine karıştığı”; her an, her dakika bir lağım pisliğinin üstümüze sıçradığı, bazılarının bu lağım pisliğini dünyanın en güzel kokusu gibi akciğerlerine çekip “Şükür Allah’ıma” dedikleri bir zaman.
Sevgili okurlarım vallahi billahi bana iki şeyden daral geldi.
Sevgili okurlarım sevdiğim tahta heykeller diyarı Değirmendere’ye taşındığımdan beri dostlarım, okurlarım beni hiç yalnız bırakmıyorlar.
Sevgili okurlarım, son yazdıklarıma bir göz gezdirdim.
Sevgili okurlarım, yıllar önce İspanya’nın Endülüs bölgesinde dolanırken nereden aklıma düştüyse yolda gördüğüm Çağlar Boyu İşkence Aletleri Müzesi’ne girivermiştim.
Sevgili okurlarım gerçekten bıktım, neden mi?
Sevgili okurlarım bir an kendimi bir reklam şirketinde çalışırken buldum.
Geçtiğimiz hafta, uzun zamandır siyasal ve ekonomik belirsizlik, biri biterken öteki başlayan savaşlar ve giderek şiddetini artıran emek sömürüsü karşısında umutsuzluğa kapılan dünya halkları, uzun zamandır egemen güçler tarafından özellikle unutturulan bir sözcüğü yeniden anımsadı: “Sosyalizm!”
Sevgili okurlarım tarih bize, ülkelerin çökmesine en çok yardım edenlerin kraldan çok kralcılar olduğunu gösterir.
Sevgili okurlarım ülkemin içinde bulunduğu belirsizlik durumu, giderek çoğalan çocuk çetelerinden söz etmek, öldürülen yoldaşların ardından ağıt yakmak, her gün bir kadın cinayetiyle yüz yüze gelmek beni hiç olmadığım kadar umutsuzluğa sürükledi.
Sevgili okurlarım bu hafta bir vatanseveri, bir doğa koruyucusunu, işi sadece gerçekleri belgelemek olan bir güzel insanı Hakan Tosun’u toprağa verdik.
Bir avukat İstanbul’da kalabalık bir caddede, ofisi önünde maskeli kişiler tarafından Kalaşnikoflarla taranarak öldürülüyor.
Sevgili okurlarım insanın tüylerini ürperten. “Bu kadar da olmaz” dedirten bir fotoğrafa bakıp duruyorum.
Sevgili okurlarım hepiniz benim Adana sevgimi bilirsiniz.
Onun hiçbir şeyden haberi yoktu.
Sevgili okurlarım şimdi gelin İtalya’nın Roma kentinde vahşet resimlerinin sergilendiği bir müzeye girelim.
Sevgili okurlarım bugüne kadar hiçbir kitap beni böylesine acıtmamıştı.
Sevgili okurlarım, sivil itaatsizlik özellikle yasalardan, yönetimden hoşnut olmayanların başvurduğu bir eylemdir.
Sevgili okurlarım bugün yazıma Leonard Cohen’in “Herkes biliyor geminin su aldığını./ Herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini./ Ve herkes biliyor zarların hileli olduğunu” şiiriyle başlayayım dedim, herkes biliyor da ben neden böyle doktorun az önce biyopsi yaptığı bir hasta gibi endişeyle bekliyorum.
Sevgili okurlarım iyice kafa sersemi olduk.
Sevgili okurlarım bu yaz kendimi büyük bir açık hava tiyatrosunda oyun izliyor gibi hissediyorum.
Sevgili okurlarım bir hafta önce ülkemizde her yer yanıyordu.
Sevgili okurlarım başlık benim değil, sosyal medyada gördüm, sahibini aradım, bulamadım ama bu başlığa vuruldum.
Sevgili okurlarım bu hafta yazar Pınar Kür’ü sonsuza uğurladık.
Sevgili okurlarım ne yazık ki kavşağa geldik arabayı ya uçurumdan aşağı süreceğiz ya da hepimiz yepyeni sorular sormaya, çözümler bulmaya çalışacağız.
Başlığım kimseyi şaşırtmadı değil mi? Evet, bu canım ülkede yepyeni bir savaş deneniyor.
Sevgili okurlarım şimdilik füzelerle, insansız uçaklarla yapılan savaş bitmiş görünüyor, doğrusu ben bittiğine hiç inanmıyorum. Bir yerlerde gene füzeler uçacak, çocuklar ölecek, ölüyor da. Şimdi gelelim bizdeki asıl savaşa. Evet dostlarım ülkemizin zeytinliklerimizi bitirme savaşı bu.
Sevgili okurlarım meğer bizim bu kadim ülkemizde ne kadar çok savaş uzmanı varmış.
Sevgili okurlarım, epey bir zamandır yaklaşık 20 yıldır bu köşede neredeyse aynı sorunları yazmaktan bıktım.
Sevgili okurlarım gene bir bayram günü, üstelik pazar. Açık konuşmayı severim bilirsiniz öyleyse açık konuşayım ben bu bayramı hiç sevmem.
Sevgili okurlarım bir kentten başka bir kente taşınmak ne kadar zormuş.
Sevgili okurlarım 50 yıldır yaşadığım İstanbul’u bırakıp Kocaeli’nin Değirmendere Mahallesi’ne taşınıyorum.
Sevgili okurlarım 25 yıllık hayat ve iş arkadaşım, kızım Dünya’nın babası cebinde şiirlerle dolaşan tüm hayatı boyunca devrime inanan film yönetmeni Ali Özgentürk’ü sonsuzluğa uğurladık.
Yurdumuz yeniden bizim olmalı!
24. yılını kutlayan Afyonkarahisar Klasik Müzik Festival
Unutma deprem geliyorum der ve gelir!
Analar babalar, çocuklarımıza kıyıyorlar!
Bak şu işe ben şu küçücük Yunanistan’ı kıskanıyorum!
Boykotun sessiz çığlığı
Plastik mermi, cop, tazyikli su ve bitmeyen tutuklamalar