Sansürleyebildiklerimizden misiniz?
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Sansürleyebildiklerimizden misiniz?

18.01.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sansür, 2458 yıl önce Roma Cumhuriyeti’nde ortaya çıktı. İsa’nın doğumuna 443 yıl kala çoktanrılı Romalıların devlet jargonuna soktukları “censora” sözcüğü, devletin toplumsal kuralları ve gelenekleri tartışmaya kapatmasına yarıyordu.
Zaten eski çağlarda, antik Yunan’dan antik Çin’e sansür aynı işlevi gördü ve gelenekler ile siyasal yaşamı düzenlemeyi sağladı.
Çünkü gerçek devlet ve bekası, şaşırtıcı görünse de değişebilir yasalardan çok geleneklere dayanır. Ve bizim ellerde devletin sürekli sallanır, gıcırdar ve gacurdar olmasında, kuşkusuz hem yasaların yazboz tahtasına dönmesi, ama daha da önemlisi gelenek devamsızlığı vardır!
İfade özgürlüğünün geçmişi de karşıtı sansür kadar eskidir.
Eski çağlarda ifade özgürlüğünü yaşamı pahasına savunan en bilindik örnek ise Socrates
Gençleri ahlaksızlığa özendirmek, atasal tanrıları inkâr ve yeni tanrılar icat etmekle suçlanan Socrates, yargılandığı halk mahkemesinde “özür dilemeyi ve pişmanlık belirtmeyi reddettiği için” ölüm cezasına çarptırılmış, baldıran zehri içerek kendini infaz etmiştir.
İşe bakın ki Socrates zamanında meclis ve mahkeme heyeti anlamında kullanılan “ecclesia” sözcüğü, Hıristiyanlık dini ortaya çıkınca “kilise” demek oldu!

***

Zaten çoktanrılı çağlar bitip Tektanrılı dinlerin “semavi” yayılmasıyla birlikte, sansür kurumu da “Tanrı’yı inkâr” suçuna odaklandı.
Yahudiliğin Eski Ahit kitaplarından Leviticus’ta “Her kim ki Tanrı’yı inkâr eder, suçunun ağırlığını çeker: Yaradanın adına küfreden öldürülür” yazıyordu. Hıristiyanlık ve İslamiyet de aynı kuralı benimsedi.
Roma Katolik Kilisesi, yayınları denetlemek için censores librorum, yani kitap sansürcüleri atardı. Bu ilk sansürü aşan kitaplara, Nihil obstat (yayımlanmasında sakınca yoktur) damgası basılıyordu. Ve eser, geliyordu başpiskoposun önüne… Eğer bu zat da İmprimatur (yayımlansın) damgasını basarsa, kitap sonunda çoğaltılabiliyordu.
Michelangelo, 1508-1512 arasında Sistina Şapeli’nin tavan freski “Son Duruşma” sahnesini yaratırken, dört yüzden fazla insan suretini, İsa dahil çırılçıplak resimlemişti. Papa 4. Paulus’un bazı suretlerin edep yerlerini uçuşan bezlerle kapatmakla görevlendirdiği ressam Daniele da Volterra, halk arasında “Braghettone” (don giydiren) diye anıldı!
1559’da Engizisyon, yasakladığı elyazma ve baskıları, Index Librorum Prohibitorum başlığı altında listeledi.
Tebaanın hükümdarlara, hükümdarların da papaya biat ettiği yüzyıllar boyunca sansüre uğramamış hiçbir sanat eseri, hiçbir yayın yoktu.

***

Derken, Fransa halkı ayaklandı. Devrim yaptı. Kralın kafasını kesti, cumhuriyeti ilan etti. Ve 26 Ağustos 1789’da yayımlanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nin 11’inci maddesinde, en tantanalı üslupla yazılmış şu satırlar yer aldı:
“Düşüncelerin ve görüşlerin özgür iletişimi, insanın en değerli haklarından biridir. Her yurttaş, her konuda özgürce konuşabilir, yazabilir, yayımlayabilir. Bu özgürlüğün suiistimalinden yasalar önünde sorumludur.” Başka bir deyişle bir ifade ya da yayın, cezalandırılabilecek ama asla engellenmeyecekti.
Ne var ki 13 Ocak 1791’de sansür “yurttaşlıkla bağdaşmayan” tiyatroları kapatmak için cumhuriyetçi kılığında çıkageldi. 1810 yılında, Napolyon tarafından resmen yeniden yürürlüğe konuldu.
Fransa’da sansürün resmen ve kalıcı biçimde ilgası için, 29 Temmuz 1881’de çıkarılan “Basın Özgürlüğü” yasasını beklemek gerekti.
Ondan öteye iç ve dış savaşlar birbirini izledi, bu ülkede. Çok kan döküldü. Her dış savaşta sansür geri geldi, her iç savaşın sonunda biraz daha ifade özgürlüğü kazanıldı.
1789’da arzulanan cumhuriyet, özgürlüklerle birlikte dönüş yapıyordu…
Ama konuşmak, yazmak ve yayımlamakla ilgili yasakların asılacağı ilmeği, 1905’te devlet işlerini din işlerinden ayıran Laiklik yasası atmıştı.

***

Bu yasanın birinci maddesi, “Cumhuriyet, vicdan özgürlüğünü güvence altına alır. Kamu yararına kısıtlamalar haricinde, tüm inançların serbestçe ifa edilmesini sağlar” biçimindedir.
İnsan uygarlığının sansür tarihi çok uzun.
Üzerinde binlerce sayfa yazılacak bu konuda, okuduğunuz minicik özet ve örnekleri son günlerde peydah olan bir merakı gidermek için verdim.
Çoğu kişi, Fransız halkının nasıl olup da olağan zamanlarda 10 binlik tirajını zar zor satabilen Charlie Hebdo’ya yapılan terör saldırısı ve gaddarca öldürülen “hepi topu” 15 mizah sanatçısı için galeyana gelmesine şaşıyor. Çoğunun bir kez bile alıp okumadığı, hatta adını bile duymadığı bir dergi için bir buçuk milyon insanın sokaklara dökülmesine bir anlam veremiyor.
İşte açıklaması: Onlar konuşmak, yazmak ve yayımlamak özgürlüğü için yüzyıllardır savaşıyor. Bu uğurda can verdiler, can aldılar.
Bedel ödediler. Bedeli ödenen özgürlüğün değeri bilinir.
Cumhuriyet gazetesi de basında özgürlüğün ve bağımsızlığın bedelini tüm benzerlerinden daha çok ödeyerek geldiği yerde, elbette ki kazandığı değerin evrensel ifadesini savunacaktır.

G NOKTASI
Hoş Geldin ‘Can’ımız!
Küçük ailemizin üstüne dün minik bir güneş doğdu, oğlum Gökçe ve Duygu kızımın bir oğlu oldu. Adını, yalnız Türkçede var olan Can koydular. Zaten en eski Türkçede Asya demek olan soyadıyla, Can Asova gönlümüzün efendisi artık…
Türkiye’nin en yetkin kadın doğum uzmanlarından Op. Dr. Birgül Sarıkamış, “tüp bebeğin kraliçesidiye anılmasına karşın Mine Abla”sının hatırına kolları sıvadı ve doğanın olağan mucizesi Can’ı, olağan doğumla dünyaya getirdi.
Yüzü kızardığı için yalan söyleyemeyen, iyi yüreği gülüşüne yansıyan ve tanıdığım en dürüst, en etik tıp uzmanlarından biri olan sevgili Birgül Sarıkamış’a bu satırlarla Can’dan teşekkürlerimi sunuyorum.
“Süper Nineliğimi kutlayan binlerce okuruma yürekten sevgiler!

“Özgürlükler olabilir. Tümden özgürlük, asla olmamıştır.”
BENITO MUSSOLINI  

Yazarın Son Yazıları

Bir sosyal demokratın anıları

Halkçı Parti’nin genç milletvekilleri koşulların izin verdiği ölçüleri aşarak 12 Eylül ve sonrasındaki işkence iddialarını Meclis gündemine taşıyordu.

Devamını Oku
14.12.2025
Hello Papa, sen misin yeni baba?

Boğaz kıyılarındaki küçük Byzantion yerleşkesini Nova Roma’ya (Yeni Roma, bugünkü İstanbul) dönüştürecek yıkım-yapım çalışmaları 324 yılında başladı.

Devamını Oku
07.12.2025
Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025
Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)

Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor.

Devamını Oku
01.06.2025
Yalan patalojik, savaş psikolojik

İster muktedir olsun ister muhalif, tüm politikacıların yalan söylemesine dünya halkları da alışıktır, biz de epeyce idmanlıyız.

Devamını Oku
25.05.2025