Grexit şantajına Düyunu Umumiye modeli

14 Temmuz 2015 Salı

Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek...
Avro ülkelerinin 17 saat süren Brüksel zirvesinde yaptıkları tam bu oldu.
Atina’nın Avro’dan çıkması anlamına gelen “Grexit” tehdidini bir Demokles kılıcı gibi Yunan Başbakanı’nın tepesinde salladıkları zirveden, Düyunu Umumiye modeli çıktı.
Avro grubunda “şahinlerin” başını çeken Alman maliye bakanı Wolfgang Schauble; Çipras’ı ilk andan itibaren “Avro’dan beş yıllık geçici çıkış” önerisiyle köşeye sıkıştırdı.
Brüksel’deki tarihi zirve arifesinde Alman medyasında bol bol, en ince detaylarına dek hazırlanmış “somut Grexit planlarına” ilişkin değerlendirmeler yer almaktaydı.
Hafta sonu benim “Der Spiegel”de okuduğum bir dosya örneğin, “Grexit’in ardından Berlin’in güçlendirilmiş bir Avro’yu nasıl tahkim edeceğine dair” yorum-analizlerle doluydu.
Schauble bu “somut planları” işte Brüksel’de Çipras’a dayamış ve Yunanistan’a “Ya (Düyunu Umumiye tertibi uyarınca) egemenliğinizden fedakârlık edeceksiniz; ya da Grexit!” denmiş.
On gün öncesinin “Hayır” referandumunda “drahma”ya dönüşü önermekten kaçınan ve her şartta “Avro”da kalmayı yeğlediğini beyan eden Çipras, sonuçta bu şantaja boyun eğdi ve “Avro”da kalmanın bedeli olarak postmodern AB Düyünu Umumiyesi’ni kabul etti.

Çipras için ‘kapitülasyon’
Bu durumda Yunanistan’daki özelleştirmelerden sağlanacak 50 milyar Avro’luk bir fon kurulacak. Fon, Yunanlı yetkililerle birlikte AB denetiminde olacak ve bankaların yeniden sermayelendirilmesinin yanı sıra gelecekteki borç ödemeleri ve birtakım idari reformlar için kullanılacak.
Atina için bir tür “kapitülasyon” olan bu şok dayatma, önce Yunanistan’ın tümüyle sınırları dışında “Lüksemburg’da oluşturulacak bir fon” şeklinde önerildi.
Ama pazarı pazartesiye bağlayan gece boyunca, altı-yedi taslak üzerinde değişen müzakerelerde bu postmodern Düyunu Umumiye modelinin, Lüksemburg yerine Yunan mevzuatının geçerli olduğu Atina’da kurulması kabul edildi. Çipras da damardan karşı olduğu “troyka şartlarının” çok ötesindeki şartlara eğilmiş oldu.
Troyka koşullarını geri çevirmek adına bundan on gün önce “Hayır” referandumunda oylanan şartlardan daha ağır şartlara evet demek zorunda kalan Aleksis Çipras’a süreç sonunda artık “Aleksis Troikas” lakabını takanlar var...
Ayakları yerden kesilmiş bir popülizm ve gerçeklerden kopuk romantizmle alkış tutulan referanduma bu köşede “Bu bir Pirus zaferidir” dediğimde; çok kızan okurlarım oldu...
Ama geçen şu on günlük süre ve dünkü Brüksel zirvesi ne yazık ki bu tespiti sonuna dek doğruladı.
Aleksis Çipras’ın “Avrupa’ya demokrasi dersi veriyoruz!” havasında örgütlediği referendum 180 derece ters etki yarattı ve Yunan hükümeti, haziran sonunda önüne konan koşulları mumla aratan bir tabloyla yüz yüze getirildi.

Syriza’nın geleceği soru işareti
Atina’nın Sintagma Meydanı’nda “halk egemenliğini” yücelten sirtakiler ve o müthiş coşkulu kutlamalar, geri dönüp bakıldığında “süreel bir nitelik” kazandı.
Yunanistan’daki iktidar partisinin hiç değilse sol kanadının gazını alması beklenen referandum, bunu da temin edemedi ve Brüksel’deki zorunlu geri adım karşısında, Syriza’nın içinde çatlaklar, bölünmeler ortaya çıktı.
Bu çatlak ve bölünmelerin alacağı şekli, “kurtarma planının” Atina’da parlamentodaki oylanması ardından göreceğiz.
Çipras hükümetinin bundan böyle uzun süre işbaşında kalıp kalamayacağı şüpheli.
Yunanistan’ı yeni seçimlerin beklediğini söyleyen çok sayıda gözlemci var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları