Özdemir İnce

Tarih ve sınıf bilinci üzerine

18 Ağustos 2019 Pazar

Bugün okuyacağınız yazıyı 18.10.2006 tarihli Hürriyet gazetesinde yayımlamıştım. “Sol” üzerine yazdığım bir yazı dizisi içinde yer almaktadır. Bir zamanlar Hürriyet gazetesinde böyle yazılar yayımlanırdı. 12 yıl sürdü.
Sık sık andığım bu yazıyı şimdi yayımlamamın nedenine gelince: AKP’nin bozguna uğramasıyla sonuçlanan son yerel seçimler ve demokrasi cephesi adayı E. İmamoğlu’nun müthiş zaferi bunda etkili oldu.
Tarih ve sınıf bilinci olmaksızın insanoğlunun adam olması mümkün değildir. Son yerel seçimler bu bilincin oluşmakta oluşunun habercisi olabilir.

Sol ve Sofya’da bir gece
Turgut Özal’ın Anavatan Partisi ANAP, 1983 seçimlerinde oyların yüzde 45’ini alarak seçimi kazanmıştı. Özal, 7 Aralık 1983 günü Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından hükümet kurmakla görevlendirilmişti.
Birkaç gün sonra bir uluslararası yazarlar toplantısına katılmak üzere Sofya’ya gittim.

***

Çalışma sonrasında Moskva Park Hotel’de verilen kokteyl sırasında tanıdığım bir Yazarlar Birliği görevlisi yanıma gelip, müsait isem Gyorgy Cagarov’un beni otelin teras katındaki lokantada beklediğini söyledi. Cagarov, çok büyük bir şair, aynı zamanda Kültür İşleriyle görevli Cumhurbaşkanı yardımcısıydı. Arkadaşımdı.
Lokantada çok büyük, yuvarlak bir masanın çevresinde on kadar resmi suratlı adamla oturmuştu. Beni bu insanlarla tanıştırdı. Bulgaristan Komünist Partisi’nin bölge sekreterleriymiş.
Masaya oturur oturmaz, bir yaşında bir sağ partinin seçim kazanıp solun kazanamamasının nedenini sordu. Ben de şöyle konuştum:

***

Marx, Engels ve Lenin’in ilkel sınıfsız toplum çözümlemelerinin yanlış olduğunu düşünüyorum. İlkel sınıfsız toplumların ortaklaşmacı niteliğinin işbölümü ile bozulduğunu ve bu bozulmanın kapitalizme giden yolu açtığını söylerler. Bence yanlış. İnsanın doğası ortak mülkiyete, sosyalizme değil kapitalizme, özel mülkiyete yatkın. İnsanların sosyalizme oy vermeleri için kapitalizmin ömrünü tamamlaması ve insanların bencillik illetinden kurtulup mükemmelleşmeleri gerekir.

***

1962’den itibaren siyaset sahnesine çıkan Türkiye İşçi Partisi’nin(TİP) sosyopolitik şiarlarından biri ‘herkesin emeğinin karşılığını alacağı’ idi. Bu sihirli cümle söylenir söylenmez bütün oyların TİP’e gideceğini düşündüm yıllarca.
1965 seçimlerinde TİP sözcüleri mitinglerde, radyolarda herkesin emeğinin karşılığını alacağını söylediler. Ama TİP ancak yüzde 2.5 oy alarak ulusal artık sistemi sayesinde 15 milletvekili çıkardı. TİP’in, kapatıldığı 1970’e kadar oyu çoğalmadı.
Herkes emeğinin karşılığını alacak’ sloganını kullanan sol partilerin seçim kazandığına tanık olmadım. Çünkü hiç kimse emeğinin karşılığı olan kazancı istemiyor on katını, yüz katını istiyor. Bu da çalışanların bir işçi sınıfı yaratamadığını gösteriyor.

***

TİP’in yerel yöneticilerinden biri bir kahve toplantısında, ‘Siz bize oy verir de seçimi kazandırırsanız, Koç’ların, Sabancı’ların, Eczacıbaşı’ların mallarını ellerinden alıp sizlere dağıtacağız’ dediği sırada dinleyiciler arasında bulunuyordum. Dinleyiciler hemen bir tepki vermediler. Biraz düşündükten sonra aralarından birkaçı ‘Kime vereceksiniz’ diye sordu.
O zaman fark ettim ki zenginlerin elinden alınan malların aralarında eşit olarak paylaştırılmasını istemiyorlardı. Aralarından birilerine bu malların aynen verilmesini hayal ediyorlardı, kendileri Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı olmak istiyorlardı.

***

Konuşmam bitince Gyorgy Cagarov yüzüme ironiyle bakıp “Kaç yaşındasın Özdemir” diye sordu. “46 yaşındayım” dedim. “Güzel”, dedi, “seni Türkiye’de asmazlarsa, biz burada asarız!
Üçüncü öykü gerçek değildi, ben uydurmuştum. Uydurmuştum, ama inandırıcıydı.
Sol üzerine mangalda kül bırakmayanların işin bu yanını düşündüklerini hiç sanmıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu nasıl veda? 15 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları